“M. Kemal Atatürk olmasaydı baban kim olurdu, o namusumuzu kurtardı” diyenlere ithaf olunur…
*
Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız
General Fahrettin Altay, M. Kemal Atatürk ile aynı karede
***
(Bir komünist bu yazıya reddiye yapmış… Yapılan reddiyeye verdiğimiz cevabı yazının sonunda görebilirsiniz.)
***
M. Kemal mi milletin namusunu kurtarmış? Böyle birine “namus kurtaran adam” mı denir? Türk milletinin kadınlarını Iran Şahı önünde soyan adama ne deneceğini elbette bu necip millet takdir edecektir.
M. Kemal Atatürk’e yakınlığı ile bilinen General Fahrettin Altay, hatıralarında M. Kemal’in Iran Şahı’na “milletimizin kadınlarını çırıl çıplak soyup takdim ettiğini” yazdı.
Evvela General Fahrettin Altay’ın hatıratından söz konusu olayı aynen aktaracağız.
Ardından ise Fahrettin Altay’ın yazdıklarının doğru olduğunu başka bir hatırattan teyid edeceğiz. Bu hatırat da M. Kemal Atatürk’ün hizmetçisi Cemal Granda’nın hatıratıdır.
***
Fahrettin Altay:
“Iran Şahı için Binbirgece Masalları
Atatürk beni çağırıp:
– Bu gece Beylerbeyi Sarayında Şehinşah’a hususi bir ziyafet veriyoruz hariçten kimse bulunmayacaktır, kendileri mihmandarlardan yalnız senden başka kimsenin bulunmasını istemiyorlar O da yalnız bir nedimini getirecektir, Ali Sait Paşaya haber gönderdim Şehinşahın bütün maiyeti ile mihmandarlara ve hariciye memurlarına Park Otelde bir yemek verecektir sen oraya gitme bizimle gel ve kimseye de birşey söyleme..” Buyurdular.
Gece motorla Dolmabahçe Sarayından Beylerbeyi Sarayına geçtik, Başbakan ile Meclis Reisi de vardı. Sarayın kapısında gayet güzel ve ağır giyinmiş on kadar kadın bizi karşılıyordu ki bunlar o zaman Istanbul un saz şarkı ve dans artistleri idi başlarında da Suadiye’de plajda gördüğümüz C. hanım bulunuyordu. Hepsi diz çökerek hükümdarları selâmladılar ve Şah’a takdim olundular. O da gülerek iltifatlarda bulundu.
Saray içinde güzel bir mermer havuz vardır. Sular şıkırdıyor. Gerilerde bir orkestra ve mükemmel bir büfe… Saray kısaca gezildi, üst kat tamir ediliyor ve Şehinşah’ın geceyi orada geçirmeleri ihtimaline karşı fevkalâde yatak odaları hazırlanmış bulunuyordu. Havuzun başına bir masa ve koltuklar o şekilde konulmuşlardı ki büfe ve orkestra burayı göremiyordu. Şah’a ikramlarda bulunuldu, kendisi bir kadeh şarap alarak önüne koydu bu sırada artistler güzel şarkılar okumaya ve gösteriler yapmaya koyuldular. Şah meclisin sıcaklığını bozmamak için arada bir yudum alıyordu **Numaralar gittikçe açılıyor ve serbestleşiyor,** Şah bunları gülümseyerek seyrediyor fakat ciddiyetini hiçbir şekilde bozmuyor. Iki genç kız havuza atladılar sularla oynamaya ve dans etmeye başladılar. Bu sırada “Ş” adındaki çıplak genç artist Şahın önüne yaklaştı elleri önünde başı eğik havuzun kenarında ve ayakta dikildi. Şehinşah kızın başını okşayarak,
” – Çok maharetlisiniz, genç ve güzelsiniz, Allah bağışlasın haydi kızım içeri girin de giyinin üşürsünüz…” (dedi.)
Şehinşah’ın o geceki durumu, ağırlığı, meclisin neşesini bozmaksızın hiçbir hafiflik göstermemesi dikkati çekiyordu. Gece yarısına doğru Dolmabahçe’ye dönmeli arzusunda bulundular hep birlikte kalktık gene motora binerek saraya gittik.
‘Binbir gece’ masallarını ‘bin ikinci’ gece yapamadık vesselam…”[1]
***
Bu hadiseyi doğrulayan başka bir kaynak sunmadan olmaz…
Şimdi, M. Kemal’in hizmetine girdiği 3 Temmuz 1927′den, ölümü olan 10 Kasım 1938′e kadar M. Kemal’in yanından hiç ayrılmayan ve bu müddet zarfında M. Kemal’in ünlü sofrasının konuklarına, devlet başkanlarının ziyaretlerine şahit olan Uşağı Cemal Granda’nın hatıratından da bu hadiseyi okuyalım…
***
Cemal Granda:
Iran Şahının Istanbul’a gelişi sırasında Beylerbeyi Sarayında özel bir ziyafet verilmiş, güzel sesli hafızlar, Şah’a unutulmaz bir gece yaşatmışlardı. Öyle sanıyorum ki Şah, Türkiye’de kaldığı süre içinde en çok Beylerbeyi Sarayındaki eğlenceleri beğenmiştir.
Beylerbeyi Sarayındaki eğlencelere dışardan kimse alınmadı. Şah, kendi mihmandarı Fahrettin Altay‘dan başkasını istememiş. Kendisi de sadece bir nedimini getirdi. Şahla beraber gelenler, mihmandarlar ve dışişleri memurları o gece Park Otelde, ayrı bir sofrada ağırlandılar. Şah, Beylerbeyi’ndeki eğlencelerin dışarıya sızmamasını ısrarla istedi.
Beylerbeyi Sarayında Başbakan Ismet Inönü ile Meclis Başkanı da vardı. Dolmabahçe’den motorla Beylerbeyi’ne gelen Şahı, kapıda şık giyimli on beş kadar genç ve güzel kadın karşıladı, Bunlar o zamanki Istanbul’un saz şarkı ve dans artistleriydiler. Şaha takdim edilen kadınlar, önünde diz çökerek hükümdarı selâmladılar. O da gülerek kendilerine iltifatta bulundu. Şaha önce Saray gezdirildi.
Gece orada kalması ihtimali düşünülerek bir yatak odası hazırlanmıştı. Sarayın ortasındaki mermer havuzun kenarına yerleştirilen koltuklara oturuldu. Arkada güzel bir büfe ve orkestra vardı.
Şah, önüne getirilen içki tepsisinden bir kadeh şarap aldı. Derken artistler şarkılar okumağa ve çeşitli gösteriler yapmağa başladılar. Genç kadınlar havuza atlayarak yüzüyor, sularla oynaşıyor, müziğin ahengine uyarak dans ediyorlardı. Şah, Bin Bir Gece Masallarını andıran bu şahane dekorun önünde keyiflenmiş, bir yandan şarap yudumluyor, bir yandan da gülümseyerek:
— “Çok güzel, çok güzel,” diyordu.
Bu sırada uzun boylu, çıplak, güzel bir artist, havuzun kenarına kadar gelip Şahın önünde durdu. Kadın saygılı bir şekilde önüne bakıyordu. Şah, kadının saçlarını okşayarak:
— “Allah bağışlasın. Çok güzel ve maharetlisiniz. Haydi içeri girin de giyinin. Sonra üşürsünüz,” dedi.[2]
.
***
Ey kemalistler! Hadi Dr. Rıza Nur’a deli diyordunuz… Peki bunlara ne diyeceksiniz? Bir Türk bu rezaleti nasıl savunabilir? Milli gururumuzu ayaklar altına alan adama nasıl “Atatürk” diyebilir? Böyle bir kepazeliği babam yapmış olsa, hiç düşünmeden onu bile reddederim. Hiç mi gururunuz incinmiyor?
***
.
NOT: Komünist olduğunu belirten bir arkadaşımız bu yazımıza reddiye yazmış. Biz evvelce Granda’nın söz konusu hatıratının -dalgınlık eseri- 43. sayfasında geçen bir anekdotu paylaşmıştık. Onun reddiyesi, işte bu anekdotun, Fahrettin Altay’ın aktardığı hadiseyle bir alakasının olmadığı üzerineydi. Ancak Granda’nın aynı hatıratının 359-360’ıncı sayfalarında anlatılanlar, Fahrettin Altay’ın naklettiği hadisenin aynıdır. Bu sayfalarda geçen anekdotu şimdi yazıya ekledik. Neticede komünist yazarımız da M. Kemal’in bu davranışının “ahlaksızlık” olduğunu kabul ediyor, lakin aynı şeyin Osmanlı padişahları tarafından da yapıldığını ispat sadedinde 600 yıllık Osmanlı tarihinin en talihsiz devrinden örnek veriyor. Bizi Osmanlı Padişahlarının “avukatlığını” yapmakla “itham” eden yazarımız hayal kırıklığına uğrayacak ama şunu bilmesini isterim ki, Osmanlı Padişahlarını hatasız kabul etmiyorum. Bununla birlikte Imparatorluğun en kötü devrinin dahi, kemalist rejimin en iyi devrinden her konuda daha âdil olduğunu savunuyorum. Bizim milletimiz, II. Mahmud’a “gavur padişah” demiş bir millettir. Kemalistlerden kaç kişi M. Kemal’i böyle tenkid edebilir? Evet, III. Murad’ın düzensiz bir hayatı olduğu Osmanlı kaynaklarında geçmektedir. Ancak komünist yazarımızın M. Kemal ile III. Murad’ı kıyaslaması akıl tutulmasından başka bir şey olmasa gerek. Zira III. Murad başkasının namusuna göz dikmemiş, has odalık olarak aldığı cariyelerle beraber olmuştur. Üstelik bu kadınları yerli-yabancı devlet adamlarının gözü önünde soyup havuzda dans ettirdiğine dair bir rivayet de yoktur. Dolayısıyla M. Kemal’in yaptıklarıyla kıyaslanamaz.
.
**********
.
KAYNAKLAR:
.
[1] Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş Ve Sonrası, Eylem Yayınları, Ankara 2008, sayfa 459, 460.
[2] Cemal Granda, Atatürk’ün Uşağı idim, Hazırlayan: Turhan Gürkan, Hürriyet Yayınları, Istanbul 1973, sayfa 359, 360.
.
**********
.
Kadir Çandarlıoğlu
.
**********
.
Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:
http://www.belgelerlegercektarih.com
*
*
Bir Cevap Yazın