Asya’nın Yükselişinden Türkiye’ye Dersler

Published by

on

Asya’nın Yükselişinden Türkiye’ye Dersler

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

atatc3bcrk-kimono-atatc3bcrk-sapka-kanunu-atatc3bcrk-inkilaplari-atatc3bcrk-sapka-atatc3bcrk-devrimleri-kemal-sapka-kemal-inkilaplar-kemal-japon-atatc3bcrk-japon

Böyle de olabilirdi…

***

Batılı Düşünce Merkezlerinde giderek daha fazla tartışılıyor. Dünyanın en etkili uluslararası politika dergisi sayılabilecek olan Foreign Affairs, Mayıs/Haziran 2008 sayısında Singapurlu akademisyen Kishore Mahbubani’nin “The Case Against the West: America and Europe in the Asian Century” (Batı Karşısındaki Argüman: Asya Yüzyılı’nda Amerika ve Avrupa) başlıklı çarpıcı bir makalesini yayınladı. Batının dünyayı anlamak ve yönlendirmekte giderek daha fazla zorlandığını ve “güven erozyonu”na uğradığını anlatan Mahbubani, bu durumun, ekonomik yönden zaten yükselişte olan Uzak Asya için siyasal bir kulvar açtığını anlatıyordu. “Asya yüzyılı” gibi iddialı bir vizyon sunan böyle bir makalenin Foregin Affairs gibi bir Amerikan dergisinde yayınlanması, kayda değer bir durum.

Aynı konuyu ele alan bir diğer önemli isim, Newsweek dergisinin dünyaca ünlü yorumcusu Fareed Zakaria. Hint kökenli bir Amerikalı olan Zakaria’nın yeni yayınlanan kitabının ismi oldukça çarpıcı: “The Post-American World”, yani “Amerika-Sonrası Dünya.” ABD’nin dünyadaki ağırlığının süreceğini, ama “ötekiler”in de giderek yükseleceğini ve önemli rakipler haline geleceğini anlatan yazar, Amerikalıları bu rekabet karşısında yeni çözümler geliştirmeye davet ediyor.

Peki bütün bunlar Türkiye için ne anlama geliyor?

“Avrupa Birliği yerine Rusya ve Çin’e yaklaşalım” diyenler haklı mı çıkıyor?

Hayır. Bizdeki “Rusya ve Çin” meraklılarının asıl derdi, kalplerindeki “kapalı rejim” sevdası. Oysa Uzak Asya’daki yükselişin sırrı, tam da böylesi kapalı rejimlerden uzaklaşarak kapitalizme ve serbest piyasaya geçişte yatıyor. Zaten mevzubahis olan Rusya değil, Hindistan ve Çin. Bunlardan birincisi gayet iyi çalışan bir demokrasi. Ikincisi ise Mao’nun kanlı dikta rejiminden çıkabildiği için ilerlemeye başlamış, ekonomide başlattığı açıklığı bir süre sonra mutlaka siyasette de kabul etmek zorunda kalacak bir rejim. (…)

Buradaki kritik bir gerçek de şu: Bu ülkeler “modernleşiyor,” ama illa “Batılılaşmıyor”lar. Bizdeki gibi kılık-kıyafet veya alfabe devrimi yapmak yerine, kendi geleneksel kültürlerini koruyor, ama onu bugüne taşıyorlar. Hindistan’a bakın mesela. Batının bir kopyası olmak yerine, kendi “Bollywood”unu yapıyor, geleneksel müziğinden küresel “hit”ler çıkarıyor. Çünkü önemli olan Batının şekilsel bir “kopyası” haline gelmek değil, Batının “oyununu öğrenmek.” (…)

Merak ediyorum; acaba bundan yüzyıl sonra dünyanın en büyük gücü Uzak Asya olursa, bizim CHP’lilerin “çağdaşlaşma vizyonu” ne olur? “Asrî milletler”e benzemek için Çin alfabesine geçmemiz, kimono giymemiz veya Hint müziği dinlememiz gerektiğini mi savunurlar?

80 yıldır hiç değişmediklerine göre, bir yüz yıl daha “aynı kafa”yla gitmeleri hiç sürpriz olmaz.[1]

***

Benzer bir yazımız:

http://atomic-temporary-34931856.wpcomstaging.com/2013/06/28/ataturk-ve-muasir-medeniyet/

 

**********

 

KAYNAK:

 

[1] Mustafa Akyol, Gayri Resmi Yakın Tarih, 6. Baskı, Etkileşim Yayınları, Istanbul 2011, sayfa 57 ve devamı.

 

**********

 

Kadir Çandarlıoğlu

 

**********

 

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.