Ahmet Hakan’a Cevap 12 – Sultan Vahideddin ve M. Kemal

Published by

on

Ahmet Hakan’a Cevap 12 – Sultan Vahideddin ve M. Kemal

*

Köşe yazarı Ahmet Hakan, Türk Tarih Kurumu’nun Sultan Vahideddin ile alakalı hazırlamış olduğu belgeseli hazmedememiş olacak ki itiraz sadedinde bir şeyler karalamaya çalışmış fakat yine cehaletini gözler önüne sermekten kurtulamamış… Hakan’ın gülünç itirazlarını şuraya alalım:

TÜRK Tarih Kurumu, bir belgesel hazırlamış.

Bu belgesele göre Atatürk’ü Anadolu’ya Vahdettin göndermiş!

*

Yeni tarih tezimiz galiba bu!

Hayırlı uğurlu olsun!

*

Fakat bu yeni tarih tezimizin temeli öyle çürük ki…

Sadece şu dört fiskecikle bile anında devriliveriyor:

*

– BİRİNCİ FİSKE: Eğer Atatürk’ü Anadolu’ya Vahdettin gönderdiyse… Vahdettin’in Sadrazamı Damat Ferit, neden İngiliz Yüksek Komiseri Robeck’e giderek Atatürk’e karşı İngilizlerden yardım istedi.

*

– İKİNCİ FİSKE: Eğer Atatürk’ü Anadolu’ya Vahdettin gönderdiyse… Vahdettin, neden Nisan 1920’de Milli Mücadele karşıtı bir ferman yayınladı? Böyle davranarak ne yapmak, nereye varmak istemekteydi?

*

– ÜÇÜNCÜ FİSKE: Eğer Atatürk’ü Anadolu’ya Vahdettin gönderdiyse… Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Milli Mücadele’ye katılanların öldürülmeleri gerektiğine dair fetvayı nasıl yayınlayabildi?

*

– DÖRDÜNCÜ FİSKE: Eğer Atatürk’ü Anadolu’ya Vahdettin gönderdiyse… Aynı Vahdettin, Atatürk ve bazı silah arkadaşları hakkında 11 Mayıs 1920’de Divan-ı Harp tarafından verilen idam kararını neden onayladı?

Fiskelere bakın fiskelere… Boyundan büyük işlere kalkışan Ahmet Hakan, resmen cehaletin “Nirvana”sına ulasmış ama farkında değil…

Biz bu cahile uzun uzadıya cevap vererek vaktimizi heba etmeyeceğiz… Sadece “fiske”lerinin nasıl boşa gittiğini ve bu mevzulara ne kadar yabancı olduğunu göstermekle iktifa edeceğiz.

*

**BIRINCI “FISKE”NIN HAZIN SONU**

*

Sürekli olarak M. Kemal’i Sultan Vahideddin ve Damat Ferid Paşa’ya şikayet edip Anadolu hareketinin bastırılmasını talep eden ve böyle yaparak Istanbul ile Anadolu’nun arasını açıp Padişahı “hain” vaziyetine düşürmeyi, dolayısıyla halk nezdindeki itibarını zedelemeyi hedefleyen Ingilizlerin bu oyununu siz olsanız nasıl bozardınız? “Madem Anadolu hareketinin bastırılmasını istiyorsunuz, o halde buyrun siz yapın” diyerek tabii ki.

Zira Ingilizler M. Kemal hareketine karşı değildi, bilakis onu destekliyordu. Bunu biz uydurmuyoruz… Bizzat M. Kemal Nutuk’ta şöyle itiraf ediyor:

“25 Eylül 1919 tarihinde General Sally Clade’in Fuat Paşa nezdine gönderdiği bir heyet -ki bir erkânıharb binbaşısı ile Eskişehir Ingiliz kontrol zabitinden mürekkep idi- Ingilizlerin ahvali dahiliyemize ve harekâtı milliyemize katiyen müdahale eylemeyeceklerine dair söz verdiler. Bu sıralarda, Ingilizler, Merzifonda bulunan kuvvetlerinin geriye alınması halinde memnun olup olmıyacağımızı istimzaç eylemişlerdi (sormuşlardı). Bittabi pek memnun olacağımızı bildirmiştik. Filhakika oradaki kuvvetlerini bütün ağırlıklariyle beraber evvela, Samsuna çektiler. Badehu oradan da Istanbula naklettiler.”[1]

*

atatc3bcrk-nutuk-general-sally-clade-atatc3bcrk-ingiliz-ajani-mi-kemal-ingiliz-ajani-mi11

[1] no’lu dipnotla ilgili… M. Kemal Atatürk, Nutuk’ta, Ingilizlerin Kuva-yı Milliye’ye müdahale etmeyeceklerine dair verdikleri güvenceden ve Merzifon’daki Ingiliz kuvvetlerinin çekilmesinden böyle bahsetmiştir…

***

Demek ki Ingilizlerin M. Kemal ile bir alıp veremediğı yoktu… Hatta ona cephane bile göndermişlerdi. 13 Haziran 1921’de Inebolu’ya gelen bir Ingiliz hey’eti, General Harington’un emriyle M. Kemal Atatürk’e “cephane” götürmüştür![2]

*

m-kemal-atatc3bcrk-ingiliz-ajani-mi-m-kemal-atatc3bcrk-ingiliz-casusu-mu-m-kemal-ingiliz-ajani-m-kemal-atatc3bcrk-ingilizlerden-silah-aldi-mi-atatc3bcrk-ingilizlerden-cephane-aldi-mi

[2] no’lu dipnot ile alakalı… M. Kemal’in Genel Sekreterliğini yapmış olan Yusuf Hikmet Bayur bile, Türk Tarih Kurumu tarafından basılan eserinde Ingilizler’in cephane getirdiğini yazmaktadır. Yani inkarı kabil değildir….

***

Yani Ahmet Hakan’ın burada sorması lazım gelen asıl sual şöyle olmalıydı:

– Ingilizler, silahlarını toplayıp ordusunu dağıttığı ve elini kolunu bağladığı Osmanlı’dan neden sürekli M.Kemal hareketinin bastırılmasını talep etti de kendileri kolayca yapabilecekleri halde buna yanaşmadı, hatta cephane verip güçlendirdi?

*

**IKINCI ve ÜÇÜNCÜ “FISKE”LERE TOPLU CEVAP**

*

Ahmet Hakan Istanbul’un o sıralarda işgal altında olduğunu herhalde bilmiyor. Bunu bilmeyince bu iki hadiseden dolayı Sultan Vahideddin’in veya herhangi bir yetkilinin sorumlu tutulamayacağını da bilemez tabii… Halbuki M. Kemal bile bunu Meclis kürsüsünde söylemişti, buyrun Meclis tutanağından okuyalım:

“Savaş Bakanı Fevzi Paşa namus, şeref ve haysiyetinden şüphe etmeyeceğimiz bir arkadaşımızdır. Bize gönderdiği bir emirde “İngilizlere saygı göstereceksiniz, emirlerini dinleyeceksiniz, böyle hareket etmezseniz mahvolacağız” diyordu. Bazı zayıf düşünceli kişiler muhtemelen tereddüde düşüyorlardı. Fakat biz bunun düşman tarafından not edildiğine hükmettik. Yaveriyle haber gönderdi, “Aman, Fevzi Paşa süngü altında, o emre önem vermeyin” diye. İstanbul’un acı baskısı altında biz dahi olsak, insanız, işitildiği takdirde mahvımıza sebep olacak bir sözü nasıl söyleyebiliriz?”[3]

*

dc3bcrrizade-fetvasi-padisah-vahdettin-kemal-atatc3bcrk-idam-meclis-tutanagi-savunmasi

[3] no’lu dipnot ile ilgili… M. Kemal Atatürk’ün Sultan Vahidettin’i Meclis kürsüsünden, özetle, “biz dahi olsak o baskıya dayanamazdık” şeklinde savunduğunu gösteren Meclis tutanağı…

***

Ne diyor M.Kemal?

– “…Biz dahi olsak o baskıya dayanamazdık…”

Işte M.Kemal ve işte kendi belgeli sözü…

Mareşal Fevzi Çakmak da Sultan Vahidettin’i Meclis kürsüsünden müdafaa etmiştir. Bu müdafaanın da bir kısmını buraya alalım:

“Efendiler, gerek padişahımız hazretleri ve gerek bendeniz 500 senelik baki payitahtımızın ilk defa düşman tarafından işgali faciasını görmek bedbahtlığına uğramış felaketzedelerdeniz. (..) Cuma selamlığına gittiğim sırada zâtışâhane’nin selamlığa çıkıp çıkmamasını ingilizlere sormağa mecbur olduk. çünkü efendiler silahlı bir neferin dışarı çıkmasına müsade etmiyorlardı. (..) Namazdan evvel beni kabul ettiler, fevkalade müteheyyiç (heyecanlı) bulunuyorlardı. Buyurdular ki ben böyle azabı elim içinde camiye gitmek istemiyordum. Fakat vazifei diniyedir. Vazifeyi diniyeyi geri bırakmayı münasip görmedim. Cenabı hakka karşı bir ibadettir, ancak elli senelik mesainin gerek benim ve gerekse sizin kabinenin üzerine yıkıldığını görmekle fevkalade üzgünüm. Enkazın altında ezildik, diyerek teessüf buyurdular. Ayağa kalktılar, birkaç defa büyük üzüntü ile bendenize hitap ettiler. Teselli verecek hiçbir şey yoktu. Birkaç defa ingilizler harp gemilerinin toplarını çevirmişler, güya uzaktan atılamazmış gibi köprüye kadar sokularak zırhlıların bir kısmıyla her türlü tehditleri yapmakta kusur etmemişlerdi. Oradan çekildik, hergün yeni tevkifler ve tehditlerle karşılaşıyorduk. Zatışahane ertesi günü selamlıkta bendenizi tekrar kabul buyurdular. Dediler ki; aman anadolu ile irtibatı temin ediniz, bendeniz dedim ki; irtibat müheyyadır, ancak ingilizler mani oluyorlar. Her bir telgrafımızı kontrole tabi bulunduruyorlar. Şüphesiz her bir suhuleti gösteriyoruz, ancak ingilizler tarafından duçar olduğumuz güçlük bizi büyük bir tazyik içerisinde bulunduruyor. Bu maruzatın üzerine; sakın siz çekilmeyiniz ve anadolu ile irtibat tesis ediniz buyurdular. Bendeniz bu ferman üzerine yaverimi göndermek hususunda teşebbüs ettiğim gibi kabine de bazı zevatın gönderilmesine teşebbüs etti. İngilizler muvafakat ettiler. Gönderildiğini ve her bir taraftan da bazı kolordularla irtibatlarımızı arz ettiğim vakit fevkalade memnun oldular. (..)

Filhakiki kabine de bir iki hafta müddetle baskıya dayandı. Bu tazyiklerin (baskıların) esasını efendiler kuvayi milliye’nin red ve kabahatlendirilmesi teşkil ediyordu. Kuvayi milliyeyi reddediniz diyorlardı. Bizce kuvayi milliyenin haksız işgallerden ortaya çıktığını, izmir’in işgalinde yunanlıların birçok zulüm yaptıkları Avrupa’nın bitaraf devletleri tarafından tasdik olunduğu görünürde iken bizim kuvayi milliyeyi ve bu tazyikten doğmuş cepheyi reddetmemiz doğrudan doğruya milletimize bir ihanet olurdu. Biz bunu yapamayız.( alkışlar) İzmir’in bununla beraber şark vilayetlerinin tecavüzüne uğrayacağına dair sık sık rivayetlerin ortaya çıkması ve bir pontus hükümetinin trabzon, samsun havalisinde karadeniz sahillerinde zuhur etmek üzere bulunduğuna dair pek çok havadislerin dolaşması, büsbütün milleti heyecana getirdi ve bu suretle kuvayi milliye teşekkül etmiştir. Bu teşekkülden maksat milletin haksız olarak duçar olduğu saldırılara karşı ırz ve namusunu meşru bir surette savunma ve muhafaza etmek istiyordu. Orduyu kullanamıyoruz, millet bunu görüyor. tabii meşru nefis müdaafasında bulunuyor, milletin bazı harekâtı vardır. Biz bunu reddedemeyiz. Ancak şunları reddederiz. Kuvayi milliyenin namına bazı taşkınlıkların harekatı vardır, millete bazı yerlerde fenalık yapanlar bazısını öldürür, bazısını kaldırır, bu harekat milletin arzusu dahilinde değildir. Keyfi bir takım ticaret yapanları reddetmek istiyoruz. Fakat umumiyet itibariyle kuvayi milleye namına bir reddiye yazmak doğrudan doğruya kendisini iskât etmek demektir. Hükümet ancak milletin arzusu ile ve millete faydalı olmak için iktidar mevkiine gelir. Milletin zararı için mevkii iktidarda duramaz. Bizim bu nota teatisi esnasında tekrar bir olay oldu. Dediler ki nerde Kuvayi Milliye köprüleri bozdu ise oradan İstanbul’a erzak gelmiyor.

Istanbul aç kalırsa kuvayi milliye evvela sorumludur. Sonra da siz sorumlusunuz, çünkü Kuvayi Milliyeyi reddetmediniz, ve bu devirde şunu da söylemekten çekinmediler ki biz Amerika’dan un getireceğiz, fakat bunu hristiyanlara vereceğiz, İslamları düşünmeyeceğiz.(kahrolsunlar) Maksat bize tazyik edip (baskı kurup), illaki Kuvayi Milliye’yi red ve tel’in ettirmekti. (Yani eğer padişah Kuvayi Milliye aleyhinde beyanat-ferman-fetva vermediği takdirde ingilizler müslüman halkı aç bırakıp eziyet edeceklerdir. Bu sebeple padişah “göstermelik” olarak malum hamleleri yapmıştır: Kadir Çandarlıoğlu) Tekrar bendeniz bunun üzerine telgraflar yazdım. Aman köprüleri bozmayınız, erzak gönderiniz buraya, biliyordum bunların tesiri olamazdı. Nihayet efendiler bir nota yazdık. Şimdiye kadar arzettiğim hususatı tafsilatlı olarak hikaye ettik, çünkü bu arzettiğim maddelerin bir kısmı hariciyemize giriyor, şifahi notalarla, şifahi takrirlerle anlatılıyordu. Bunlar tarih sayfalarına geçmeyecek ve inkâr edecekler diye bunları tafsilatlı olarak yazdım. (Fakat buna rağmen kemalistler hala suçlamaya devam ediyor: Kadir Çandarlıoğlu) Bir nota yazdık ve bu notada dedik ki bizim maksadımız sulhü sağlamaktır ve bu sulh ile biz bizzat osmanlıların memleketini kurtarmak değil, dünya sulhûnü temin edeceğiz. Millete kabul ettireceğiz ve sizin bize bahşedeceğiniz adilane şartlarla sulh yapacağız. Ve millete ayrılık gayrılık olmama hissini bizim kabine tekeffül ediyor, bu kadar sulhe istekli ve kendisini ortaya atan bir kabineyi ne yolda telakki edecektir?

Düşmanlarımıza bunu anlatmak istiyorduk, madem avrupa sulh istiyor, sulh yapıldıktan sonra açıklanacaktır. Biz bunu tekeffül ediyoruz. Biz yapacağız diyoruz, bu gayet ağır, belki altından çıkamayacağımız müşkülata vatan aşkıyla giriyoruz. Fakat acaba ingilizlerin fikri nedir? İngilizlerin teklifi nedir? Bunu anlamak efendiler, ingilizler bu teklifimizi kabul etmediler.(hay hay sadaları) Ve bunun üzerine bir mazbata yazdırdık. Babıâli’de kabinenin sulhçü siyaseti ingilizlerce kabul olunmuyor ve İngilizlerin maksadı bizim içimize nifak sokarak birbirimize düşürmektir. (kahrolsunlar sadaları) Maalesef bir heyet de bulmuşlar, harb istiyorlar. Fakat böyle bir harb ki kendilerinin burnu kanamaksızın birbirimize düşürmek ve harbetmek istiyorlar. Yine maatteessüf zatışahane (Padişah) tazyik içinde (baskı altında) bulunduğu için biz durduk, tahammülün fevkinde (üstünde) baskıya uğradık, en nihayet bize dediler ki, efendiler… Gayet ağır muameleye duçar olacaksınız, yani bizi babıali’den süngü ile atacaklar, bunu ihsas ettiler. Biz buna tahammül edecektik. Ancak o zaman hükümet merkezi istanbul’da kalamazdı. (Yani ingilizlerin dedikleri yapılmadığı takdirde Istanbul elimizden gidecekti: Kadir Çandarlıoğlu) Biz çekildik, bizden sonra kabine bir iki gün kurulamadı, ancak tabi malumatımız var. Bu kabinenin teşekkülü ile beraber benim temasa geldiğim gerek o kabine erkânından zevatın, gerekse harbiye nezaretinde bulunan arkadaşlarımdan aldığım bilgiye nazaran kabineye tazyik (baskı) icra ettiler, fetvayı veriniz diye. Nihayet o fetvayı aldılar. Malumunuz olduğu üzere o fetva ingiliz süngüsü ile alınmış İslâmı sinesinden birbirine düşürmek için, ilk defa yazılmış acı bir vesikadır. Milletin hakikat hissi ümit ederim ki bu fecaatı görecek ve bunun ehemmiyetini sıfıra indirecektir. (şüphesiz sadaları)”[4]

*

dc3bcrrizade-fetvasi-idam-fevzi-cakmak-padisah-vahidettini-savunmasi-1-ve-2

dc3bcrrizade-fetvasi-idam-fevzi-cakmak-padisah-vahdettini-savunmasi-3-ve-4-meclis-tutanagi

[4] no’lu dipnot ile ilgili… Mareşal Fevzi Çakmak’ın Sultan Vahidettin’i Meclis kürsüsünden savunduğunu gösteren meclis tutanağı…

***

Ahmet Hakan’ın burada sorması lazım gelen asıl sual de şöyle olmalıydı:

– M. Kemal ve Fevzi paşa dahi Sultan Vahideddin’i müdafaa ederken bana ne oluyor?

Sahi ya, sana ne oluyor?

*

**DÖRDÜNCÜ “FISKE”YE HAFIF BIR OSMANLI TOKADI**

*

Sultan Vahideddin 11 Mayıs 1920’de Divan-ı Harp tarafından verilen idam kararını tasdik etmiş değildir. Fermanda aynen şöyle yazılıdır: “Istanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.”[5]

*

sultan vahideddin m. kemal idam fermani padisah idam fermani idam fetvasi m. kemal idam fetvasi atatürk idam fermani, padisah atatürk

[5] no’lu dipnotta bahsi geçen ferman…

***

Gördüğünüz gibi fermanda bir “kayd”, bir “şart” var: “TEKRAR YARGILAMA” şartı…

Yani Padişah idam edilmesini değil, “tekrar yargılanmasını” tasdik etmiştir.

Kaldı ki Sultan Vahideddin, M. Kemal’i idam etmek istemiş olsa bile, bu onun hain olduğunu veya kendisinin göndermediğini mi gösterir? M. Kemal’den başka bu vazifeyi ifa edecek başka bir kimse yok muydu? Medine Müdafii Fahreddin Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa gibi hakikaten Hilafeti yıkmayacak olan paşalar bu işin üstesinden gelemezler miydi sanki… Vazifeyi M. Kemal’e veren kişi, elbette onu azledip yerine başka bir paşayı tayin etmek hakkına da sahiptir. Bu neden hainlik olsun ki? Yani birinin kişisel geleceği ile ülkenin bekası arasında paralellik kurulabilir mi?

Halbuki aynı Ahmet Hakan, “Maduro Bey’e mütevazı bir destek” başlıklı köşe yazısında şunları yazmıştı:

“Pek olmadı galiba! Bir tatsızlık var” falan diye eleştirirsen…

“Karşı devrimci” oluyorsun.

Bu zihniyet yanlışlıkla iktidara falan gelse…

Kişisel geleceği ile ülkenin bekası arasında paralellik kurmaz da ne yapar?”

Eğer Ahmet Hakan çelişkiye düşmek istemiyorsa, bu mevzuya da aynı pencereden bakmaya mecburdur.

Evet kıymetli okuyucular… Milli Mücadele dönemini çelişkili ve cahil kemalist masalcılardan öğrenmeye kalkmayın, beyninizi kiraya vermeyin… Belgelerden öğrenin… Milli Mücadele dönemini anlayabilmek için okunması şart olan bazı belgeli yazıların linklerini “KAYNAKLAR” kısmına ekledim, oradan okuyabilirsiniz.[6]

.

**********

.

KAYNAKLAR:

.

[1] M. Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, 9. Baskı, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1969, cild 1, sayfa 169, 170.

[2] Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devletinin Dış Siyasası, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1973, sayfa 95.

[3] T.B.M.M. Gizli Celse Zabıtları, Devre 1, Içtima 1, cild 1, 24 Nisan 1336 (1920), sayfa 9.

[4] T.B.M.M., Zabıt Ceridesi, Devre 1, Içtima 5,  cild 1, 27 Nisan 1336 (1920), sayfa 90-93. (Meclis Tutanakları)

[5] Harbiye-Divan-ı Harb, Dosya no 70.

[6] Milli Mücadele dönemini anlayabilmek için okunması şart olan bazı belgeli yazıların linkleri:

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/11/24/ataturku-samsuna-vahdettin-gonderdi-belgelerle/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/12/10/m-kemal-ataturkun-ingiliz-istihbarati-ile-gizli-iliskisi-desifre-oldu/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/11/14/ataturke-verilen-idam-fetvasindan-dolayi-sultan-vahidettine-hain-denilemez/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2013/01/05/lozan-anlasmasinin-tenkidi/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/04/20/sultan-vahiduddin-m-kemal-ataturk-ve-kurtulus-savasi/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/06/22/kim-ingiliz-dostu-vahidettin-mi-yoksa-m-kemal-ataturk-mu/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/07/28/m-kemal-ataturk-osmanliya-darbe-yapmistir-osmanli-devletini-kemal-ataturk-yikmistir/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/06/22/1315/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/10/17/milli-mucadelede-sadece-yunanlilara-karsi-savastik-5-bolum/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/05/11/m-kemal-ataturk-tarafindan-aldatilan-din-adamlarinin-kurtulus-savasindaki-rolu/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/11/19/milli-mucadeleyi-m-kemal-ataturk-baslatti-yalani/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2014/11/22/m-kemal-ataturkun-fransiz-ajanlariyla-iliskisi-desifre-oldu/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/07/11/hasta-adam-misak-i-milli-kurtulus-savasi-m-kemal-ataturk-ve-kemalizm-afyonu/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/06/18/o-kiralik-katil-kimdi-yoksa-m-kemal-ataturk-muydu/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2014/05/23/hain-kim-sultan-vahdettin-mi-yoksa-m-kemal-mi/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2013/04/17/resmi-tarih-yalanlarina-son-belgeler-konusuyor/

https://belgelerlegercektarih.wordpress.com/2012/06/01/ataturk-olmasaydi-halk-dusmana-karsi-savasmayacakti-yalani-izmirin-isgali/

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

.

Paylaşım Şartı:

Paylaşmak istediğiniz bir yazı, görsel vs. varsa, alakalı yazıya gidin ve yukarıdaki adres çubuğunda görülen linki kopyalayıp paylaşmak istediğiniz yere yapıştırın. Yani YALNIZCA LİNK PAYLAŞIMINA MÜSAADE EDİYORUZ. Ayrıca yazının sonunda “facebook” veya “twitter”ın sosyal medya paylaşım butonları var. O butonlara tıklayarak da paylaşılabilir. Başka türlüsüne hiçbir surette rızamız yoktur.

*

3 responses to “Ahmet Hakan’a Cevap 12 – Sultan Vahideddin ve M. Kemal”

  1. emin Avatar
    emin

    Ne fiskesi hocam? Siz buna “fiske” mi diyorsunuz? Bildiğin Osmanlı Tokadı!!!
    Taze kamalist Coşkun’un suratına suratına şırak şırak diye indirilmiş Anlı Şanlı Osmanlı Tokadı bu!!!

    Fevzi Çakmak:
    “Zatışahane(Sultan Muhammed Vahideddin) ertesi günü selamlıkta bendenizi tekrar kabul buyurdular. Dediler ki; aman anadolu ile irtibatı temin ediniz, bendeniz dedim ki; irtibat müheyyadır, ancak ingilizler mani oluyorlar. Her bir telgrafımızı kontrole tabi bulunuyorlar. Şüphesiz her bir suhuleti gösteriyoruz, ancak ingilizler tarafından duçar olduğumuz güçlük bizi büyük bir tazyik içerisinde bulunduruyor.”

  2. Ahmet Yusuf GENÇER Avatar
    Ahmet Yusuf GENÇER

    Allah razı olsun hocam bende bu cevabı sabırsızlıkla beklemekteydim. İnşa Allah bu cevapları medyada gündeme getirirde daha fazla sömürülmeye mani olabiliriz. Saygılarımla.

  3.  Avatar
    Anonymous

    Evet İngiliz’le asla kat-a karşı değillerdi çünkü Adamların Deri İslamı bitirmek toprak alacakları yerleri hiç bırakmadılarki ve bunuda Mustafa Kamal ile aynen becerdiler kendi öz gardaşlarımızı astırdılar Kura-ı yasaklattılar İngilizler tabiki ka şu gelmezler kendileri yapmaya kalsa bukadar beceremezlersi

    iOS için Outlook uygulamasını edinin

    ________________________________

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.