Atatürk olmasaydı halk düşmana karşı savaşmayacaktı yalanı (Izmir’in Işgali)

Published by

on

Atatürk olmasaydı halk düşmana karşı savaşmayacaktı yalanı (Izmir’in Işgali)

Kemalist devrimbazların yazdıklarına bakacak olursak Yunanlıların Izmir’i işgal etmesinden sonra halk perişan, işgallere duyarsız ve teslim olmuş bir vaziyetteydi. Bu yazıda kemalistlerin iddialarının aksine, Kurtuluş Savaşı’nın daha M. Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmadan önce başladığını ve halkın, kemalist kalemşörlerin iddia ettikleri gibi, teslim olmadığını… Tam aksine; Mücadele etmekte kararlı olduklarını delillendireceğiz.

M. Kemal Atatürk’ün Adana’dan Sultan Vahidüddin’e çektiği telgraf[1] üzerine onun önerdiği Izzet Paşa kabinesi teşekkül etmiş ve bu kabinede yine M. Kemal’in önerisiyle görev verilmiş olan Rauf Bey (Orbay) Mondros Ateşkes anlaşmasını imzalamıştır. Ingilizler bu anlaşmanın 7’inci maddesine dayanarak Osmanlı Devleti’ni işgal etmiştir. Bu mütarekeye göre Osmanlı Devleti’nin silahsızlanması gerekmekteydi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin silah kullanması anlaşmayı ihlal etmek anlamına gelmekteydi. Bu yüzden Sultan Vahidüddin M. Kemal’i Anadolu’ya göndermiş ve devletin askerini ve idarecilerini onun emrine vermiştir.  Böylece devlet, gayri resmi bir yoldan düşmana karşı koymayı hedeflemiştir. (Ancak M. Kemal Sultan Vahidüddin’in verdiği geniş yetkilerle askeri ve idarecileri kendine bağlamış ve Ingilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı Devletine son vermiştir.) M. Kemal’e idam fermanı verilmesi ve onun asi ilan edilmesi ve saire hepsi bizzat Sultan Vahidüddin’in yani devletin gayri resmi olarak başlattığı Kurtuluş mücadelesinin kendileri tarafından başlatılmadığını Itilaf devletlerini inandırmaktan ibarettir. Bu siyaset tarzı tıpkı Türkiye devletinin -gayri resmi olarak- Suriye’deki Beşar Esed diktatörlüğüne karşı ayaklanan halkı -maddeten- desteklemesine, ancak uluslar arası anlaşmalar nedeniyle kamuoyundan gizlemesine benzemektedir. Zira gizlemesi şarttır, aksi halde yaptırımların devreye girmesi kaçınılmazdır.

Işte böyle bir hengamda Yunan askerleri, 15 Mayıs 1919 sabahı saat 7.30’da karaya çıkmış ve Izmir işgal edilmiştir.[2]

Osmanlı idarecileri mücadeleye açıktan destek verememelerine rağmen el altından halkı örgütlemiş ve teşkilatlanmalarını teşvik etmiştir. Bu nedenledir ki, Ingiliz Deniz albayı Ingilizlerin baş istihbaratçılarından Heathcote Smith, 24 Temmuz 1919 tarihli raporunda şöyle diyordu:

“Müdafaa-yı milliye teşkilatı Türkiye demektir. Bu cereyan bir dereceye kadar Osmanlı Hükümeti’nin eseridir.”[2/b]

Buna örnek olarak önce Menemen’e geçip oradan da Bandırma’ya hareket eden Kazım Özalp’ın yol boyunca uğradığı Manisa, Kırkağaç, Soma ve Balıkesir’de Izmir’in işgalini anlatarak belediye başkanlarından direniş için Redd-i Ilhak teşkilatı kurmalarını istemesi gösterilebilir.[3] Düşmana karşı mukavemet etme konusunda genel geçer tarihte kötü sıfatlarla anılan kişilerin tutumlarının çok farklı olabildiği görülmektedir. Mesela Içişleri Bakanı ve yazar Ali Kemal, Balıkesir’de milli mukavemetin sağlanması konusunda kendisiyle görüşmeye gelen temsilcilere “biz size, sizi ayaklanmaktan men edecek emirler veririz. Çünkü baskı altındayız. Siz bize dahi isyan ediniz. Milli müdafaa bir milletin en kudsi hakkıdır” der.[4] Balıkesirlilerin Yunana karşı mukavemet haberini alan Ali Kemal memnun oldu ve “Aşkolsun yiğitlere” demekten kendini alamadı.[5] Kemalistlerce hain olduğu iddia edilen Sadrazam Damat Ferit Paşa, 27 Mayıs’da Içişleri Bakanlığı vasıtası ile Balıkesir Mütesarrıflığına, Ayvalık Kaymakamı ile öteki ilgili Kaymakamlara Yunan askerinin karaya çıkmasına müsaade olunmamasını [6], gerektiği takdirde “Her türlü kuvvetlerle mukavemet olunmasını” emretti [7].

Albay Şefik Bey’in Harbiye Nezaretine Kuvay-ı Milliye teşkilatı oluşturmanın işgallere karşı en iyi tedbir olacağını belirtmesi[8] ve Erkan-ı Harbiye Reisi Cevat Paşa’nın da rapor üzerine kayıt düşerek raporu benimsemesi, [9] Osmanlı’nın el altından mücadeleye destek verdiğinin somut delillerindendir.

Bunların yanı sıra, Izmir işgalinin Izmir şehri ile sınırlı kalmayıp çevreye yayılma istidadı göstermesi üzerine Harbiye Nezareti 16 Mayıs’ta bölgedeki bütün birliklere bir genelge yayınlayarak, Yunan asker ihracı karşısında birliklerin mevkilerini terk etmeyerek yerlerinde kalmalarını, bir emrivaki halinde bir silahsızlandırma gibi bir muameleye maruz kalmamaları için tüm kıtaatın toplu halde ve silah başında bulunmasını istedi. Aynı şekilde 19 ve 20 Mayıs tarihlerinde Şevket Turgut Paşa Izmir işgali üzerine alelacele Tekirdağ’dan Bandırma’ya nakledilen 14. Kolordu ve Izmir’de bulunan 17. Kolordu ile yine bölgede bulunan 57. Fırkaya gönderdiği genelge ile aynı mahiyette isteklerde bulunduğu gibi şayet çekilmek zorunda kalınırsa askerlik şubelerinin yerinde kalması, muhacerete fırsat verilmemesi bunun için işgal edilen yerlerin en azından idarenin terk edilmemesinin sağlanmasını istedi.[10]

22 Mayıs’ta Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa, Batı Anadolu’daki birliklere gönderdiği genelge ile, “…Devletin Yunanlılara kaptıracak ne fazla bir silahı nede fişeği var.” diyerek hiçbir dağdağaya meydan vermeden tehlike altındaki silah ve cephanenin emin bölgelere nakledilmesini istedi.[11]

Bu arada Harbiye Nezareti işgal sonrası dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan 17. Kolorduyu yeniden derleyip toparlamak üzere Kolordunun 56. Fırkası Komutanı göreviyle Albay Bekir Sami Bey’i (Günsav) Batı Anadolu’ya gönderdi.[12]

Bu arada, yukarıda belirttiğimiz gibi, bölgedeki bir kısım komutanlardan işgallere karşı alınabilecek tavırla ilgili görüş ve teklifler de gelmekteydi. Nitekim daha Izmir’in işgalinin başladığı gün olan 15 Mayıs’ta Burdur Askerlik Şubesi Başkanı Ismail Hakkı Bey 57. Fırka Komutanı Albay Şefik Bey’e halkın çoğunluğuna dayanacak bir teşkilat yapılıp, bunların elden geldiğince el altından silahlandırılmasını önerdi. Ayrıca 12. Tümen dairesinde 20000 mükellefiyet meyanında gönüllü ve fedai teşkilatın yapılmasının mümkün olduğunu ifade etti. Izmir halkı da mücadelede kararlıydı, nitekim Redd-ı Ilhak cemiyeti oluşturarak 14-15 Mayıs gecesi Bahri Baba parkının olduğu yerde toplanıp protesto gösterilerinde bulundular ve bu toplantıda işgale karşı direnme ve mücadele kararı verdiler.[13]

16 Mayıs’ta sayıları 800’ü bulan Rum çeteleri Türk köylerine saldırıp yakıp yıkmağa ve yağmaya başladılar. Bunun üzerine 173. Piyade Alayı Komutanı Yarbay Kazım Bey halkla işbirliği sonucu temin ettiği yardımla elinde bulunan az sayıdaki kuvvetle Rum çetelerine karşı koydu.[14]

***

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

izmirin_isgali_gazete_haberleri-carpismalar

Halkın silahlanıp Yunan askerleriyle çarpıştıklarına dair gazete haberi

NOT: Bu gazete, Ömer Sami Coşar’ın hazırladığı Kurtuluş Savaşı Sırasında yayınlanan gazetelerden derlenerek 15 Mayıs 1919 – 11 Ekim 1919 tarihlerini kapsayan gazetelerdendir.

 ***

Diğer taraftan bölgede kurulmuş olan Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri de işgallere karşı direnmek için silahlı direniş gurupları oluşturmağa çabalıyorlardı.[15]

Izmir’in ve çevresinin işgali tüm ülke çapında dehşet ve üzüntü meydana getirdi. Başta Istanbul olmak üzere Anadolu’nun hemen her yerinde protesto gösterileri ve mitingler tertiplendi. Ayrıca işgali protesto eden telgraflar hemen her tarafa gönderildi.[16]

izmir-isgali-miting-gazeteHalkın miting yaptıgını ve silahlı mukavemet istediklerine dair 15 Mayıs 1919 tarihli Istiklal Harbi Gazetesi haberi

***

**Izmir’in Işgaline Denizli Halkının Tepkisi**

Denizli’nin Izmir işgaline tepkisi ve Müftü Efendinin Cihad Fetvası vermesi (M. Kemal daha Istanbul’da)

15 Mayıs sabahı erken saatlerde Izmir Redd-i Ilhak Cemiyeti, Denizli’ye çektiği telgrafta şehrin işgal altında olduğunu bildirmiştir[17]. Mutasarrıf Faik Bey telgrafı alır almaz Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Belediye Başkanı Hacı Tevfik Bey, Askerlik Şubesi Başkanı Miralay Tevfik Bey ve şehrin bazı ileri gelenlerini mutasarrıflığa çağırarak işgal haberini vermiştir. Ayrıca işgal haberi Konya yolu ile Dâhiliye Nezareti ve Sadaret makamına telgraf çekilerek bildirilmiştir. Daha sonra da Belediye binasına gidilerek halkın paniğe düşmemesi ve işgal haberinin verilmesi amacıyla miting yapılması kararı alınmıştır. Derhal belediye tellalı Mahmut ve ücretli tellallar aracılığı ile halkın camilerde toplanmaları ve cami imamlarının da sabah namazından sonra cemaat ile birlikte belediye binası önüne gelmeleri istenmiştir. Halk sabahın erken saatlerinde gruplar halinde Çaybaşı Mahallesindeki Türk Ocağı’nda, Hükümet konağı önünde, Delikliçınar’daki Meserret kıraathanesinde, Kayalıktaki Müftülük binası önünde ve Bayramyeri’ndeki belediye binası önünde toplanmıştır. Daha sonra ise farklı yerlerde toplanan Denizlililer, belediye binası önünde bir araya gelerek Müftü Efendi’nin önderliğinde kayalık camiine gitmiştir[18]. Buradan Sancak-ı Şerif’i alarak tekbirler eşliğinde tekrar belediye binası önüne gelmişler ve Müftü Efendi tarihi konuşmasını yaparak cihad fetvası vermiştir[19].


Cihad Fetvası veren Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi

***

M. Kemal Atatürk tarafından aldatılan din adamlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü için şu konumuza bakılabilir: www.belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/05/11/m-kemal-ataturk-tarafindan-aldatilan-din-adamlarinin-kurtulus-savasindaki-rolu/

***

Müftü Ahmet Hulusi Efendi; Mutasarrıf Faik Bey, Belediye Başkanı Hacı Tevfik Bey ve şehrin bazı ileri gelenleri ile belediye binasının balkonundan Denizlililere hitaben şu tarihi konuşmayı yapmıştır:

“Saygıdeğer Denizlililer! Hemşerilerim…
Bugün sabahın erken saatlerinde Izmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak din ve devlete ihanettir, vatana karşı irtikâp edilecek cürümlerin Allah ve tarih önünde affı imkânsız günahtır. Cihad tam manasıyla teşekkül etmiş dini fariza olarak karşımızdadır. Hemşehrilerim, karşımıza çıkarılan dünkü tebaamız Yunan’a biz mağlup olmadık. Onlar öteki düşmanlarımızın vasıtasıdır. Yunan’ın bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne manaya geldiğini, Izmir’de şu birkaç saat içinde irtikâp eden cinayetler gösteriyor. Silahımız olmayabilir, topsuz-tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkacağız. Istiklal aşkı, vatan sevgisi, haysiyet şuurumuz ile kalbimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gazidir.

Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. Sizlere vatanımızı düşmana teslim etmenin çaresiz olduğunu söyleyenler, düşman esareti altında olanlardır, onlar irade ve kararlarına sahip değildirler. Bu vaziyette olanların emri ve fetvası aklen ve şer’an caiz, makbul ve muteber değildir. Meşru olan münhasıran vatan müdafaası ve istiklal uğruna cihattır. Korkmayınız, meyus olmayınız. Bu livayı hamdın altında toplanınız ve mücadeleye hazırlanınız. Müftünüz olarak cihad-ı mukaddes fetvasını ilan ve tebliğ ediyorum”[20].

Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin önderliğinde Denizli halkının işgalden yaklaşık dört saat kadar sonra düzenlediği protesto mitingi, Denizlililerin işgale tepkisini ortaya koyduğu gibi, Denizli halkı üzerinde mücadele fikrinin hâkim olduğunun açık delilidir.

15 Mayıs sabahı düzenlenen bu miting sonrası, şehrin ileri gelenleri hükümet konağında bir araya gelerek Istanbul’da bulunan Itilaf Devletleri temsilciliklerine birer protesto telgrafı çekmiştir. Ayrıca çevre il ve ilçelerle de irtibat kurularak ortak bir direniş cephesi kurulması kararı alınmıştır.

Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin 15 Mayıs sabahı düzenlediği ve cihad fetvası verdiği mitingin ardından Denizli’ye bağlı kazalarda da benzer mitingler düzenlenmiştir. 16 Mayıs’ta Tavas’ta, 17 Mayıs’ta Çal, Buldan, Acıpayam ve Sarayköy’de gerçekleştirilen bu mitinglerde halka Izmir’in işgal altında olduğu bildirilmiş ve işgallere karşı koyulması için direniş cepheleri kurulmasının zorunluluğu anlatılmıştır. Tavas’ta Cennet oğlu Tahir Efendi, Çal’da Müftü Ahmet Izzet Efendi, Buldan’da Müftü Mehmet Efendi, Acıpayam’da Müftü Hasan Efendi ve Sarayköy’de Müftü Ahmet Şükrü Efendi[21] bu mitinglere başkanlık yaparak vatansever nutuklarla halkın dini duygularını uyandırmışlardır. Ayrıca bu mitinglerde ve takip eden günlerde düzenlenen toplantılarla cephelerde mücadele vermek üzere gönüllüler yazılmıştır.

Ayrıca Sarayköy Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi’nin “Güzel Izmirimiz kâfir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu kâfirlerin bulunduğu yerde ne namaz kılınır ne de kılınca caiz olur. Din, namus, mal ve can tehlikede olduğu gibi, vatan ve millet de hürriyet ve istiklalini kaybetmektedir. Güzel vatanımızı bu kâfirlerin çizmeleri altında çiğnetmeyelim…” şeklindeki konuşması halk üzerinde beklenen etkiyi yapmıştır[22]. Kurtuluş Savaşı yolundaki kararlılığı gösteren bu mitingler dışında Denizli merkezde olduğu gibi bağlı kazalardan da Istanbul’da bulunan Itilaf Devletleri temsilciliklerine telgraf çekilerek işgal protesto edilmiş ve işgallerin devam etmesi durumunda direniş gösterecekleri dile getirilmiştir[23].

izmir-isgali-gazete-miting

19 Mayıs 1919 tarihli bir Gazete manşeti: “Kan Dökerek Ölmek Isteriz”

***

**Izmir’in Işgaline Isparta Halkının Tepkisi ve Cihad daveti**

Hafız Ibrahim Isparta halkını cihada davet etti. Bu davet üzerine tüm ahali Isparta’da toplanmaya başladı. Ilk protesto mitinginin üzerinden daha 10 gün geçmeden 20 Haziran 1919 Çarşamba günü Isparta’da ikinci bir miting yapıldı. Yaklaşık 18.000 kişinin katıldığı bu büyük mitingin öncekinden farkı silahlı bir toplantı ve gösteri olmasıdır. Mitingin başlangıcından sonuna kadar, şehrin bütün camilerinin minarelerinden tekbirler getirildi, halk Allah için cihada davet edildi. Oradakiler de bu davete yemin ederek söz verdiler.

Beyannâme:

” Ey Müslümanlar; sefil ve çıplak Yunanlılar’ın mülevves ayakları altında ezilen muazzez topraklarımızın hayat ve namusu perişan edilmiş zavallı dindaşlarımızın imdadına koşmak zâtiyyen her ihtimale karşı Isparta’mızı da muhafaza ve müdafaa etmek üzere, Allah’ını, Peygamberini, dinini, vatanını bi-hakkın seven Müslümanlara hayatını, servetini fî-sebilillah (Allah yolunda) feda etmek farz-ı ayın olmuştur. Yoksa, kavm-i benî Israil’e mahsus olan zillet ve meskenet ile namus-ı vatan muhafaza edilemez. Ecdadımız hayatlarını istihkâr ederek parlak kılınçlarıyla kainata yön aldırmışlardır. Biz onların evladı değilmiyiz? Eski Yunan muharebesinde Dömeke kalesini 6 günde süngülerine itaat ettiren Isparta gazileri değil midir? Çanakkale’de Anafartalar’da aslanlar gibi çarpışarak düşmanın kızgın ateşlerine göğüs geren ve milletinin sebe-i ihtiramında namını şerefle yâd ettiren 36. Alayın efradı kimlerdir. Evet! Isparta kahramanlarıdır ve kökünde Isparta namına camii havlisinde vaktihâne önünde cihâd sancağı altında toplanacak olan mücahitlerimizin büyük bir fedakarlıkla namus-ı vatanı müdafaa ve Izmir vilayetimizi istirdât edeceklerine şüphe etmem. Esasen vatanım uğruna hayatımı fedaya hazır olduğumu huzurunuzda yemin ile beyan ettim. Siz de kabul ettiniz. Başınızda olduğum halde Cenab-ı Hak’a ahdimi din ve vatana karşı vazifemi hâlisâne ifa etmek istiyorum. Buradaki ailenizin maişetini temin, harçlığınız, silahınız, ihzâr edilmiştir. Memleketimizin eşraf, mu’teberânı her veçhile fedâkarlık ediyorlar. Artık eli silah tutanları vazife-i vataniyeye davet ediyorum. Nusret-i Ilahiye bizimledir. (Vecahidû fillâh) ilh…”[24]

isparta-izmir-isgali

Isparta Milli Müdafaa-i Vataniye Heyetinin Bildirisi

***

Afşar Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin mühürü (üstte), ve Cemiyetin üyelerinden bazılarının mühürleri (altta)

