Kâzım Karabekir – Nasıl Hıristiyan olacaktık?!
Kâzım Karabekir – Nasıl Hıristiyan olacaktık?!

Kâzım Karabekir – Nasıl Hıristiyan olacaktık?!

Kâzım Karabekir – Nasıl Hıristiyan olacaktık?!

Şark Fatihi Kazım Karabekir Paşa

***

Kazım Karabekir, 1923 senesinde bugün müze olarak kullanılan Ankara Garı’ndaki özel Kalem Müdürlüğü’ne uğrar. Orada yaşadığı ilginç bir olayı şöyle anlatır:

Tevfik Rüştü bey konuşuyordu:

“Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım.. Kimseden korkmam.. Teşkilâtı Esasiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır..” diyordu.

Ben söz aldım ve sordum:

“Teşkilâtı Esasiyede dinimizin İslâm olduğu yazılıdır. Tevfik Rüştü bey? Hangi kanaati haykıracaksın? Teşkilâtı Esasiye’ye hangi dini yazdıracaksın?… Hıristiyanlığı mı?

Mahmut Esat Bey söz aldı ve sertçe cevap verdi:

“Evet hıristiyanlığı… Çünkü islâmlık terakkiye (ilerlemeye) manidir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve bize kimse de ehemmiyeti vermez..” dedi.

Ben söz alarak dedim ki:

“İslâmlığın terakkiye mani olduğu Avrupalıların uydurmasıdır. Bu meseleyi istediğiniz kadar münakaşa edebiliriz. Fakat münakaşaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, din değiştirme gayretidir. Netice İslâm kalırsak mahvolmayız, fakat din değiştirme oyunuyla bizi, kolay mahvedebilirler…”

Fethi Bey söz alarak… Bana gayet sert, katı cevap verdi:

“Evet Karabekir… Türkler İslâmlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslâm kaldıkça da bu halde kalmaya mahkumdurlar… Bunun için islâm kalmayacağız..” dedi.

Ben de aynı sertlikle şu cevabı verdim:

“Fethi bey bu yabancı fikri şiddetle reddederim… Ben İddia ediyorum ki Türk milleti ne Hıristiyan olur, ne de dinsiz kalır. Hakikat budur… Bir milletin asırlardan beri, en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğine inanışınız objektif bir görüş değil, hayalinizdir. Böyle bir harekete cüret, memlekette kanlı bir istibdat ile başlar ve İstiklal Harbinin birliğini de birbirine katar. Nasıl bitebileceğini de söyleyebilirim. Düşmanlarından kanı pahasına İstiklalini kurtaran Türk milleti, hürriyetini kendi evlatlarına boğdurmayacak.. Buna cüret edeceklerin de hakkından gelecektir Fethi Bey…”

Mustafa Kemâl Paşa’ya hitaben sözlerime şöyle devam ettim:

“-Paşam, maddî cephemiz zaten zayıftır, güvenebileceğimiz manevî cephemizi de düşmanlarımızın yaldızlı propagandasına kurban edersek, dayanabileceğimiz ne kalır? Bizi silah kuvvetiyle parçalayamayan düşmanlarımız, görüyorum ki, bizi fikir kuvvetiyle mahvedecekler. Buna müsaade edecek misiniz? Siz ki millete karşı, bizi bu hale getiren belânın istibdat olduğunu, zaferden sonra milletin tamamiyle iradesine sahip olarak yürüyeceğini millet kürsüsünden dahi defalarca haykırdınız. Millet Meclisini tekbirler, selatlar arasında açtınız. İslâmlığın en yüksek bir din olduğunu hutbelerle ilân ettiniz. Hepimiz aynı iman ve kanaatla aynı yolda yürüdük. Şimdi ne yüzle ve ne hakla bir kanlı maceraya atılacağız…” dedim.

