Kadir Mısıroğlu’nun naklettiği gibi Stalin, Ayetel Kürsi okuttu mu?
Kadir Mısıroğlu’nun naklettiği gibi Stalin, Ayetel Kürsi okuttu mu?

Kadir Mısıroğlu’nun naklettiği gibi Stalin, Ayetel Kürsi okuttu mu?

Kadir Mısıroğlu’nun naklettiği gibi Stalin, Ayetel Kürsi okuttu mu?

*

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: kadir-misiroglu-stalin-ayetel-kursi-kadir-misiroglu-stalin-kuran-kadir-misiroglu-stalin-yasin.jpg

***

Üstad Kadir Mısıroğlu bir sohbetinde, İkinci Dünya Harbi’nin en çetin muharebelerinin yaşandığı esnada Josef Stalin’in Kur’an-ı Kerim’den Yasin suresini okutturduğunu söylemiş ve bunu işiten kemalistlerin hedefi haline gelmişti. “Nasıl olur da ateist biri Yasin suresini okuturmuş?..” Halbuki bu haberin kaynağı Ali Ak hocadır. O da bunu Kazakistan’da canlı şahidinden dinlemiştir. Kadir Mısıroğlu bu açıklamasını tavzih ettiği gün, Ali Ak hoca canlı yayının yapıldığı binada idi ve bizzat bu hadiseyi orada bulunanlara anlatmıştı. Aslında okunduğu iddia edilen Ayetel Kürsi değil, Yasin suresinin dokuzuncu ayet-i kerimesidir.

Peki Stalin’in bu yola başvurmuş olması mümkün müdür?

Ordusunda yüzbinlerce Müslüman Kazak askeri bulunan Stalin’in din adamlarından yardım almak mecburiyetinde kalması aklen mümkün olduğu gibi tarihi kaynaklar da bu iddiayı teyit etmektedir. Zira Stalingrad Muharebesi II. Dünya Harbi’nin dönüm noktalarından biriydi. Bu muharebenin başlangıcından hemen önce, askerlerin ve sivillerin maneviyatı iyice bozulmuş bulunuyordu. Moskova’daki İngiliz Askeri Heyeti başkanı şöyle yazıyor:

“Güneyde Rostov çevresinde, Rus askerinin ve halkının maneviyatı bozulmuşa benziyor; savaşmayı adeta bırakmış durumdalar. Mareşal Stalin’in cephenin bu kısmını bizzat gezdiğine inanılıyor.”[1]

Sovyetler açısından vaziyet o kadar vahimdi ki, Stalin, 27 Temmuz 1942’de meşhur 227 sayılı emri ilan etmek mecburiyetinde kalır. Emir kesindi:

“Bir adım geri çekilmek yok!”

Bu talimata göre Sovyet askerleri, vatan topraklarının her bir karışını ölene kadar müdafaa edeceklerdi. Geri çekilmelere mani olmak gayesiyle askerlerin arkasına hususi “engelleme birimleri” yerleştirildi. Firar edenler ve bozguncular ya hemen vuruluyor ya da ceza taburlarına gönderiliyorlardı. Bu şekilde takriben 13 bin 500 Sovyet askerinin vurulduğu tahmin edilmektedir.[2]

Stalin, 7 Kasım Devrim Kutlamaları’nda 1943 senesinden; “büyük dönüm noktasının yılı” olarak söz etmiştir.[3] Yani vaziyet bu kadar kritikti.

