Kuva-yı Inzibatiye ve Anzavur Hadisesi

Published by

on

Kuva-yı Inzibatiye ve Anzavur Hadisesi

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

kadir misiroglu bir mazlum padisah sultan vahidettin kuvayi inzibatiye anzavur hadisesi***

Kadir Mısıroğlu’nun “Bir Mazlum Padişah: Sultan Vahideddin” adlı eserinden kısaltarak -bizim de katkımızla- aktarıyoruz:

Kuva-yı Inzibatiye kısaca ve basit olarak söylemek gerekirse bir nevi çocuk oyuncağıdır. Zira Süleyman Şefik Paşa, Kuva-yı Inzibatiye kumandanı tayin edilmiş, emrine yedi-sekiz yüz neferden ibaret bir kuvvet verilmiştir. Bir gemiye bindirilen bu kuvvetlerle Süleyman Şefik Paşa Izmit’e gelmiş, askerlerinin karaya çıkmasına bile müsaade etmeksizin bir iki ay bekledikten sonra geriye dönmüştür. Sultan Vahideddin gibi zekası kendisiyle temasta bulunan herkesce müsellem olan bir padişah, Kuva-yı Milliye’nin böyle bir avuç askerle tenkil edilemeyeceğini takdir edemez miydi?.. Esasen hiçbir faaliyet yapmamış olmasıyla da bu hareketin gerçekten Ingilizler’i tatmin için usulen başvurulmuş bir çocuk oyuncağı olduğunu göstermeye kâfidir.

Bunu “Bir Muvazaa (danışıklı dövüş) : Kuva-yı Inzibatiye” başlığıyla anlatan Tarık Mümtaz Göztepe:

“Itilaf Devletleri, “Kuva-yı Milliye’yi takbih ediniz (kınayın)” yollu notaya bir türlü razı olmayan Istanbul Hükümeti’ne bu notaya bin defa rahmet okutacak sertlikte ikinci nota vererek “Kuva-yı Milliye’yi te’dip ediniz (yola getirin)” deyince Sultan Vahideddin’in etekleri büsbütün tutuşmuştu. Artık alev bacayı sarmış bu talihsiz Osmanlı Padişahı, ne yapacağını şaşırıp kalmıştı.” dedikten sonra uzun tafsilatı arasında şu bilgiyi de vermektedir:

“Bugüne kadar hakkıyla aydınlatılmamış bulunan “Kuva-yı Inzibatiye” isimli teşkilat, Dördüncü Damad Ferid Paşa Kabinesi’nin binbir çaresizlik içinde giriştiği bir siyaset manevrasından doğmuştur.

Bu tam manasıyla bir muvazaadan ibaretti. Çünkü başta Padişah olmak üzere gerek Sadrazam, gerekse Dahiliye Nazırı Reşid Bey, çok iyi biliyorlardı ki, Istanbul’un yüzde doksan dokuzu ve Anadolu’nun yüzde sekseni Kuva-yı Milliye’ye canla başla taraftardı. Kaldı ki, Istanbul’un banliyö hududlarından öteye sözü ve hükmü geçmezken bir ordu vücuda getirilmesine de imkan yoktu. Bütün bu imkansızlıklardan başka Istanbul Hükümeti’nin elinde avucunda on para yoktu. Memur maaşlarını bile verecek bir halde değildi.

Gelişigüzel bir inzibat müfrezesi teşkil edecek, bir de Kuva-yı Milliye’yi takbih eden bir hükümet beyannamesi neşrolunarak Itilaf Devletleri’ne karşı verilen söz yerine getirilmiş bulunacak ve güya bu suretle de korkulan katmerli işgal ve tehdidlerin ihdas ettiği tehlike önlenmiş olacaktı.”[1]

Anzavur Hadisesi’ne gelince, onun hakkında gerçeği kavramak için şu bir tek selahiyetli insanın beyanları kafidir sanırız. O selahiyetli insan Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Albay Hüsameddin Ertürk’tür. “Iki Devrin Perde Arkası” adlı eserinde şu malumatı veriyor:

“Allah kendilerinden razı olsun, o tarihte Istanbul’da Erkan-ı Harbiye-i umumiye Dairesi Harekat Şubesi reisi bulunan erkan-ı harb miralayı Ömer Lütfi Bey ile aynı dairede çalışan arkadaşları vatanperver zevattan bulunan erkan-ı harb binbaşısı Naim Cevat ve binbaşı Cemal Bey’ler, Anzavur’un emrindeki birliklerine göndermek zorunda kaldıkları esliha (silah) ve cephanenin en kötülerini ve bozulmuşlarını seçmişler ve yollamışlardı. Bu suretle bu … zorbanın işi bir müddet aksamış, elindeki kötü malzemeyi kullanmak imkanını bulamamıştı.”[2]

Milli Mücadele’de 20. Kolordu Komutanlığı ile bir ara Batı Anadolu Genel Kuva-yı Milliye Komutanlığı yapan Ali Fuat Cebesoy, hatıralarında Halife Ordusu ile alakalı şunları yazmaktadır:

“Halife ordusu kumandanlarından süvari mirlivasi Suphi Paşa 7 Haziran’da benimle bilvasıta temasa geçmişti. Temaslarımızın neticesinde üzerlerine yürüdüğümüz takdirde mukavemet göstermeyeceklerini, bütün esliha(silah), cephane ve teçhizatları ile beraber bizim tarafımıza geçecekleri anlaşılmıştı.”[3]

Damat Ferid Paşa Hükümeti’nde Nafia Nazırı olarak bulunmuş olan Prof. Dr. Cemil Topuzlu da, ilk fırsatta Kuva-yı Inzibatiye’nin tahsisatını kesip teşkilatı lağvettiklerini hatıralarında yazmıştır.[4]

Şimdi soruyoruz:

Herhangi bir kaynakta Sultan Vahideddin merhumun Kuva-yı Inzibatiyye’nin tahsisatının kesilmesi ve hatta teşkilatın lağvedilmesinden dolayı hükümete veya herhangi bir nazırına bir tarizde bulunduğuna dair bir kayıd mevcud mudur? Yukarıdan beri naklettiklerimiz gerek Kuva-yı Inzibatiyye’nin ve gerekse Anzavur Hadisesi’nin tamamen Ingiliz isteğiyle ortaya çıkmış bulundukları sabit olduğu halde Sultan Vahidettin’in bu sebeple de ithamının insafla bağdaşır bir yanı yoktur!..[5]

.

**********

.

KAYNAKLAR:

.

[1] Tarik Mümtaz Göztepe, Sultan Vahideddin Mütareke Gayyasında, Istanbul 1993, sayfa 268, 269.

[2] Hüsamettin Ertürk’ün Hatıraları, Iki Devrin Perde Arkası, kaleme alan: Samih Nafiz Tansu, Sebil Yayınevi, Istanbul 1996, sayfa 391, 392.

[3] Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Istanbul 1953, sayfa 409.

[4] Prof. Dr. Cemil Topuzlu, Seksen Yıllık Hatıralarım, Istanbul 1982, sayfa 203.

[5] Kadir Mısıroğlu, Bir Mazlum Padişah: Sultan Vahideddin, 3. Baskı, Sebil Yayınevi, Istanbul 2011, sayfa 266 ve devamı.

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

.

**********

.

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.com

*

*

2 responses to “Kuva-yı Inzibatiye ve Anzavur Hadisesi”

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.