Mustafa Kemâl Paşa sözümü burada keserek dedi ki:

“Müzakereler çok hararetlendi., burada kesiyorum”…[1]

Keser tabi, verecek cevabı mı kaldı? Veya cevap verecek yüz mü kaldı? Adamlar resmen Islam düşmanlığı yapmış. Allahu Teâlâ Kâzım Karabekir’in taksiratını affetsin.

Karabekir’in yazdıklarının doğruluğunu, M. Kemal Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından ve bizzat Karabekir ile tartışan Mahmud Esad Bozkurt’un kitabından teyid ettirelim.

Mahmud Esad Bozkurt bu hadiseyle ilgili:

“Hiç unutmam, Ikinci Teşkilâtı Esasiye (anayasa) projesi vekillerden ve milletvekillerinden kurulu özel bir kurum tarafından Atatürk’ün başkanlığında Ankara istasyonundaki Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü binasında konuşulurken, dinle ilgili maddelerin projeden çıkarılmasını ben teklif etmiştim.” dedikten sonra Kâzım Karabekir’in karşı çıkışını şöyle ifade ediyor:

“General Karabekir, fikirlerime asabiyetle hücum etti.”[2]

Bu gerçeği Halide Edip Adıvar’dan dinlemiş olarak Avukat Yusuf Türel de 6 Şubat 1995 târihli Türkiye Gazetesi’nde yayınlanmış olan A. Ihsan Gülcü ile röportajında şöyle anlatıyor:

Bu Millet Protestan yapılmak istendi!

Halide Edip Hanım, Lâleli’deki Antalya apartmanının ikinci katında otururdu. Bir gün Naci Şensoy ve Ferruh Ilter ile Halide Hanım’ı ziyarete gittik. Halide Hanım’a, bizde ve diğer devletlerde Islam’a karşı yapılan saldırıların nereye varacağını sordum. Anlattıkları karşısında gözlerimiz dolmuştu.

Şöyle konuşmuştu:

“Bir toplantıda isimlerini vermek istemediğim kişiler (üst düzey idareciler) bana, ikna kabiliyetim olduğunu ifade ederek, Avrupa devletleri arasına girebilmemiz için Islâmiyet’i bir tarafa bırakıp onların inançlarına yakın, daha ziyade Portestanlık’a yakın bir çizgiye gelmemiz için yazılar yazsanız iyi olur. Bu hurafelerle hem geride kaldık, hem daima geriye itileceğiz dediler. Ben onlara, hayır beyefendiler be bu kanaatte değilim. Belki çaput bağlama gibi bazı hurafeler olabilir, ama bunlar dinin esasları değildir. Islam en mükemmel dindir. Ilim adamları kürsülere çıktığı zaman hurafeler ortadan kalkar dedim.”[3]

.

**********

.

KAYNAKLAR:

.

[1] Kâzım Karabekir, Yeni İstanbul gazetesi, 1970.

Ayrıca bakınız;

Sebil Dergisi, 20 Ocak 1976 ve 1 no’lu nüsha.

Kâzım Karabekir, Paşaların Kavgası, Istanbul 1995, sayfa 142 ve devamı.

Kâzım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, Ankara 1993, sayfa 86, 87.

“Kâzım Karabekir Anlatıyor” başlıklı yazı dizisi 10-29 Haziran 1990 günleri arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde de yayınlanmıştır.

Karabekir, 18 Temmuz 1923 tarihli günlüğünde bu vak’adan şöyle bahsetmiş:

“Istasyondaki intihap komitesine uğradım. Teşkilât-ı Esasiye müzakere olunuyormuş. Ikinci müzakere. Bana haber verilmedi. Halbuki hayati bir mesele! Ben tesadüfen bulundum.”

Devamında ise yukarıdaki hadiseyi anlatıp şu notu düşmüş:

“Bugün tarihi bir gün.” Bakınız; Kazım Karabekir, Günlükler (1906-1948), 1. -2. cild, Çeviriyazı: Budak Kayabek, Hazırlayan: Yücel Demirel, Yapı Kredi Yayınları, Istanbul 2009.