***

Ayrıca Sadaret Makamına gönderilen bir telgrafta şöyle denmekteydi:

“Toprağının her zerresi Türk ve Islam kanı ile yoğrulmuş olan sevgili Izmir’in Yunanlılar tarafından işgal edildiğini haber aldık. Biz Yalvaç Kazası ahalisi bu kadar haksız ve feci işgali,tarihlerde duyulmamış cinayetlere göz yuman,müsaade eden medeni insanlık önünde kanımızın son damlasını akıtarak canımızla düşmanlarımızı boğmak istiyoruz.

Bütün ahali heyecan ve galeyandadır. Hepimiz ahd ü peyman ettik. Biz namusumuz ile yaşayacağız namusumuz ile öleceğiz. Türk Milleti zilletle yaşayamaz. Bu kadar hakir bir zillete katlanarak yaşamak isteyen bir Türk ve Müslüman tasavvur edilemez. Biz daha ölmedik. Şanlı tarihimizin son kurbanı olacağız. Gayret borcumuz ya Izmir ya ölümdür. Vatan için ölmeye amadeyiz. Ferman cevabı bekliyoruz.”[25]

Imzalar:

Müftü
Hüseyin

Belediye Reisi
Abdullah

Idare Meclisi Üyesi
Ibrahim
Riza
Hafiz Mehmet

Ulemadan
Mustafa
Mehmet
Hüsnü
Halil

Esraftan
Riza
Halil
Tevfik
Yusuf

***

**Izmir’in Işgaline Erzurum Halkının Tepkisi**

Erzurumdaki Albayrak Gazetesi Müdürü Süleyman Necati, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Katibi M. Cevat, Erzurum Belediye Başkanı Zahir ve Belediye Meclisi üyesi ile dava vekili, 22 Mayıs 1915’de, Istanbul’daki Ingiliz, Amerika, Fransa, Italya’nın siyasî delegeleri ve Matbuat cemiyetlerine birer telgraf çekmişlerdir.[26]

Ayrıca, “Wilson’a ve Amerikan Kongresi’ne de aynı mealde birer telgraf çekilmiştir.[27]

***

**Izmir’in Işgaline Erzincan Halkının Tepkisi**

Bu arada, Anadolu’dan da sürekli Istanbul’a telgraflar yollanmaktaydı. Erzincan Müdafaa-i Hukuk Başkanı, Istanbul’daki Ingiliz, Amerikan, Fransız, Italyan delegelerine, 22 Mayıs 1919’da çektiği telde “ölmezden ve öldürülmezden önce kurutuluş çaresini ararız”[28] denmekteydi.

Gene, Erzincan Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Derneği yapılan mitinge yirmibin kişinin katıldığını ve milli mücadele yolundaki çalışmaları dile getirmekteydi.[29]

Doğu Anadolu’da[30] ve yurdun diğer bölgelerinde pekçok miting yapılmıştır.[31]

***

**Izmir’in Işgaline Diyarbekir Halkının Tepkisi**

Izmir’in işgaline tepki gösteren Diyarbakırlılar Belediye Reisi Dellâlzâde Abdurrahman tarafından yapılan bir davetle 22 Mayıs 1919’da eski belediye binası önünde büyük bir miting yaptılar.

17 Mayıs 1919’da Belediye Reisi Ahmet Hilmi, Müftü Abdurrahman ve bazı şahısların imzaları ile Itilâf Devletleri temsilcileri ve sadaret makamına bir telgraf gönderdiler.[32]

Bu telgrafta: “Insanlık ve adalete büsbütün aykırı gördüğümüz bu harekete gerek adaletsever devletlerin ve gerekse bütün Islâm unsurların kayıtsız kalamayacağı fikrini bildirmekle birlikte Osmanlı vatanından bölünme ve ayrılma kabul etmeyen ve altıyüz yıldan beri Osmanlı vatanından olan ve Osmanlılarla birlikte çeşitli musibet ve tecavüzlere uğrayan Izmir’imizin bir karış toprağını bile ziyana razı olamayacağımızı bütün medeniyet âlemine büyük acılı kalbimize tercüman olarak tebliğine aracı olmanızı ve Itilâf Devletleri’nin de bu hususa adaletle bakmaları otuzbin nüfus adına rica ve talep eyleriz.”[33]

18 Haziran 1919 günü 11 kişiden oluşan Diyarbekir Müdafa-i Vatan cemiyeti oluşmuş ve 15 gün sonra bu cemiyet Müdafa-i Vatan cemiyetine ilhak olmuştur.[34]

Izmir’in kurtuluşunda ise Diyarbekir’de çıkan Küçük Mecmua’da özetle şöyle denmekteydi:

“Bu zafer Diyarbakır’da da büyük şenlik ve törenle kutlandı. Ordumuzun sevgili Izmir’imize girdiği, sabah erkenden toplarla ilan edildi. Şehir şevkten, sevinçten derhal harekete geçti Minarelerden tekbir nidaları, salavat-ı şerife sesleri gök kubbesine doğru yükselmeye başladı. Caddelerde bütün dükkanlar, resmi daireler, hususi evler milli bayraklarla, şarkın güzel halılarıyla, gelin odaları gibi donatılmıştı. Iktisadi meslekleri temsil eden esnaf heyetleri, her biri kendi bayrağının arkasında yürüyerek belediyeye doğru geliyorlardı… Bu kadar muhteşem bir toplantı ve bu kadar güzel güzel bir resmi geçit Diyarbekir’de ilk defa vukua geliyordu. Geceleyin minareler kandillerle, daireler fenerlerle donanmıştı… Ikinci gün yine bütün çarşılar albayraklarla, ipekli kumaşlarla, çiçekli halılarla tezyin olunmuştu. Halk dünkü bayrama doyamadıkları için, bir gün daha iktisadi işleri durdurdular, bir gün daha  iktisadi işleri durdurdular, bir gün daha içtimai hayat, vecdli bir hayat yaşadılar. Inşallah yakında sevgili Edirnemize de kavuşarak bir de Edirne bayramı yaparız.”[35]

***

**Izmir’in Işgaline Fethiye Halkının Tepkisi**

Fethiye, Izmir’in işgaline karşı çok sert tepki göstermiştir. 23 Mayıs 1919 cuma günü yapılan mitingden sonra, limanda demirli bulunan Italyan Liguria Savaş Gemisi komutanlığına aşağıdaki mektup gönderilmiştir[36]:

“Fethiye Limanında Lenger-endâz Italya Devlet-i Fahîmesine Mensub Liguria Kruvazörü Kumandanlığına;

1335 senesi mayısının yirmi üçüncü cuma günü Fethiye’de kaza-yı sekene tarafından akd olunan içtimada ittihaz edilen mukarrerâtla mukarrerât-ı mezkure mucibince düvel-i itilâfiye-yı muazzama ve bî-taraf hükümetler mümessil-i siyasî ve sefarethanelerine arz-ı taht-ı vücubda olan protestonun suret-i musaddıkaları leffen takdim edilmiştir. Tehlike-i milliyeyi îzaleye mâtuf olan evrak-ı mezkurenin devlet-i metbûa-ı fahîmenize arz ve iblağının rica ile takdim-i ihtiramât eyleriz.” 23 Mayıs 1335.

Imzalar:

Miting Heyeti
Reis Aza Aza Aza
Belediye Reisi Doktor Doktor Mekteb Müdürü
Osman Nuri Vasfı Pürşah Şaban Hilmi

***

Yine Fethiye’den gönderilen aşağıdaki başka bir mektupla da, miting sonunda alınan kararlar bildirilmiştir[37]:

1- Yunanlıların  Izmir’e vâki olan tecavüzü hukuk-u medeniye ve insaniyeye ve cihan şümul sulh ve müsâlemet-i müstakbel esasâtını temine mâtuf olan Wilson prensiplerine mugayir olmakla itilâf heyet-i düveliyesi ile bî-taraf hükümetler mümessil ve sefarethanelerine limanımızda lenger-endâz Italyan kruvazörü kumandanına miting heyet-i idaresi tarafından bir protestonâme takdim edilecekdir.

2- Tamamiyet-i mülkiyemize aid arzularımız karin kabul olmadığı takdirde gâye-i milliyemizi kanımızla istihsale ahd ve iman eyleriz.

3- Intihab-ı umumi ile neticelenecek olan yeis-i milletin asırlardan beri ırkî ve tarihî revabıtla Türk milletine bağlayan ve ülkemizde hayat taşıyan bir ferd kalmayıncaya kadar Türk adını namusuyla toprağa gömeceğine iman ederiz.

4- Silah kullanmak ve müdafaa edebilmek kudretinde olanlar düşmanla çarpışarak ve masum çocuklarla ihtiyarlar müttehiden terk-i hayat ederek medenî olan cihan hâkimlerinin hak ve muâdeletden uzak bulunan tecavüze muvafakat ettikleri takdirde tarih-i istikbalin mâtemengiz sahifelerine kanlı satırlarla kayd eyleyeceğiz.

5- Netice-yi mukarrerat olarak zulm ve şenaate karşı ölmeği tek bir Türk kalmayıncaya kadar hayatımıza kast eden avamil-i vahşet-i efnayı Allahımıza peygamberimize kasem ederek teyid eyleriz.

Fi 23 Mayıs 1335.

Imzalar:

Miting Heyeti
Reis A’zâ  A’zâ  A’zâ
Belediye Reisi Doktor Doktor Mekteb Müdürü
Osman Nuri Vasfı Pürşah Şaban Hilmi

***

Bunlarla yetinmeyen Fethiye ve çevre köylerin halkı, 24 Mayıs günü de Italyan komutanlığına gönderdikleri aşağıdaki mektupla, “Izmir şehrinin Yunanlılar tarafından işgalinin mütareke hükümlerine aykırı olduğunu” belirttikten sonra aldıkları kararları bildirmişlerdir. Bu kararlardan birisi şudur[38]:

“Türklerin Yunan hakimiyetini kabul etmeyeceğini bütün dünyaya ilan ediyoruz.”

Redd-i Ilhak Heyeti Başkanı Abdül… Din adamı.

Üyeler:
Müftüzâde Mehmed Rüşdü ve Halil Rıfat Reşadiye köyü adına; Imam Halil, Ali ve Muhtar Ahmet
Kızlan köyü adına; Muhtar ve imam Omuzoğlu Ali,
Hızırşah Köyü adına Imam ve Muhtar Bekir,
Karaköy adına; Imam ve Muhtar Durmuş
Emecik Köyü adına Imam ve Muhtar Mustafa

fethiye-izmir-isgali-belge

[38] no’lu dipnotta sözü edilen mektup

***

**Izmir’in Işgaline Marmaris Halkının Tepkisi**

ek-2-marmaris

Altta, [39] no’lu dipnotta bahsedilen telgraf

***

Marmarisliler, Izmir’in işgaline en net tepkiyi gösteren yerlerden birisi olmuştur. Izmir’in işgal edildiği gün Istanbul Italya Yüksek Komiserliğine gönderilen aşağıda bir iki cümlesine yer verdiğimiz telgrafla işgal kınanmıştır[39]:

Italya Mümessil-i Siyasiliği’ne,

Marmaris, 15 Mayıs 335

“Icraât-ı gayr-ı insanisinin canlı delilleri meydanda iken yeniden bir milyon Türkün mahrum-u medeniyet olmağla esir kılacak bir karar neticesinin mesuliyet-i maneviye ve tarihiyesi takdir buyurulacağı kanaati şu dakikada meşbû’-ı teessür ve teheyyüc yaşayan Menteşe halkının hissiyat ve ulüvv-i vatanperveranesine tercüman olarak arz eder ve hak ve adaletle kabil-i telif ve bizi tatmin edecek açık ve sarih tebşirâtlarına intizar eyleriz.”

Marmaris ahalisi nâmına
Belediye Reisi Eşraftan
Ziya Mehmed Emin

***

ek-3-bodrumlu-kadinlar

Altta, [40] no’lu dipnotta sözü edilen mektup

***

Bodrumlu kadınlar, 30 Mayıs 1919’da düzenledikleri bir mitingden sonra Italya, Ingiltere, Fransa ve Amerika Yüksek Komiserlerine; Bodrum Kadınları Miting Heyeti Başkanı Emine Ferid ve Kadınlar Yüksek Heyeti Başkanı Netice ile 100 üyenin imzalarının yer aldığı bir mektup göndermişlerdir. Işte o mektuptan birkaç cümle[40]:

Ingiltere, Amerika, Fransa ve Italya Hükümetleri Yüksek Komiserlerine;

“Kazanın bütün kadınları; bu dakikada büyük bir acı içerisinde bir araya gelerek bir miting düzenledik. Vatanımızın ayrılık kabul etmez parçası olan güzel Izmir’imizin Yunanlılar tarafından haksız yere işgali milli haklarımıza büyük bir darbedir. Bu işgali şiddetle protesto ediyoruz.”

***

**Izmir’in Işgaline Milas, Köyceğiz ve Selimiyelilerin Tepkisi**

Milas’tan Amerika, Ingiltere, Fransa ve Italya Hükümetleri Temsilcilerine 23 Mayıs 1919’da gönderilen telgraf ile Izmir’in işgali protesto edilmiştir.[41]

Gönderilen telgrafta özetle;

“On bin vatandaşın yaptığı büyük bir miting ile mütareke hükümlerine aykırı olarak yapılan Yunan işgalinin protesto ettikleri” ve “Yunan hâkimiyetinde yaşamaktansa ölmeyi tercih edeceklerini” bildirmişlerdir. Telgrafın sonunda; “Türklerin muhteşem geçmişleri ve tarihlerinden aldıkları güçle Yunan hâkimiyetinde yaşamaktansa ölmeyi tercih edeceklerini yeniden ilan ettikleri” duyurulmuştur.

kc3b6ycegiz-ek-4

Altta, [43] no’lu dipnotta sözü edilen mektup

***

Köyceğiz halkı 23 Mayıs 1919 günü Fethiye limanında demirli bulunan Italyan savaş gemisi Liguria’nın komutanı Yüzbaşı Paolo Catani’ye, Amerika, Italya, Ingiltere ve Fransa Dışişleri Bakanlarına iletilmek üzere bir mektup göndermişlerdir. Müftü Ali Rıza, Belediye Reisi Hamid, ulemadan Hafız Hasan, eşraftan Mehmed Nuri, eşraftan Osman, eşraftan Yusuf Cemil, eşraftan Hacı Musa, tüccardan Mehmed Nuri, tüccardan Hacı Halil, tüccardan Bekir Sıdkı, esnaftan Hasan, esnaftan Mehmed Halil, tüccardan Halil imzalarıyla gönderilen mektuptan bir iki cümle[42]:

“…Farz-ı muhal olarak Yunanlıların Izmir’i işgaline düvel-i itilafiye hakarete tahammül ederse biz Türkler namussuzluk aleminde yaşamaktan ise ölmeyi tercih edeceğiz. Bir ferdimiz kalmamak üzere muhafaza-i hukuk ve namus içün harbe ve silaha sarılmayı bugünkü ictima-yı milliyemizde karar verdiğimizi tekrar nazar-ı insaf-ı medeniyetinize arz ederiz.”

selimiye-ek-5

ltta, [43] no’lu dipnotta sözü edilen mektup

***

Selimiye Köyünden de, 24 Mayıs 1919’da Italyan Komutanlığı’na gönderilen bir mektup ile Izmir’in işgali protesto edilmiştir[43]:

Muhterem Kumandan;

“Izmir ve çevresine; insan haklarına, medeniyete ve milli haklarımıza aykırı olarak Yunanlıların asker çıkardıklarını büyük bir acıyla öğrendik. Izmir; coğrafi durumu ve yaşayan halkı bakımından bir Türk şehridir. Yunan hükümetinin tecavüzkâr işgalini protesto ediyoruz. Beş bini aşkın Selimiyeli bugün toplanarak; Izmir’in Osmanlı hâkimiyetinde kalmasını ve Yunan askerlerinin geri çekilmesini ısrarla talep etmeye karar verdik. Sayın komutandan, kararımızın Italya, Amerika, Ingiltere ve Fransa temsilcilerine iletilmesinde yardımcı olmasını istirham ederiz.”

Miting Heyeti:
Selimiye Belediye Başkanı Ibrahim Edhem, Eşraftan; Ahmed Nuri, Ismail ve Mehmed.

***

**Izmir’in Işgaline Trakyalıların Tepkisi**

Izmir’in işgaline Trakya’da büyük bir tepki oluşmuş olup yine Anadolu örneğinde olduğu gibi burada da Yunanlılar çeşitli vesilelerle şiddetli bir şekilde protesto edilmiştir.

Işgal haberinin duyulmasıyla birlikle Trakya-Paşaeli Müdâfaa-i Heyet-ı Osmaniyesi, işgali tel’in etmek üzere resmi makamlara protesto telgrafları çekmek, mitingler düzenlemek gibi faaliyetlerle kamuoyunu uyandırmaya ve harekete geçirmeye çalışmıştır.

Bu cemiyetin yayın organı olan Trakya-Paşaeli Gazetesinde “Izmir” başlıklı Mehmed Şeref Bey’in baş makalesinde işgale şöyle cevap veriliyordu:

“Türk Milleti mücrim değildir. Varlığına hücum eden ve istiklâlini mahvetmek isteyen kim olursa olsun ona karşı dişiyle tırnağıyla hak ve hayatını müdafaa etmek bir cürm ise dünyada şu harbe iştirak etmiş olan bütün milletlerin de mücrim olması gerekir. Yirminci asırda kendisini imha etmek isteyenlere karşı da tabi, silahıyla nefsini vikayeye çalışacaktır; emin olunuz. Ingiliz gibi, Fransız gibi kadîm bir devlete karşı ne mağlûbiyetimizden, ne de silahı terketmemizden, nefsimizde bir küçüklük duyamayız. Balkan Harbinde insan kasaplığı ile ünlenmiş Yunan Hükümeti esareti altında Türklerin yaşayacağına inanılıyor mu? Tarihi, tarih-i alemle başlamış bu milletin dün hür, müstakil ve mes’ûd iken bugün Yunanlıların keyif ve hevesine kurban olacağına inanıyor musunuz? Yeryüzünde kadın, erkek bir Türk tırnağı ve dişi bulundukça bu millet bu esarete girmeyecektir. Milyonlarca Türk’ün enkazı üzerine bir Yunan hükümeti kurabilir misiniz? Fakat şanlı başlayan bir tarih şanlı kapanır. Ve işte o zaman Izmir gibi bütün Türk memleketlerinin tarih-i adalet namına hareket eden milletlerin kan ve irin ile yazdıkları görünür. Izmir Türk’tür orada Yunan yaşamak için Izmir’deki bir buçuk milyon Türk’ü mezara soktuktan ve yeryüzünde bir tek Türk kalmadıktan sonra adaletli Avrupalılar ne ister ise yaparlar.”[44]

Izmir’in işgali olayı duyulur duyulmaz Trakya-Paşaeli Müdâfaa-i Heyet-i Osmaniyesi’nin mümessilliklerinden işgalin haksız bir davranış olduğunu, Izmir’in çok önemli bir limanımız olduğunu, Izmir’in işgalinin kabul edilemeyeceğini vurgulayan telgraflar çekilmiştir. Bu telgraflardan birkaç örnek verebiliriz.

“Pınarhisar Mümessilinden:

Nasibe-i medeniyetten hissedar olmayan Hükûmet-i Yunanîye, sertacımız olan Izmir istihkâmatı ve şehrin işgali hakkında düvel-i mutelefece verilen karar bura ahâlî-i Islâmiyesini son derece dilgîr etmekte ve bütün mevcudiyetiyle şu hali protesto eylemektedirler. Bu bâbda makam aidine de protesto telgrafları çekilmiş olduğundan bu bâbda başkaca yapılacak her müdâfaaya hazır olduğumuzu arz ederiz ve neticeden malûmat îtâsını rica eyleriz.”[45]

***

“Keşan Mümessilinden:

Izmir’in hakimiyet-i Osmaniyede kalması hakkında makamâta müracaat olunduğu badema elden gelen mesaiden geri durulmayacaktır. “[46]

***

“Babaeski Mümessili ve Belediye Başkanlığından:

Ezelden beri Türk ve Müslüman kanıyla yoğundan bedbaht Izmirimizin hak ve adalete ve Wilson Prensiplerine muhalif olarak işgalini bütün mevcudiyetimizle protesto ederiz. Bizden Izmir’i almaktan ise bizi esir ve bütün Türk ve Müslümanlarını denize gark ediniz. Izmir ilhakının reddi için her fedakârlığa hazırız. Ihtiyar ve çocuklarımızdan gayrı bütün kazalarımız ayak üzerindedir. Bizi Izmir’e götürünüz. Vatan uğrunda, biz öleceğiz.”[47]

Edirne Lalapaşa Kazası Tatarlar Nahiyesi Ilhakı Red Heyet-i Milliyesi tarafından Istanbul’da Amerika, Ingiltere, Fransa ve Italya askerî mümessillerine Izmir’in işgali üzerine şu protesto telgrafı gönderilmiştir[48]:

Ecza-yı Memâlik-i Osmaniye’den olup ekseriyeti Türk ve Islâm olan ve bahusus iktisat nokta-i nazarından hayat damarlarımızdan mâdûd bulunan sevgili Izmir ve havalisinin Yunanistan tarafından ilhak ve işgalini bütün mevcudiyetimizle protesto ediyor ve bu hususta devlet-i fehîmelerimizin hak ve adalet ve insâniyeyi muhafaza ile bu memleketimizin sahib-i aslîsi olan hakimiyet-i Osmaniye’de ibkâ’sını çoluk ve çocuğumuza varıncaya kadar galibâne gelerek ayak ve heyecanda bulunan nahiyemiz ahâlîsi namına arz ve istirham eyleriz efendim.”

Lalapaşa Tatarlar Nahiyesi
Ilhakı Red Heyet-i Milliyesi

***

Izmir’in işgali olayını protesto etmek için Trakya’nın birçok kasaba ve köylerinde mitingler düzenlenmiştir. Bu mitinglerin en önemlisi ve en büyüğü Edirne’de Sultan Selim Mitingi olarak bilinen mitingdir. 17. Trakya-Paşaeli Müdâfaa-i Heyet-i Osmaniyesi tarafından tertip edilen bu mitinge onbinlerce halk ve binlerce kadın toplandı. Sabah saat 9.00’da halk Sultan Selim Camiine akın akın gelmeye başlamıştı. Kürsü siyah bezle kaplanmıştı. Kürsünün her iki yanına iki şanlı sancağımız konmuştu. Kürsünün önünde mitingi tertip eden Trakya-Paşaeli Cemiyeti ve tertip heyeti bulunmaktaydı. Miting saat 10.00’da başladı.

Önce Trakya-Paşaeli Cemiyeti Reisi Mestan Efendi kürsüye gelerek hatipleri birer birer halka tanıtarak kısa ve öz bir konuşma yaptı. Daha sonra kürsüye Sultanî Tarih Öğretmeni Hüseyin Bey geldiler. Halka Izmir’in tarihini ve tarih varlığımızı izah etti. Herkes pürdikkat dinliyor ve derin derin ağlıyordu. Konuşmacı ilmî ve hissi bir hitapda bulunuyordu. Konuşmanın bitiminden sonra tekbirler söylendi.

Ayrıca Izmir’in işgalini takibeden ilk cuma günü, Sultan Selim Camii’nde büyük kalabalık toplanmış, namazdan sonra Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi Reisi ve eski müftüsü Mestan Efendi ve Avukat Şeref Bey tarafından çok önemli bir va’z verilmiş, Izmir’in işgali olayı protesto edilmiştir.[49]

***

**Izmir’in Işgaline Alaşehir Halkının Tepkisi**

belge

Altta, [50] no’lu dipnotta sözü edilen telgraf

***

Alaşehirliler, işgali öğrenir öğrenmez ulaşabildikleri her yere ve kuruma tepkilerini iletmişlerdir. Alaşehir Redd-i Ilhak Heyet-i Milliyesi’nin 15/16 Mayıs 1919’da Istanbul’daki Italyan temsilcisine gönderdiği telgraftan bir iki cümle[50]:

“…Izmir ve mülhakatının Yunan hükümetince ilhak ve Yunan askeri tarafından işgal edilmekte olduğu işitilmiştir. Aydın vilayetinde Islamlar ekseriyet-i azimeyi haizdir ve hükümet-i Osmaniyenin Izmir ve mülhakatı üzerinde hak ve tarihi müsellemdir. Memleketimize ait küçük bir hakkı haiz bulunmayan Yunan hakimiyetine katiyyen tahammül edemeyeceğiz. Vatanımızın Müdafaasına tamamıyla hazırız.”

belge 2

Altta, [51] no’lu dipnotta sözü edilen telgraf

***

Alaşehirlilerin 24 Mayıs 1919’da Italya temsilciliğine gönderdikleri ve Italya arşivlerinde mahfuz olan telgraftan da bir bölüm takdim edelim[51]:

“…Biz; Madeonya ahalisinin yaptığı gibi, mahvedilmemizi seyretmektense haklarımızı ölene kadar müdafaa etmeyi tercih ediyoruz. Eger Müttefikler, Türklerin ve Müslümanların tamamen yok edilmesine karar verdiyse, milletimiz cebren ve büyük keder içinde itaat altına alınacaktır. Fakat Avrupa, yiğitçe ölüşümüze şahit olacaktır….”

***

**Izmir’in Işgaline Salihli Halkının Tepkisi**

belge 3

Altta, [52] no’lu dipnotta sözü edilen telgraf

***

Salihlilerin Belediye Reisi Davud ve Müftüsü Ahmet imzasıyla Italya Mümessilliğine gönderdikleri telgrafın bir yerinde şöyle yazmaktadır[52]:

“…Bütün Türkler yok olmadıkça Türk eski ve güzel bu yurdu öz mülkü olan Izmir’i Yunanistan’ın işgal eylemesine hiçbir vakit kail olmayacağına iman ederiz…”

***

**Izmir’in Işgaline Muğla Halkının Tepkisi**

27 Mayıs 1919 tarihinde “Umum ahali nâmına Saadettin ve on refiki” imzalı bir protesto telgrafını Itilaf Devletleri’nin Istanbul’daki Yüksek Komiserlerine göndermişlerdir. “Bu müessif hadiselerin bir an evvel izalesi için bütün hükümetlerin teşebbüste bulunması” istenilen telgraf söyle devam etmiştir:

“Bütün Türkler son derece heyecanla, vatanları uğrunda hakimiyetlerini korumaya ve devam ettirmeye azmetmişlerdir…”[53]

Izmir’in işgali, Saruhan Sancağının Akhisar, Demirci, Gördes ve Kula gibi diğer bölgelerinde de tepkiyle karşılanmıştır.[54]

***

**Izmir’in Işgaline Siirt Halkının Tepkisi**

Izmir’in işgali Siirt ahalisi üzerinde de derin bir teessür meydana getirdi. Aynı felaketin hem de çok daha korkunç şekilleriyle Ermeniler tarafından kendi üzerlerinde tekrarlanacağına, diğer bütün doğu illeri gibi kuvvetle inanmaya başlamışlardı. Bu sebeple Izmir’in işgali vesilesi ile yaptıktarı ilk mitingde daha çok Ermeni tehlikesi üzerinde durarak, Ermenilerin bu vilayette azınlıkta olduklarını, nüfus nisbetinin hiç bir vakit yüzde beş nisbetini geçmediğini “Düveli Muazzama”nın istatistiklerinde bile yazılı olduğunu söyleyerek bunu kabul edemeyeceklerini bildirdiler, Itilaf Devletleri temsilcileri ile Padişaha ve basına gönderdikleri telgraflarda; “Vilayât-ı Şarkîyye’nin Ermenilere verilmesine karşı olduklarını, Osmanlı saltanatına ve Hilâfete ebediyyen bağlı kalmaya azmettikleri kararını aldıklarını bildirdiler, itilâf Devletlerinden çoğunluğun azınlığa feda edilmemesini istediler.[55]

Ayrıca 19 Mayıs 1919’da Ulu Camiîde kadın erkek kırkbin kişi katıldı.[56]

23 Haziran 1919 tarihinde de “Yirmisekizbin dilâver ve otuz bin çocuk ve yaşlıdan” ibaret olarak yapılan mitinglerde de işgal şiddetle protesto edildi. “Siirt Sancağı Mitingler Reisi Müftü Halil Hulkî, imzasıyla bir sureti de Sadaret Makamına gönderilen bu telgrafta şöyle deniliyordu[57]:

“Izmir’in uğradığı felâket üzerine heyecana gelen ahalimiz her gün insan dalgaları halinde ilçelerden, bucak ve köylerden Liva’ya gelerek mitingler akd ediliyor. Yunanlıların tedip ve tecziyesi güzel yurdumuzun kirli ayaklarından kurtarılıp temizlenmesi, hasarlarımızın ödetilmesi, masum ahalimizin sükûn ve refaha kavuşturulmasının sağlanması ve bunlar adalet ve insaf ile göz önüne alınarak sağlanmadığı halde artık beklemekte olduğumuz adalet eserlerinden tamamen umudumuzu keserek sancağımızın bütün sakinleri aşiret ve kabileler, çocuklar ve ihtiyarlara varıncaya kadar “Kelimetûllahın” ihya ve ilâsı, din kardeşlerimizin masum ruhları uğrunda hayatımızı feda etmeye sarsılmaz bir azim ile amadeyiz. Maruzatımızın insanlık ve medeniyet namına bağlı olduğunuz devletlere duyurulmasını talep ve rica ederiz.”

Izmir’in işgaline Güneydoğu bölgesinden başka tepkilerde gösterildi. Malatya[58], Harput[59], Mamuret-ül Aziz (Elazığ)[60] ve Kemah’ta[61] yapılan mitinglerle gönderilen protesto telgrafları ile Izmir’in haksız işgali protesto edildi.

***

**Izmir’in Işgaline Çaycuma /Zonguldak Halkının Tepkisi**

Altta, [62] no’lu dipnotta sözü edilen telgraf

***

Çaycuma Halkı Izmir’in Yunanlılarca işgalini protesto amacıyla ve aynı zamanda Ittihatçıları da tenkid eden şu telgrafı Istanbul hükümetine çekmiştir[62]:

“Makam-ı Fehamet Cenab-ı Sadaret Penahiye
Harb-i Umumi Mütarekenâme
Tatbikatı Izmir’in Işgali
Ma’zur Çaker Kemineleridir
Ittihatçılar yüzünden millet ve memleketin uğramış olduğu izmihlal ve felakete matem tutmakta iken yine o hune-i zalimenin ve o şerzeme-i kalbiyenin eser-i teşvik ve tahrikleriyle Yunan askerinin Izmir’imizin dahiline doğru yürümekte olduklarını azim teessürlerle haber aldık. Bu elim hadisenin kalb-i millete açtığı ceriha ancak Hakkın kabul ve tasdikiyle kapanabileceğinden Çaycuma Hürriyet ve Itilaf Reisi Rıfat Bey vasıtasıyla Perşembe pazarında Devrek, Bartın, Zonguldak, Ereğli Kazaları ahalisinden mürekkep bir cism-i gufar tarafından müma ileyh Rıfat Bey’in riyaseti tahtında muazzam bir miting yaptık. Netice-i mütabakatımız tecrübe-i binaen devletin ruhu mesabesinde bulunan ve yüzde seksen Islam olan Izmir’imizin adaya terk edilmemesi her neye muvaffak ise buna kemal-i azm ile çalışacağımıza ahd-u beyan eyledik. Hakk-ı meşru’muz için son gayreti göstereceğimizden bizleri bundan hiçbir kuvvetin men edemeyeceği derkar ve şu hal Reis Wilson’un vaz’ettiği hürriyet-i akvam prensibine de mügayir bulunduğundan gerçi adalet varsa Avrupa’nın da zahir olan şu hakkımızı teslimde tereddüt göstermeyeceği bir emr-i aşikar bulunduğundan sinelerimizi çak ve kulub-i milleti lerzenan eden şu hal-i hayretin ref ve izalesini adil vükelamızdan binlerce ahali namına istirham eyleriz. Ol babda katabe-i ahvale emr u ferman hazret-i veliyü’l emrindir.”

Fi 30 Mayıs sene 1335 (1919)
Bolu Sancağının Çaycuma ve Zonguldak Muhtaranı tarafından.

Imzalar:

Şeyhler Karyesi Muhtarı, Balgur Karyesi Muhtarı,Veli Oğlu Karyesi Muhtarı,Sandallar Karyesi Muhtarı, Kara Ahmedler Karyesi Muhtarı, Kızıbel Karyesi Muhtarı, Çarşamba’nın Kara Musa Karyesi Muhtarı

***

Herkesce bilinmesi gereken Sultanahmed Mitinglerine de değinelim. Sultanahmet Mitingleri, 23 Mayıs 1919, 30 Mayıs 1919, 10 Ekim 1919, 13 Ocak 1920 tarihlerinde dört kez yapıldı. Her birine yaklaşık 150-200 bin kişinin katıldığı mitinglerde; Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rıza Nur, Selim Sırrı Tarcan gibi birçok tanınan kişi katıldı ve işgallere karşı kati halk direnişini savunan konuşmalar yaptı.[63]

Ne gariptir ki, Dr. Rıza Nur ve Halide Edip Adıvar memlekette barınamadılar. Bunlar adeta yurt dışında yaşamaya mahkum edildiler.

***

Sultanahmed Mitingi ile ilgili birkaç fotoğraf:

sultan-ahmet-mitingi-gazete1“Yüzbin Türk Yemin Etti” manşetiyle 24 Mayıs 1919 tarihli Istiklal Harbi Gazetesi

tasviri efkar 14 ocak 1920 sultan ahmed mitingi

Milli haklarımızı müdafaaya azmettik müdafaa edeceğiz (Tasvir-i Efkar Gazetesi, 14 Ocak 1920)

***

***

Sultanahmed’de toplanan ve ellerinde “yaşamak istiyoruz. Müslümanlar ölmez, öldürülemez” yazılı pankartlar taşıyan Osmanlı kadınları ve kızları Izmir işgalini böyle protesto etmişti

***

***

***

Yazının başında da ifade ettiğimiz gibi… Kurtuluş Savaşı daha M. Kemal Atatürk Samsun’a çıkmadan önce başlamıştı ve halk, kemalist kalemşörlerin iddia ettikleri gibi, teslim olmuş değildi… Tam aksine; Mücadele etmekte kararlıydı.

Ve bunu M. Kemal Atatürk kendisi itiraf ediyor.

Işte M. Kemal’in Havza’dan Sultan Vahidüddin’e çektiği Telgraf

***

Dilerseniz halkın durumunu M. Kemal’in 14 Haziran 1919 tarihinde Samsun/ Havza’dan Sultan Vahidüdin’e çektiği bir telgraftan[64] okuyalım…

Şöyle diyor M. Kemal: “Istanbul’da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız (uyanmış) olduğunu tahayyül edemezdim.”

Şaşırdınız mı? Devam ediyor:

“Millet baştan aşağı uyanık olup istiklal-i millet ve devleti ve hukuk-i âliye-i saltanat ve hilafeti teyid için kavi (güçlü) bir azim ve iman ile mücehhez (donanmış) bulunuyor.”

Devamı var…

M. Kemal’i Samsun’a gitmeye kim ikna etmiş? Onu da yine aynı telgraftan okuyalım:

“Huzurdayken Izmir’in işgali karşısında “pek mahzun olan” kalbinizin “bu nokta-i necâta ait ilhamatı”nı, (yani ülkenin sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları) şu an gibi hatırlıyorum. Sizin “ilkâ”nızdan, (yani Şemseddin Sami’nin “Kamus-i Türkî”sine bakılırsa, “benim fikrimi çelmenizden”) aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum.”

Yani uyanmış olan millet, milletin ve devletin bağımsızlığı ile “saltanat” ve “hilafetin” yüce haklarını desteklemek için “sağlam bir kararlılık ve imanla donanmış” durumda.

Demek ki okullarda anlatıldığı gibi o yıllarda milletin yere serilmiş, pes etmiş olduğu “yalanmış” ve bunu da bizzat M. Kemal söylüyormuş… Bari ona inanın.

 

**********

 

KAYNAKLAR:

 

[1] Atatürk’ün Bütün Eserleri, cild 2, Istanbul 2003, Kaynak Yayınları, sayfa 232.

[2] Zeki Arıkan, Mütakere ve Işgal Dönemi Izmir Basını, sayfa 71.

[2/b] Selahi Sonyel, 1919 Yılı Ingiliz Belgelerinin ışığında Mustafa Kemal ve Milli Mukavemet. Türk Kültürü ( Aylık Dergi) , Sayı, 85, 89, Ankara 1969,
1970, sayfa 43.

[3] Kazım Özalp, Milli Mücadele, Ankara 1985, cild 1, sayfa 9.

[4] Rahmi Apak, Istiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Istanbul 1942, cild 1, sayfa 52.

[5] Refik Halid Karay, Minelbab Ilel Mihrab, Istanbul 1964, sayfa 127.

[6] Ali Fuat Türkgeldi, Görüp Işittiklerim, Ankara 1949, sayfa 236.

Ayrıca bakınız; Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, cild 1, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara 1977, 2. Baskı, sayfa 266.

[7] Harb Tarihi Vesikaları Dergisi, sayı 38, belge 907. Türk Istiklal Harbi, 2, 1 sayfa 101.

[8] Sıtkı Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuvay-ı Milliye Hareketleri, Ankara 1990, sayfa 75.

Ayrıca bakınız; Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, Istanbul 1974, sayfa 1239, 1240.

[9] Adnan Sofuoğlu, Kuvay-ı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu, Ankara 1994 sayfa 68.

[10] Rahmi Apak, Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Ankara 1990, sayfa 30, 31.

Ayrıca bakınız; Kazım Özalp, Milli Mücadele, Ankara, 1985, cild 2, sayfa 2-5 belge 2 ve 3.

M. Şefik Aker, Istiklal Harbinde 57.Tümen ve Aydın Milli Cidali (104 Sayılı Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı), cild 1, Ankara, 1937, sayfa 69 ve 87.

[11] Kazım Özalp, Milli Mücadele, Ankara 1985, cild 2, sayfa 18, belge 7.

[12] Adnan Sofuoğlu, Kuvay-ı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu, Ankara 1994 sayfa 65.

[13] Nurdoğan Taçalan, Ege’de Türk Kurtuluş Savaşı Başlarken, Istanbul 1970, sayfa 215 ve devamı.

Ayrıca bakınız; Adnan Sofuoğlu, Kuvay-ı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu, Ankara 1994 sayfa 57, 58.

Bilge Umar, Izmir’de Yunanlıların Son Günleri, Ankara 1974, sayfa 98 ve devamı.

[14] Sıtkı Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuvay-ı Milliye Hareketleri, Ankara 1990, sayfa 72.

[15] Bu çabalar için bakınız; Ilhan Tekeli-Selim Ilkin; Ege’de Sivil Direnişten Kurtuluş Savaşına Geçerken, Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve Ibrahim (Tahtakılıç) Bey, Ankara 1989, sayfa 62, 63.

[16] Izmir’in işgali ve diğer işgaller ile direnişler hakkında geniş bilgi için bakınız; Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, cild 1, sayfa 122 ve devamı.

Ayrıca bakınız; Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı Ile Ilgili Ingiliz Belgeleri, Ankara 1986, sayfa 85-88.

Türk Istiklal Harbi, cild 1, Ankara 1962, Kısım 1, sayfa 64 ve devamı.

Adnan Sofuoğlu, Kuvay-ı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu, Ankara 1994, sayfa 89 ve devamı. Işgali protesto mitingleri için bakınız; Kemal Arıburnu, Istanbul Mitingleri, Istanbul 1975.

Tayyip Gökbilgin; Milli Mücadele Başlarken, cild 1, sayfa 87 ve devamı.

Ayrıca bakınız; Kazım Özalp, Milli Mücadele, Ankara 1985, cild 1, sayfa 20-23.

[17] Cemiyetin işgali haber veren telgrafı; “Işgal başladı. Izmir ve mülhakatı ayakta ve heyecandadır. Izmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son ümidimiz milletimizin göstereceği mukavemete bağlıdır. Mitingler yaparak telgraflarla, her yere başvurunuz. Vatan ordusuna iltihaka hazırlanınız. Vekar ve sükûnetinizi muhafaza ederek, kimsenin incinmemesine dikkat ve itina edilmelidir.” Tük Istiklal Harbi, cild 2 Kısım: 1, Genelkurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara 1994, sayfa 49.

[18] A. Akif Tütenk, Milli Mücadele’de Denizli, Denizli Öğretmenler Yardımlaşma Derneği Yay., Izmir 1949, sayfa 8.

Ayrıca bakınız; Tarhan Toker, Kuvayı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli Sanayi Odası Yay., Denizli 1983, sayfa 29.

[19] Celal Bayar, Ben de Yazdım, cild 6, Sabah Yay., Istanbul 1997, sayfa 152, 153.

[20] A. Akif Tütenk, Milli Mücadele’de Denizli, Denizli Öğretmenler Yardımlaşma Derneği Yay., Izmir 1949, sayfa 8.

Ayrıca bakınız; Tarhan Toker, Kuvayı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli Sanayi Odası Yay., Denizli 1983, sayfa 29.

Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadele’de Din Adamları-2, DIB Yay., Ankara 1997, sayfa 14.

[21] Kaza müftüleri hakkında geniş bilgi için bakınız; Şükrü Tekin Kaptan Kurtuluş Savaşında Denizlili Önderler, Bilal Ofset, Denizli 2004, sayfa 72-77, 105-108, 181-186.

[22] Tarhan Toker, Kuvayı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli Sanayi Odası Yay., Denizli 1983, sayfa 31, 32.

[23] A. Akif Tütenk, Milli Mücadele’de Denizli, Denizli Öğretmenler Yardımlaşma Derneği Yay., Izmir 1949, sayfa 9.

[24] Isparta Belediye Başkanlığı Basın Yayın ve Halkla Ilişkiler Müdürlüğü Prodüksiyon Merkezi; http://www.isparta.bel.tr/kentrehberi.asp?islem=sayfa&id=29

[25] Isparta/Yalvaç, No:884, 15 Mayıs 1335 / 28 Mayıs 1919. Yalvaç Belediyesi: http://www.yalvac.bel.tr/index.php?p=221&l=1

[26] Atatürk Özel Arşivinden Seçmeler, Ankara 1981, Kültür Bakanlığı Yayını, sayfa 1-4, 12-14.

[27] Atatürk Özel Arşivinden Seçmeler, Ankara 1981 Kültür Bakanlığı Yayını sayfa 10-11.

[28] Genelkurmay, Harp Tarihi Dairesi, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Bakşkanlığı, Atatürk Arşivi, Klasör 15, Fihrist 3, 3/1

[29] Genelkurmay, Harp Tarihi Dairesi, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Bakşkanlığı, Atatürk Arşivi, Klasör. 15, Fihrist.3/2-3

[30] Bekir Sıtkı Baykal, Izmir’in Yunanlılar Tarafından Işgali ve Bu Olaya Doğu Anadolu’da Tepkiler, Türk Tarih Kurumu Konferansları, Ankara 1970, sayfa 119-121.

[31] Yücel Özkaya, Istiklâl Savaşında Türk Halkının Kûvâ-yı Millîyeye ve Milli Orduya Katkıları, II. Askerî Tarih Semineri, Ankara 1985, sayfa 214-242.

[32] Telgrafın altında imzaları olanlar şu şahıslardır: Ulemadan Yakub, Galib, Sadık, Mehmet Tahir, Aziz, Süleyman; Mehmet Şahingöz, Millî Mücadele Esnasında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Yapılan Millî Birlik ve Beraberlik Mitingleri, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 32, cild 11, Temmuz 1995.

[33] Istiklâl Gazetesi, 23 Mayıs 1919 Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı 11, sayfa 16-17, Belge 1.

[34] Şevket Beysanoğlu: Kütürümüzde Diyarbakır, Ankara 1992, sayfa 59.

[35] Küçük Mecmua, sayı 15, 11 Eylül 1922.

[36] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE), Conferenza della Pace, Posizione, 16, Turchia, B.56-45. Mektubun Italyanca tercümesi: Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[37] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE), Conferenza della Pace, Posizione, 16, Turchia, B.56-45. Mektubun Italyanca tercümesi için bakınız: Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[38] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[39] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE), Ambasciata d’Italia in Turchia, Busta, 262-1.

[40] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[41] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[42] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE), Conferenza della Pace, Posizione, 16, Turchia, B.56-45. Mektubun Italyanca çevirisi: Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[43] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE) Ufficio Storico dello Stato Maggiore dell’Esercito, (USSME), E3-9/10.

[44] Mehmed Şeref, “Izmir”, Trakya-Paşaeli Gazetesi, 30 Mayıs 1919, Nr. 26.

[45] Trakya-Paşaeli Gazetesi, 21 Mayıs 1919, Nr. 25.

[46] Trakya-Paşaeli Gazetesi, 21 Mayıs 1919, Nr. 25.

[47] Trakya-Paşaeli Gazetesi, 21 Mayıs 1919, Nr. 25.

[48] Trakya-Paşaeli, 17 Haziran 1919, Nr. 29. (Tatarlar nahiyesince Istanbul’a Sadarete de bir telgraf gönderilerek çoluk çocuk mücadeleye hazır olunduğu bildirilmiştir.).

[49] Trakya-Paşaeli, 30 Mayıs 1919, Nr. 26.

[50] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE), Ambasciata d’Italia in Turchia, Busta 262-1. Aynı telgraf Ingiliz temsilciliğine de gönderilmiş ve Alemdar gazetesinde yayınlanmıştır. Bakınız; Alemdar Gazetesi, 22 Mayıs 1919, sayfa 1.

[51] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, Affari Politici, 1919-1930, B.1646-7738, Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, Conferenza della Pace, Posizione, 16, Turchia, B.56-45.

[52] Archivio Storico Diplomatico Ministero degli Affari Esteri, (ASDMAE), Ambasciata d’Italia in Turchia, Busta 262-1.

[53] Izmir Fecâyi, Istanbul, 1335, sayfa 165, 166.

Ayrıca bakınız; Mehmet Şahingöz, Izmir, Maraş ve Istanbul’un Işgali Üzerine Yapılan Protesto ve Mitingler, Ankara Üniversitesi Türk Inkılâp Tarihi Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara 1986, sayfa 126, 127.

[54] Mevlüt Çelebi, Saruhan Sancağında Izmir’in Işgaline Gösterilen Tepkiler, Tarih Incelemeleri Dergisi, cild 20, sayı 2, Aralık 2005, sayfa 31.

[55] Ömer Atalay, Siirt Tarihi, Istanbul, 1946, sayfa 91, 92.

[56] Ömer Atalay, Siirt Tarihi, Istanbul, 1946, sayfa 93, 94.

[57] Hamdi Buytulluoğlu, Millî Mücadele Başlıyor, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı 22 sayfa 41, Belge 3.

[58] Izmir Fecayii, (B.Y.Y.) (B.T.Y.) sayfa 167, 168.

[59] Izmir Fecayii, (B.Y.Y.) (B.T.Y.) sayfa 165.

[60] Ileri Gazetesi 23 Mayıs 1919.

Ayrıca bakınız; Istiklal Gazetesi 23 Mayıs 1919.

Yeni Gazete 23 Mayıs 1919.

[61] Yeni Gazete 26 Mayıs 1919.

[62] Çaycuma Belediyesi; http://www.caycuma.bel.tr/haber.asp?haber_id=130865&kategori=

[63] Herkesin kolayca erişebileceği bir kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Sultanahmet_Mitingleri

[64] Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, cild 1, Der. Nimet Arsan, Ankara 1963, sayfa 15-17.

Ayrıca bakınız; Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, cild: 1, Devre 1, Içtima 1, Inikat:2, sayfa 10-11. (Meclis tutanakları)

 

**********

 

Kadir Çandarlıoğlu

 

**********

 

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.com

*

*

9 responses to “Atatürk olmasaydı halk düşmana karşı savaşmayacaktı yalanı (Izmir’in Işgali)”

  1. Milli Mücadele’yi M. Kemal Atatürk başlattı yalanı « Belgelerle Gerçek Tarih Avatar

    […] Atatürk’ün Samsun’a hareketinden önce başladığına dair daha fazla malumat için Atatürk olmasaydı halk düşmana karşı savaşmayacaktı yalanı ve M. Kemal Atatürk tarafından aldatılan din adamlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü […]

  2. cüneyt sönmez Avatar
    cüneyt sönmez

    1919 tarihli gazetelerin dili neredeyse o zamanın yazım dilinden çok bugünkü gazetelere benziyor. İlginç!

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      @cüneyt

      Cüneyt Bey, haklisiniz ancak gözünüzden kacmis olacak, gazetenin altina su notu düsmüstük:

      “NOT: Bu gazete, Ömer Sami Coşar’ın hazırladığı Kurtuluş Savaşı Sırasında yayınlanan gazetelerden derlenerek 15 Mayıs 1919 – 11 Ekim 1919 tarihlerini kapsayan gazetelerdendir.”

      Yani Ömer Sami Bey, Kurtulus Savasi sirasinda yayinlanan gazeteleri günümüz diliyle derlemistir.

  3. Hande Avatar
    Hande

    Atatürk 19 mayıs gününe kadar hiçbir faaliyet göstermemiş halkın tepkisini görünce o gün mü aklına gelmiş kurtuluş savaşını başlatmak 🙂 Peki 19 mayıstan önce halkın direniş göstermesini, mitingler düzenleyerek işgale baş kaldırılması gerektiğini içeren telgraflar kim tarafından gönderilmiş bir tarih bölümü mezunu olarak soruyorum.

  4. ismail Avatar
    ismail

    19 eylül 1918 de filistinde ingilize yenilmiş. herkes esir. silahlar düşman eline geçmiş her nedense ona dokunan yok.13 kasım 1918 de ingiliz treniyle geliyor istanbula. işgalcilerle aynı gün. yine dokunan yok. evi ingiliz karargahının yanında. yine dokunabilen yok. padişah orduyu filistinde ne diye telef ettin diye soramıyor. paşa çıkardığı gazetede işgalci ingilizleri övüyor. ingilizin izniyle gemiyle samsuna çıkıyor. samsunda 22 marttan beri 200 ingiliz askeri var ona dokunmuyor. hatta abd gemisi samsunu topa tuutmuş adamımıza zarar verirseniz şehir gider anlamında. istedikleri her yeri işgal eden düşmanlar ankara ve çevresine dokunmuyor. işgal onu korumayı, başa getirmeyi amaçlıyor. hatta işgalciler m. kemale, silah taşıdı sattı, istanbuldan el konan osmanlı silahlarını m.kemale gönderdi vs. osmanlıyı işgal edenler ülkeyi m.kemale verdi. o telgraf dediklerin bile ingiliz kontrollü bir kurgu olmalı.. yunanla savaş bile ingiliz kurgusu. osmanlıyı kemalizme devretmek için bahane. işleri bitti savaş tazminatlarını ayarlayıp çekip gitti hepsi.1908-18 döneminde bulgaristan, trablusgarp,balkanlardan kalanlar,adalar,, ırak suriye,filistin, lübnan, arabistan, yemen, katar hep gitmiş elden. amaç bir yandan bizi hristiyanların olarak gördükleri balkanlardan atmak biryandanda trablusgarp dahil arap diyarlarındaki petrol bölgelerini ele geçirmekti hepsi gerçekleşti. işbirlikcilerinede bu toprakların yönetimini verdiler.sen yine resmi tarihe inanda tahsilin yanmasın. yazıktır günahtır. ananın babanın senin emeğin ziyan olmasın.

  5. Osman Avatar
    Osman

    Osmanlı düşmanı CHP’nin çok sık kullandığı İzmir Marşı olarak bilinen ve son günlerde tekrar popüler hale gelen marşın aslında I. Dünya Savaşı’nda Kafkasya Cephesi’ne ithafen “Kafkasya Marşı” olarak yazıldığı ve bestelendiği çok az kişi tarafından biliniyor. Kafkasya Marşı, son zamanlarda referandumda “hayır” oyu atacağını açıklayan çevrelerin söylediği İzmir Marşı’nın özgün hali aynı zamanda. Twitter’da Kafkas Marşı’nı paylaşan Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, “Hayırcıların kullandığı İzmir Marşı’nın, 1. Dünya Savaşı’nda Enver Paşa’ya ithafen yazılan Kafkasya Marşı olduğunu biliyor muydunuz?” diye sordu.

    Kafkasya Marşı’nın tarihi kayıtlarda geçen hikayesi şöyle: ‘İslam Ordusu’, Osmanlı Devleti’nin Doğu Ordular Grubu’na bağlı bir askeri birimdi. Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle ve tamamen Müslümanlardan oluşan ordu Bakü Muharebesi’ni kazanarak 15 Eylül 1918’de Bakü’ye girmişti. Marşın bestecisi İzzettin Hümayi Elçioğlu’nun o günlerde 38 yaşında olduğu halde bu cephede savaştığı tahmin ediliyor.

    Odatv sitesinde yer alan habere göre ise İzmir Büyükşehir Belediyesi marşın 1923 yılında Alman besteci Kurt Striegler tarafından bestelendiğini, notaların uzun bir süre kayıp olarak kaldığını ve 2007 yılında bulunduğunu açıklamıştı.

    Kafkasya Marşı’nın sözleri ise şöyle:

    Kafkasya dağlarında çiçekler açar
    Altın güneş orda, sırmalar saçar.
    Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar

    Kader böyle imiş ey garip ana
    Kanım helâl olsun güzel vatana.

    Kafkasya dağlarında oturdum kaldım
    Sehit olanları deftere yazdım
    Öksüz yavruları ben bağrıma bastım

    Kader böyle imiş ey garip ana
    Kanım helâl olsun güzel vatana.

    Türk oğluyum ben ölmek isterim
    Toprak diken olsa yatağım yerim
    Allah’tan utansın dönenler geri

    Kader böyle imiş ey garip ana
    Kanım helâl olsun güzel vatana

    Kafkasya dağlarına bomba koydular
    Türk’ün sancağını öne koydular
    Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular

    Kader böyle imiş ey garip ana
    Kanım helâl olsun güzel vatana.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.