“Orta Asya ve Kafkasya Enstitüsü”nden Sebastien Peyrouse, “The Rise of Political İslam in Soviet Central Asia” başlıklı ingilizce makalesinde, Sovyetlerin İkinci Dünya Harbi’ne girmesiyle birlikte Stalin’in İslamiyet ile uzlaşmak adına yaptığı icraatları şöyle anlatır:

“1936-1937’de din adamlarını hapseden ve bazılarını da katleden Stalin, 1941’de Sovyetler Birliği’nin savaşa girmesiyle din ile tarihi bir uzlaşma sağladı. Ortodoksiyi rehabilite etti ve benzer şekilde İslam’ı tanımaya karar verdi. Müslümanların Ruhani Kurulları olarak bilinen yapıları kurdu. Sovyet yetkililer Ekim 1943’te, ‘Müslümanların Dini İdaresi’ için Taşkent’te “Orta Asya ve Kazakistan Ruhsal Kurulu”nu (SADUM) kurdular.”[4]

*

sadum taskent 1943 kurultay kadir misiroglu stalin yasin stalin Kuran okuttu

SADUM’un 1943’te Taşkent’te tertip ettiği ilk Kurultay…

***

SADUM Dergisi, 5. ve 6. sayılar, Taşkent, 1947 Kadir Misiroglu stalin Kuran okuttu Yasin okuttu stalin

SADUM Dergisi, 5. ve 6. sayılar, Taşkent, 1947

***

İslam araştırmalarında uzmanlık alanı “Orta Asya” olan Alman Prof. Dr. Tim Epkenhans’a göre Stalin, senelerdir harbettiği İslamiyet’e tam da 1943’te yeşil ışık yakarak din siyasetini değiştirdi. Sovyetlerin bu yeni siyasetinde, “İslami kurumlar resmileştirilecek ve rejime bağlı sadık din adamları yetiştirilecekti.”[5]

Tükistan ve Kazakistan üzerine kitap yazan Bruce Privratsky ise Stalin’in Türkistan ve SSCB’nin her yerinde camileri kapattığını, ancak 1943 senesinde savaşta müslümanlarla birlik tesis edebilmek için bir caminin açılmasına izin verdiğini ifade eder.[6]

Stalin’in, Sovyet ordusunda bulunan Müslüman askerlerin moralini yükseltmek için böyle bir usule başvurmuş olduğu sabittir. Hatta daha da ileri giderek tam da 1943 senesinde domuz eti ve bilhassa ABD’den gelen konserveli yemekleri yemeyen Müslüman askerler için bir fetva alma ihtiyacını dahi hissetmişti. İshon Babakhan’ın verdiği fetvaya göre “seferde ve cengi cidalde ehli kitabın yemeyi yenebilir”di.[7] (Safar va jang-u jadalda Ahli Kitob ta‘omin isti‘moli haqinda fatvo).

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Stalin’in bu hareketini Kadir Mısıroğlu bir görgü şahidinden nakletmiştir. Bunun şimdiye kadar resmi olarak açıklanmamış olması böyle bir şeyin hiçbir zaman vuku bulmadığı manasına gelmez. Zira Sovyet rejimi baskıcı, otoriter ve dışa kapalı bir rejimdi. Hakikaten sovyetlerin İkinci Dünya harbinde yaptıkları başka uygulamalar da ancak onlarca yıl sonra ortaya çıkmıştır.

Mesela daha geçenlerde neşredilebilen “Leningrad Kuşatması Rus Avangard Şiirleri” isimli kitapta yer alan şiirler onlarca yıl boyunca gizli kalmıştı. Kitabın açıklamasında şu bilgilere yer veriliyor:

“Burada toplanan şiirler Sovyet çağının (Leningrad Nazi Kuşatması) en karanlık saatlerinden birinde, Leningrad Nazi kuşatması sırasında yazıldı. Bu metinler onlarca yıl boyunca gizli kaldı. Bu yüzden oldukça sarsıcı ki, şiirlerin tür ve içerikleri, şairlerin endişe etmesi gereken özellikleri mi taşıyordu? Hem içerik hem de biçim olarak öylesine sarsıcıydı ki, aynı zamanda oldukça sert olan Sovyet sansürü yüzünden de, şairler bunları çağdaş okuyucular ile paylaşamıyordu.”[8]

Bırakın böyle sıradan bir hadiseyi, Stalin’in 18 Mayıs 1944 tarihinde yani İkinci Dünya harbinde yüz binlerce Kırım Türk’ünü sürgün etmesi gibi büyük bir hadise dahi[9], dünya basını şöyle dursun, Sovyetlerde bile iki sene gizli tutulabilmiştir. Çin’de bile bu sürgün, gerçekleşmesinden ancak 3 sene sonra haber olabilmiştir. Central News Çin resmi ajansının Ankara Muhabiri K. Wang tarafından Çin’ce ve İngilizce neşredilen 1947 tarihli makalede, SSCB nüfusunun dörtte birini teşkil eden Türk ve Müslümanların yok edilmeye çalışıldığı ve bir kısmının da Sibirya’ya sürüldüğü belirtilmektedir.[10]

*

ScreenHunter_709 Oct. 23 18.11

[10] no’lu dipnot ile alakalı… Nanjing Büyükelçiliği, Central News Çin resmi ajansının Ankara Muhabiri K. Wang’ın Çin’ce ve İngilizce neşredilen 1947 tarihli makalesini bu yazıyla Ankara’ya bildirmiştir…

***

1920’li yılların en önemli komünistlerinden olan ve kemalist rejimde Matbuat Umum Müdürlüğü yapan Vedat Nedim Tör, İtalyan Türkolog Prof. Giacome E. Carretto’ya gönderdiği 10.6.1976 tarihli mektubunda, Stalin’in; “egoist ve dar bir çıkar politikasının tutsağı” olduğunu belirtir.[11]

Yani çıkarı için her şeyi yapabilecek tıynette biriydi. Nitekim 19 Aralık 1917’de altında Lenin ile kendi imzasını taşıyan ve “Rusya’nın ve Doğu’nun bütün Müslüman Emekçilerine” hitaben kaleme alınmış olan beyannamede şöyle deniyordu:

Rusya Müslümanları, Volga Tatarları, Kırım Tatarları, Kırgızlar, Sibirya ve Türkistan Sartları, Kafkasya Türkleri ve Tatarları, Çeçenler, Şimali Kafkasyalılar; Rus Çarları ve zalimleri tarafından bütün camileri, minberleri yıkılmış, dinleri, adetleri çiğnenmiş olanlar; biz sizlere hitap ediyoruz!…
Dinleriniz, adetleriniz, milli ve harsi müesseseleriniz bundan böyle her türlü tecavüzden masundurlar… Milli hayatınızı bütün manasıyla hürriyetle tanzim ediniz, bu hakkınızdır… Biliniz ki gerek sizlerin ve gerekse bütün Rusya‘da yaşayan milletlerin haklarını inkılap ve Sovyetler himaye ve müdafaa etmektedir.
Bu inkılaba ve onun hükümetine yardım ediniz…
Arkadaşlar!… Yükselttiğimiz bayrakla, her mahkum millete hürriyet götürüyoruz… Müslümanlar!… Biz sizden maddi ve manevi yardım bekliyoruz.[12]

Fakat Stalin’in daha sonra camileri kapatıp Müslümanları katlettiğini biliyoruz.

Bolşevik hükümeti bununla da kalmamış ve bu çirkin siyasetine Kur’an-ı Kerim’i de alet etmiştir. Üstelik tıpkı Kadir Mısıroğlu’nun naklettiği hadiseye benzer bir şekilde… Nasıl mı?

Bunu o sıralarda Kırım Halk Cumhuriyeti’nin Harbiye ve Hariciye Bakanı olacak olan Cafer Seydahmed Kırımer’in kaleme aldığı “Rus Yayılmacılığının Tarihi Kökenleri” isimli eserinden okuyalım:

“22 Aralık’ta (1917), Sovyet hükumeti, Petrograd’da mahfuz bulunan ve Hazreti Osman’ın şehit edildiği zaman elinde tuttuğu ve üzerine kanları aktığı söylenen Kur’an’ın müslümanlara verilmesine karar vermiş ve bu Kur’an Semerkand’a gönderilmişti.”[13]

*

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: seydahmed-kirimer-stalin-ayetel-kursi-kadir-misiroglu-stalin-kuran-kadir-misiroglu-stalin-yasin.jpg

[13] no’lu dipnotta bahsi geçen eserin söz konusu sayfası…

***

Gördüğünüz gibi, Kırımer’den yaptığımız bu nakil, Üstad Kadir Mısıroğlu’nun naklettiği hadisenin adeta bir benzeridir. O halde Stalin’in Yasin-i Şerif okutturduğu iddiası, hiç de yabana atılacak gibi görünmüyor.

Bununla da kalınsa iyi… Din düşmanı Sovyet rejimi, Rus Ortodoks Patrikhanesi aracılığı ile Yakın ve Orta Doğu’ya dahi yayılmak istemiştir.[14]

Buradan da anlaşıldığına göre Stalin, oldukça esnek bir siyaset tarzına sahipti ve dinsiz olduğu halde icabında dini değerleri kullanabiliyordu.

Stalin yalnızca dini değil, tarih ilmini de kullanmıştır. Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat, “Türk Kavimleri ve Devletleri” isimli eserinde, “Sovyet arkeolog ve tarihçilerinin metod ve tutumları icabı belli bir ideolojiye ve bilhassa Stalin devrinde muayyen siyasi amaçlara göre hareket ettikleri”ni[15] belirtir ve bu hususta bir de misal verir:

“1940 tarihlerinden itibaren Stalin’in emri ile Sovyet-Rus tarihçileri (ve onları takiben mecburiyet altında Tatar ve Başkurt tarihçileri de) bu Rus fütuhatının ‘Tatar halkı için çok hayırlı olduğu’ tezini savunmuşlar ve bazı iddialar ileri sürmüşlerdir. Bu görüş tamamiyle siyasidir ve ilimle, hakikatlerle hiçbir ilgisi yoktur.”[16]

Stalin, sosyalizmi kurma hedefine varmak için “milliyetçi” bir dil kullanmaktan da geri kalmamıştı:

“…tek ülkede sosyalizmi inşa etme’ döneminde, milliyetçi dil ve sembolizm Lenin ve Stalin tarafından yeni bir sosyalist ve millet-üstü toplum yaratmak için zorunlu fedakârlıklarda bulunmak üzere ‘kitleleri’ seferber etmek amacıyla kullanıldı.”[17]

Sovyet idareciler, ülkenin içinde bulunduğu maddi ve manevi çöküşün önüne geçebilmek için rejimin ideolojisine aykırı çarelere başvurmaktan dahi çekinmemişlerdir. Rejimin adeta kendi ideolojisini inkar edercesine yaptığı hamleleri, Stalin’in siyasi biyografisini kaleme alan tarihçi İsaac Deutscher’in kitabından okuyalım:

“Rusya’nın İmparatorluk mazisini aşırı ve kaba bir şekilde överek Stalin’i taklid etmişlerdi. Stalin, yeni manevi havayı teşvik etmek amacını güden kararnameler, reformlar ve karşı reformlar yağdırmıştı memlekete. Millet, hayalgücünü hareket ettirecek ve cesaretini pekiştirecek bir şeye; bir slogana ya da bir fikre muhtaçtı. Yeni anlayış ve hava içinde tasarlanan en şaşırtıcı değişiklikler, askeri kuvvetlerde uygulanmıştı. İhtilalin ve iç savaşın mirası olarak Kızıl Orduda geçerli bulunan adetlerin, alışkanlıkların ve kuruluşların çoğu bir yana atılmıştı. 1942 yılı Ekim ayında, Stalingrad savaşının ortasında, bir kararname çıkarılarak, siyasi komiserlikler kaldırılmıştı. O zamana kadar, siyasi komiserler, subayları, Parti adına kontrol ediyorlardı. Aslında, siyasi komiserler yine yerlerinde kalmışlardı ama, komutanlara tabiydiler artık. Bu tedbir askeri bakımdan ele alınarak haklı gösterilmişti; çünkü, komuta etmede birliği sağlıyor ve disiplini kuvvetlendiriyordu. Ama aynı tedbirin siyasi sonuçları, daha az önemli değildi. İhtilal öncesi askeri geleneklere dönüldüğünü gösteriyordu bu. 1942 Kasım ayında, ordu içi “sosyalist yarışmayı” kaldıran bir kararname üzerinde açıklamalar yapan Pravda; askerin, hiçbir sosyalist mükellefiyeti olmadığını ve yapması gereken işin, tıpkı atalarının yaptığı gibi, yurdunu savunmaktan ibaret olduğunu kaba bir şekilde yazdı. Büyük Petro’nun ordu kuralları, taklid edilecek bir örnek olarak hatırlatıldı. Muhafız alayları ve tümenleri kuruldu, bunların adları, eski Çarlık günlerini hatırlatıyordu insana. Çarlık baskısının sembolü olarak görüldükleri için bir zamanlar küçümsenen Kazak birlikleri yeniden kuruldu ve nihayet, İhtilalin yirmi beşinçi yıldönümünün arefesinde, subayların üniformlarına apoletler takıldı. Oysa, gerici kast sisteminin sembolleri oldukları için, Bolşevikler ilk kararnamelerinden birinde apoletleri kaldırmışlardı. Gelenekçi ve milliyetçi eğilimler sadece orduda hissettirmedi kendini; bütün ülkenin siyasi hayatını da kapsadı. Bu yeni havaya kendini şahsen bağlı kılmaktan dikkatle kaçınıyordu Stalin.[18]

***

Tarihte dinin kullanıldığına dair başka misaller…

1 – Napolyon…

1798’de Mısır’ı işgal etmek isteyen Napolyon, bir Beyanname neşrederek Müslüman olduğunu ilan eder.[19] Napolyon’un, “menfaat” için Müslüman olduğunu ilan edebildiği bir dünyada, Stalin’in “yok olmamak” için Kur’an-ı Kerim okutması pek “hafif” kalır.

*

napolyon-müslüman-oldu-mu-napolyon-besmele-napolyon-misiri-nasil-isgal-etti-oryantalizm-ehli-sünneti-yikma-projesi-ehli-sünnet-müdafaasi-sadece-kuran-diyenler-dinde-reform

[19] no’lu dipnotta bahsi edilen beyanname…

***

2 – M. Kemal…

Benzer bir beyannameyi M. Kemal de Milli Mücadele döneminde neşretmiştir.[20] Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Metin Hülagü sözü edilen beyanname hakkında şunları yazar:

“Milli Mücadele sırasında İslami unsurların kullanıldığını ve bu suretle Pan-İslam yahut İslamcılık politikası güdülerek halkın heyecan ve galeyana getirilmesine çalışıldığını göstermesi bakımından Büyük Millet Meclisi adına M. Kemal Paşa tarafından 1 Mayıs 1920 tarihinde yayımlanan beyanname önem arz eder. Bu beyannamede İngilizlere satılmış bazı hainlerin Saltanat ve Hilafet’in kadırılacağı yolunda dedikodular yaydıkları belirtilmiş; bu tür dedikoduların sebebinin Hilafet ve Saltanat’ın itibarını yeniden tesis etmek isteyen ve bu uğurda kanını feda etmekten kaçınmayan halk arasında fitne çıkarmak olduğu ifade edilmiş; Hilafet ve Saltanat’a karşı herhangi bir kötü emellerinin olmadığına dair Allah’a ve O’nun peygamberine yeminde bulunulmuş; İngiliz casusu bu tür insanların sözünün dinlenmemesi; dini kurtarmak için çalışanlara yardım olunması; Saltanat ve Hilafet’in itibarının yeniden sağlanması için cihada devam olunması belirtilmiştir. Beyanname, Allah’ın yardımının ve Peygamber’in ruhaniyetinin bu uğurda savaşanlarla beraber olması duası ile son bulmuştur.”[21]

Prof. Dr. Metin Hülagü, M. Kemal’in dini kullanma gerekçesini şu şekilde izah eder :

“…Halkın Milli Mücadele’ye katılımlarını daha da artırmak maksadıyla son derece dindar görünmek, Hilafet ve Saltanat’a karşı sadakat ve bağlılık duyulduğunu açıkça dile getirmek gerekmiştir.”[22]

*

m-kemal-halifeye-isyan-millete-beyanname-atatc3bcrk-ingiliz-ajani-mi-atatc3bcrk-ingiliz-casusu-mu1

[20] no’lu dipnotta bahsi geçen ve Meclis namına M. Kemal imzasıyla Hakimiyet-i Milliye gazetesinde neşredilen “Memlekete Beyanname”…

***

Ancak 1927 senesinde CHP ’nin İkinci Kurultayı’nda okuduğu ve sonra da kitaplaştırdığı “Nutuk”da, Halife ve Padişah’a isyan ettiğini, milleti ve orduyu da isyan ettirdiğini şöyle itiraf etmiştir:

“Osmanlı Hükümetine, Osmanlı padişahına ve müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu.”[23]

*

sabahattin-selek-anadolu-ihtilali-kemal-atatc3bcrk-osmanliya-darbe-yapmistir-ihanet-hain-ingiliz-ajani-nutuk-rejimi-degistirmek-nutuk-2-halife-hilafet

[23] no’lu dipnot ile alakalı… Nutuk’ta bahsi geçen sözler…

***

Ayrıca Ankara’daki Meclisi 23 Nisan 1920 tarihinde Cuma günü ve dualarla açmış[24] fakat Yunan ordusunun vatanımızdan çıkmasıyla birlikte gerçek yüzünü göstermiştir. Nitekim yukarıdaki beyannamede M. Kemal, gerçek niyetini gizleyerek Hilafet, Saltanat ve dini kurtaracağını vaat ettiği halde, hedefine ulaşınca hepsini kaldırmış ve hatta din derslerini dahi yasaklamıştır.[25]

*

kemal-atatc3bcrk-chp-din-dersleri-egitim-okul-imam-hatip-laiklik-hilmi-uran-ulus-gazetesi1.jpg

[25] no’lu dipnot ile alakalı… 13 Şubat 1948 tarihli “Ulus” gazetesinin manşeti: [ B. Hilmi Uran (CHP) İstanbul’da. Genel Başkan Vekili dün önemli beyanatta bulundu Parti Grupunda, “laiklik prensibi zedelenmeden” Türk çocuklarına din dersleri verilebilmesi imkanları araştırılmıştır. Yeni Kanun, “laiklik prensibine ve zamanın icaplarına uygun” olacaktır.] 1948… Yani M. Kemal’in ölümünden 10 sene sonra…

***

Velhasıl, Stalin’in yaptıklarını Napolyon ve M. Kemal de yapmıştır ve bu mümkündür. Aklen ve mantıken mümkün olan ve misalleri de bulunan bir vakadan bahseden bir kimseyle alay etmek, tahkir ve tezyif etmek ancak “basit” insanlara yakışır.

Son olarak Stalin’e ait bir hususa dikkat çekip bu yazıyı noktalayalım…

***

Stalin ve Parapsikoloji…

Stalin’in paranormal (normal ötesi) yani bilinen fizikokimyasal kanunlarla izah edilemeyen olaylara inandığını gösteren bir delil var elimizde. Parapsikoloji araştırmacıları, Polonya asıllı bir Rus olan ve Musevi bir ailenin evladı olarak dünyaya gelen Wolf Messing‘in, gelmiş geçmiş en yetenekli ve en çok deneye tabi tutulan telepat olduğu hususunda ittifak halindedirler. İkinci Dünya Harbi’nden evvel; “çok büyük bir savaş çıkacak, Naziler Avrupa’yı ele geçirecek, ama Hitler Doğu’ya saldırırsa bu, onun sonu olacak, 1945 Mayısı’nda savaş sona erecek ve Sovyet tankları Berlin’i çiğneyecek…” dediği için Adolf Hitler tarafından ölüm emri çıkarılan ve başına 200 bin Alman Markı ödül konulan Wolf Messing, Polonya-Sovyetler hududundaki bütün Nazi kontrol noktalarını, telepati yeteneğini kullanarak birer birer aşıp Sovyetler Birliği’ne sığınır. Yine aynı yolla bütün nöbetçileri atlatarak Stalin’in odasına girmeyi başaran Wolf Messing, bir rivayete göre Stalin’in Başdanışmanı oldu ve onun bütün imtihanlarından başarıyla geçti.[26] Stalin’in rakibi Hitler ise yine bir Musevi olan Erik Jan Hanussen’i hususi kahini olarak yanında bulunduruyordu.[27]

.

**********

.

KAYNAKLAR:

[1] General Sir Ciffard Martel, The Russian Outlook, sayfa 43’ten naklen; İsaac Deutscher, Stalin-Bir devrimcinin hayatı, cild 2, Sosyal Yayınlar, 2. Baskı, (Tercüme eden: Selahattin Hilav), İstanbul 1990, sayfa 267, 268.

[2] İlkin Başar Özal, Kısa II. Dünya Savaşı Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2019, sayfa 430, 436.

[3] Herbert Feis, The China Tangle, Princeton University Press, Princeton 1953, sayfa 166.

[4] Sébastien Peyrouse, “The Rise of Political İslam in Soviet Central Asia,” Current Trends in İslamist İdeology, Washington D.C.: Hudson İnstitute, cild 5, 2007, sayfa 40-54.

Yazar, benzer ifadeleri şu kitabında da kullanır:

Sébastien Peyrouse, Turkmenistan: Strategies of Power, Dilemmas of Development, Armonk, New York 2012: M.E. Sharpe, sayfa 37, 38.

[5] Tim Epkenhans, “İslam in the Security Discourse of the Post-Soviet Republics of Central Asia”, in: İnstitute for Peace Research and Security Policy (Hg): OSCE Yearbook 2010, Baden-Baden 2011: Nomos, sayfa 97.

[6] Bruce G. Privratsky, Turkistan: Kazak Religion and Collective Memory, Routledge, New York 2013, (ilk Baskı 2001), sayfa 2.

[7] Bahsi geçen fetva için bakınız; https://voicesoncentralasia.org/sadum-an-effort-to-establish-soviet-islam/ (SADUM: An Effort To Establish Soviet İslam)

[8] Leningrad Kuşatması Rus Avangard Şiirleri, (Derleyenler: Diana Petrushka-Polina Barskova), SUB Basın Yayım, İstanbul 2019.

[9] Kemal Özcan, Kırım Dramı, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2010, sayfa 69 ve devamı.

[10] Dışişleri Bakanlığı, tasnif dışı belge no: 293/112 44, dosya no: 44, 22 Temmuz 1947’den naklen; Nurşen Mazıcı, Tek Parti Dönemi, Pozitif Yayınları, İstanbul 2011, sayfa 200, 201.

[11] Halil İbrahim Göktürk, Bilinmeyen Yönleriyle Şevket Süreyya Aydemir, Arı Matbaası, Ankara 1977, sayfa 218.

[12] Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2014, sayfa 36.

[13] Cafer Seydahmed Kırımer, Rus Yayılmacılığının Tarihi Kökenleri, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1997, sayfa 113.

[14] Harry J. Psomiades, “Soviet Russia and the Orthodox Church in the Middle East”, Middle East Journal, cild 11, Sayı 4, (Güz, 1957), sayfa 371-381.

[15] Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1972, sayfa 2.

[16] Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1972, sayfa 200.

[17] Anthony D. Smith, Milli Kimlik, (Tercüme eden: Bahadır Sina Şener), İletişim Yayınları, İstanbul 1994, sayfa 231-232.