[2] Mahmud Esad Bozkurt, Atatürk Ihtilali, Istanbul 1940, sayfa 137.

[3] Türkiye Gazetesi, 6 Şubat 1995.

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

.

**********

.

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.com

*

*

10 yorum

  1. Geri bildirim:Izmir Suikasti ve Kazım Karabekir Paşanın Istiklal Mahkemesi’ndeki sorgusu « Belgelerle Gerçek Tarih

  2. destur

    dost olsun düşman olsun hepsi nalları dikti gitti,tevfik rüştü de gitti firavun da gitti mao da getti stalin de getti ,hepsi getti,ahiretini dünya için sattılar
    yattıkları döşekler ateş olsun
    amin

  3. Hakan

    Yazılarınızı beğeniyle takip ediyorum fakat kafamı karıştıran bir durum oluştu,Atatürk’ün dinimize olan bakışını olumsuz gördünüz ve hatta uydurma safsata vb yorumlar yaptıklarını yazdınız.Burada sizin kendi yazınızdan birşey paylaşarak soruyorum. “Millet Meclisini tekbirler, selatlar arasında açtınız. İslâmlığın en yüksek bir din olduğunu hutbelerle ilân ettiniz. Hepimiz aynı iman ve kanaatla aynı yolda yürüdük. Şimdi ne yüzle ve ne hakla bir kanlı maceraya atılacağız…” İslamlığın en yüksek din olduğunu hutbelerle ilan ettiniz diyor Allah taksiratını affetsin dediğiniz insan.Aynı imanla yürüdük diyor,Acaba Kazım Karabekir mi Atatürk’ü yanlış tanımış yoksa Atatürk mü yanlış tanıtılmaya çalışılmış ? Saygılarımla

    1. Ertu

      Konuya vakıf olduğum kadarıyla cevap vermek istedim. Atatürk imparatorluk zamanında bilgim kadarıyla namaz niyaz sahibi biriymiş sonradan bunun bi amaca hizmet ya da hedefine ulaşmak için yapılmış bir oyun olduğu da düşünülebilir. Mesela meclisi cuma günü açıp hutbe okumak kurban kesmek gibi eylemlerde bulunmuş,ama bi zaman sonra ne hikmetse kendi ses kaydı ile sabit, gökten indiği sanılan kitaplarla ilerleme kaydedemeyiz dediği duyuluyor. Belki de bizzat halka bunu yavaş yavaş empoze etti diye de düşünülebilir. Şayet gelişi güzel açılır açılmaz bunları dile getirse belki o an ülkede ciddi bir iç savaşa sebebiyet verebilirdi bu durum. Bence sinsi ve ciddi adımlar ile hedefine ulaşmış olabilir.

  4. Geri bildirim:Kâzım Karabekir M. Kemal Gerçeğini Anlatıyor (Gazete Küpürleri) – Belgelerle Gerçek Tarih

  5. İbrahim

    Anadolu halkı kendini kimlere emanet etmiş böyle.Şu dinsiz milletvekillerinin konuşmalarına bir bak.İslam’ı bilime,ilerlemeye engel zannediyorlar.İslam düşmanları.Şu konuşmalar halkın önünde gerçekleşse neler olurdu neler.
    Mustafa Kemal önce halkı kullanıyor.Meclisi dualarla,tekbirlerle,kurban keserek açıyor.Dindarmış gibi gözüküyor.Halkı asker olarak kullanıp işi bittikten sonra Mustafa Kemal , gerçek yüzünü gösteriyor.
    Osmanlı’nın içinde ne kadar sütübozuk,İslam düşmanı varsa Osmanlı yıkılınca kendini gösteriyor.
    Ve kendi dinsiz fikirlerini halka sormadan uygulamaya çalışıyorlar.
    Hani demokrasi ? Hani çoğunluk anlayışı ? Hani halk egemenliği ? Halka sordunuz mu bu dinsiz fikirlerinizi ?
    Tabiki hayır.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: