Hadislerle Eğitimde Ödüllendirme Yöntemi
Bir insanın karşılaştığı problemleri çözmek için gereken çabayı harcaması, arzuladığı gayeyi gerçekleştirebilmesi ve öğrenmek istediği bilgiyi elde edebilmesi için güdü önemlidir. Deneysel araştırmalar, yapılan doğru işleri desteklemek ve kalıcı olmasını sağlamak için ödüllendirmenin önemini göstermiştir.[1]
Rasûlallah (sallallahu aleyhi vesellem), öğretilmesi istenen güzel davranışları ödüllendirmenin önemine, şu hadisinde işaret etmiştir:
“Işçiye ücretini alnının teri kurumadan/soğumadan veriniz.”[2]
Ödüllendirme ne kadar gecikirse öğrenme arzusu da o kadar azalmaktadır. Rasûlallah (s.a.v) bu gerçeğe, “teri kurumadan” ifadesiyle işaret etmiştir. Yaptığı işin hemen ardından ödüllendirilen kişi, kendisinden istenen başka işleri de mümkün olduğunca başarılı bir şekilde yapmaya çalışacaktır.
Ödülün maddî olması şart değildir; aksine övme, güzel davranma, teşvik etme gibi manevî de olabilir. Başkanın yönettiği insanları övmesi, işlerini iyi yapmalarını sağlar. Öğretmenin öğrencilerini övmesi, eğitim/öğretim seviyelerinin yükselmesine yardım eder. Rasûlallah (s.a.v) ashabına -Allah Teala hepsinden razı olsun-, kendilerine iyilik yapanları, güzel bir sözle de olsa, ödüllendirmelerini tavsiye ederken bu gerçeğe işaret etmiştir:
“Kim size iyilik yaparsa mükafatlandırın; mükafat olarak verecek bir şey bulamazsanız, sizin onları ödüllendirdiğinizi görmelerine kadar onlara dua edin.”[3]
Rasûlallah (s.a.v), spor karşılaşmalarında ve çocukları harekete geçirmede ödülü kullanırdı. Rasûlallah (s.a.v) çocuklara:
“Kim geçerse, benden ona şu var.” derdi, çocuklar ona koşar ve göğsüne asılırlar; o da onları kucağına alır ve öperdi.[4]
Rasûlallah (s.a.v) iyi iş yaptıklarında ashabını övmeye, bu konuda onlara cesaret vermeye özen gösterir; ayrıca onları güzel sıfatlarla anardı. Bu tip övgü ve manevi takdir bazen sahabenin gönlünde maddi ödülün etkisinden fazla tesir gösterirdi. Bu tesirin etkisiyle hayırlı işlere yönelirlerdi.[5]
Daha önce söylediğimiz gibi ödül, yapılan işten hemen sonra verildiğinde çok etkili olur ancak gelecekte verileceği beklenen ödül de önemlidir. Mesela, bazen görevli terfi veya birkaç yıl sonra ulaşacağı bir mevki için gayretle çalışır. Öğrenci, final imtihanlarında başarılı olmak için ders çalışmada büyük gayret sarfeder.
Amerikan psikoloğu Skinner’in yaptığı modern araştırmaların ortaya koyduğu gibi ödül, istenen davranışın yapılmasının ardından, muhtelif aralıklarla verilecek olursa, kalıcı başarı sağlamaktadır. Araştırmaya göre öğretmenlerin, ödevlerini yapan öğrencileri sınıfta ödüllendirmesi olumlu sonuçlar vermiştir. Ödülün verileceği aralık ve anın bilinmemesi, öğrencilerin ödevlerini özenle yapmalarını ve daha çok çalışmalarını sağlamaktadır.[6]
Biz bunun uygulamasını, Skinner’in keşfinden 14 asır önce, Rasûlallah (s.a.v)ın bazı hadislerinde buluyoruz. Rasûlallah (s.a.v):
“Gecede bir saat vardır ki, müslüman bu vakte rastlar da, dünya-âhiret arzularından birini Yüce Allah’tan isterse, Allah onu verir, bu her gece için geçerlidir.”[7]
Cuma konusunda da Rasûlallah (s.a.v):
“Onda bir saat vardır ki, müslüman dua ederken o vakte denk gelirse, Allah mutlaka onu verir.” Eliyle işaret ederek, bunun az gerçekleştiğini anlatmak isterdi.”[8]
Rasûlallah (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Geceleyin bir vakit var ki, müslüman o anda Rabbinden iyi bir şey isterse, duasını kabul eder; istediğini verir.” Fakat Rasûlallah (s.a.v) bu saatin vaktini belirtmedi; o anı sınırlamadı ve belirsiz bıraktı. Bu belirsizliğin tabiî sonucu olarak müslümanlar, o anı yakalayabilmek için bütün gece boyunca ibadetle meşgul olacaklardır. Aynı şekilde, Rasûlallah (s.a.v) cumadaki “icabet saati”ni de gizledi. Böylece müslümanlar, icabet saatine rastlamak umuduyla cuma gününün büyük bir kısmını ibadetle geçireceklerdir. Rasûlallah (s.a.v) Kadir Gecesiyle ilgili uygulamada da aynı metodu izledi. Onun, Ramazan ayının son on gecesinden birinde olacağını söyledi fakat hangi gece olduğunu belirtmedi. Rasûlallah (s.a.v):
“Kadir gecesini, Ramazanın son on gününde arayınız.” “Kadir gecesini, Ramazanın son on gününün tek gecelerinde arayınız.”[9] buyurdu.
Öyle anlaşılıyor ki, Kadir gecesinin gizlenmesi, vaktinin belirtilmemesindeki hikmet, müslümanları Ramazan ayının son/on gecelerinde çokça ibadete teşvik etmektir. Bu gecenin hangisi olduğu belirtilseydi, çoğu müslümanlar sadece o gecenin tamamında ibadet ederlerdi. Rasûlallah (s.a.v) Ramazanın son/on gününde itikafa giriyordu; sahabe de O’na uyarak, o günlerde itikafa giriyorlardı.
Öğrenmede ödüllendirmenin önemi, bugün modern deneysel araştırmaların kabul ettiği bir gerçektir. Öğrenmede cezalandırma ise, bazen yararlı olmaktadır; fakat mükafatın cezadan üstün, eğitim/öğretimde cezadan daha etkin olduğunda şüphe yoktur. Cezalandırma, özellikle de bedene yönelik şiddet, bazen öğrenenin kimliğinde zararlı etkilere neden olmaktadır. Bazen bilinçte eksiklik, endişeye (stres) neden olmaktadır. Bu yüzden, bazı özel haller -yanlış ve hatalı davranışın düzeltilmesinde bütün girişimlerin başarısız olması- dışında, cezaya başvurmak uygun değildir. Cezalandırmaya başvurulduğunda da ceza, öğrenenin şahsiyetine zarar verecek kadar sert olmamalıdır. Ilk müslüman eğitimciler, çocuk ve öğrencilerin eğitiminde yumuşaklık ve merhametin önemini vurguladılar. Eğer cezalandırmada dayak kullanılması zorunlu hale gelmişse, Rasûlallah (s.a.v)ın:
“Allah iyi davrananları sever; sertliğe vermediğini yumuşak davranmaya verir.”[10] mealindeki hadisi dikkate alınarak sert vurulmamalıdır.
Rasûlallah (s.a.v) yüze vurmayı yasakladı:
“Birisi kesinlikle yüze vurmasın.”[11] “Sizden birisi vurduğunda yüze vurmaktan kaçınsın.”[12] buyurdu.
Hassas bölgelere kesinlikle vurulmamalıdır; çocuğun beynine, gözlerine, kulaklarına zarar verecek, hatta şahsiyetini zedeleyecek durumlardan kaçınılmalıdır. Ilk müslüman eğitimciler Rasûlallah (s.a.v)ın yönlendirmelerini aldılar. Çocuğun eğitiminde övgü ve cesaretlendirmeyi kullandılar. Terbiye için diğer bütün girişimlerin boşa çıkması hali gibi nadir durumlar dışında dayakla cezalandırmayı yasakladılar.[13]
Bilim adamlarının yakın zamanlarda keşfettikleri bu yöntemi, Hz. Peygamber (s.a.v), 1400 yıl önce uygulamış ve Ashabı’na da tavsiye etmiştir. Bu nedenle Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Hadis-i şerifleri Müslümanların hayatında birçok açıdan büyük önem arzetmektedir.
**********
KAYNAKLAR:
[1] Prof. Dr. Muhammed Osman Necati, Ilmu’n Nefs fi Hayatine’l Yevmiyye, 155, 156.
[2] Ibn Mâce, Ruhûn, 4.
[3] Nesai, Zekat 72; Ebu Davud, Zekat 38; Ahmed b. Hanbel, I, 250; II, 68, 99, 127.
[4] Salih Abdullah Abdurrahim, Terbiyetü’t Tıflı fi’l Islam, 39, Mecelletü’l Va’hyi’l Islami, Sayı: 203, Eylül 1981.
[5] Buhârî ve Müslim’de, “Sahabenin Faziletleri” konusunda, Rasulallah (s.a.v)’ın Ashabına övgü içeren sözlerine, bu hadislerden bazısını ele alan Yusuf el-Karadavi’nin “erRasul ve’l Ilm” (129-131) adlı eserine bakınız.
[6] Kimble, G.A, Garmezy, N. and Zigler, E. Principles of Psychology, 6 th ed., New York: John Willey and sons, 1984, sayfa 258-261.
Ayrıca bakınız;
Kagan J.; Havemann, E. and Segal, J. Psychology: An Introduction. New York: Harcourt Brace Jovanovich Publishers, 1984, sayfa 94-96.
[7] Müslim, Müsâfirîn 166, 167.
[8] Buhârî, Kitabu’l Cumua 36; Müslim, Cuma 4; Nesâî, Cuma 14, 45.
[9] Buhârî, Leyletü’l-Kadir 3; Müslim, Sıyam 216; Tirmizî, Savm 72.
[10] Buhârî, istîtâbe 4, istizan 22, davât 59, Edeb 35; Müslim, Birr 77, Selâm 10; Tirmizî, istizan 12; Ebu Davud, Edeb 10; Ibn Mâce, Edeb 9; Dârimî Rikâk 75; Muvattâ, isti’zan 38; Ahmed b. Hanbel, 1,112, IV, 87, VI, 37, 85, 199.
[11] Ahmed b. Hanbel, III/323.
[12] Müslim, Birr 113; Ahmed b. Hanbel II. 509.
[13] Kitabu’s Siyase’de, Ibnu Sina’nın, “Çocuğuna Karşı Babanın Siyaseti” konusuna bakınız: Yayınlayan, Levis Ma’luf el-Yesui, Beyrut 1911, sayfa 12-15.
Ayrıca bakınız;
Imam Gazali’nin bu hususta söylediklerine “Ilk Çağlarında Çocukların Yetişmesi, Terbiye Etme ve Ahlaklarını Düzeltme Yolu” konusunda bakınız; Ihya, III, sayfa 72-74.
Prof. Dr. Muhammed Osman Necati, Hadis ve Psikoloji (el-Hadisu’n Nebeviyyetu ve Ilmu’n Nefs), (tercüme eden: Dr. Mustafa Işık), Fecr Yayınları, Ankara 2008, sayfa 138-142.
**********
Kadir Çandarlıoğlu
**********
.