[18] İsaac Deutscher, Stalin-Bir Devrimcinin Hayatı, cild 2, Sosyal Yayınlar, 2. Baskı, (Tercüme eden: Selahattin Hilav), İstanbul 1990, sayfa 276, 277.

[19] Murat Bardakçı, “Şimdi ‘İslam ve terör’ü tartışan Fransa’nın Napolyon Bonapart’ı ‘Ben de Müslümanım’ demişti”, Habertürk, 01.02.2015.

Ayrıca bakınız;

Wilfrid Scawen Blunt, The Future of İslam, Londra 1882, sayfa 77; Dr. Hasan Gümüşoğlu, Fıkhi Mezhepler Tarihi, İstanbul 2016, sayfa 129-134.

[20] Hakimiyet-i Milliye, 27 Nisan 1920.

Ayrıca bakınız; TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, Cild 1, İçtima 3, sayfa 60. 25 Nisan 1920.

[21] Metin Hülagü, Millî Mücadele Dönemi İslamcılık Politikası (1919–1923), Yeni Türkiye. Türkoloji ve Türk Araştırmaları, 4. Sayı 46, Temmuz-Ağustos 2002, Ankara, sayfa 307–314.

[22] Metin Hülagü, Millî Mücadele Dönemi İslamcılık Politikası (1919–1923), Yeni Türkiye. Türkoloji ve Türk Araştırmaları 4. Sayı 46, Temmuz-Ağustos 2002, Ankara, sayfa 307–314.

Ayrıca bakınız; Metin Hülagü, İslam Birliği ve Mustafa Kemal, Timaş Yayınları, İstanbul 2008, sayfa 45-61.

[23] Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, 9. Baskı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1969, cild 1, sayfa 14.

[24] Lord Kinross, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul 1980, sayfa 335.

[25] Mustafa Öcal, 20. Yüzyılda Türkiye’de Din Eğitimi, Bursa, (Y.e.y.) 2003, sayfa 231.

Ayrıca bakınız; M. Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve İmam Hatipler, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, sayfa 147; İlhan Başgöz, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı Yayınları No: 1794, Ankara 1999, sayfa 79; Hasan Ali Yücel, Türkiye’de Ortaöğretim, Devlet Basımevi, Birinci Baskı, İstanbul 1938, sayfa 171; M. Şevki Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni Yetiştirme İstihdamı, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Kayseri 2000, sayfa 39; M. Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve İmam Hatipler, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, sayfa 147.

[26] Wolf Messing, Gizemli Yahudi, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2018, sayfa 9, 10.

[27] Wolf Messing, Gizemli Yahudi, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2018, sayfa 27, 49.

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

.

Paylaşım Şartı:

Paylaşmak istediğiniz bir yazı, görsel vs. varsa, alakalı yazıya gidin ve yukarıdaki adres çubuğunda görülen linki kopyalayıp paylaşmak istediğiniz yere yapıştırın. Yani YALNIZCA LİNK PAYLAŞIMINA MÜSAADE EDİYORUZ. Ayrıca yazının sonunda “facebook” veya “twitter”ın sosyal medya paylaşım butonları var. O butonlara tıklayarak da paylaşılabilir. Başka türlüsüne hiçbir surette rızamız yoktur.

*

8 yorum

  1. erhanreis

    1917 de Rusyada çıkan Bolşevik ihtilali ile dinde ortadan kaldırılmak istendi.Ihtilalin tesiri bitince insanlar yine büyük kudretli birine inanmak istediler.Nobel Edebiyat ödülü almış ve tanınmış Rus Yazar Solzhenitsyn Bir Çember kitabında 2.cihan harbinde Stalinin Allaha inandığı ve yerlere kapanarak ondan yardım dilediğini yazar.

    Bu kitaptan bu parçayı bulursanız en güzel kaynaklardan biri olur lütfen şu kitabı biri araştırsın bir çember

  2. Geri bildirim:“Askere Din Kitabı” Atatürk’ün Emriyle mi Yazıldı? Atatürk ve Din-1 – Belgelerle Gerçek Tarih

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: