M. Kemal Atatürk bir Ingiliz’i Türkiye’ye Reis mi yapacaktı?

Published by

on

M. Kemal Atatürk bir Ingiliz’i Türkiye’ye Reis mi yapacaktı?

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

ingilize devleti birakmak kemal the sunday times gazete hain ihanet

Ingiliz “The Sunday Times” gazetesindeki söz konusu haberin küpürü

***

Aşağıda kıraat edecekleriniz (okuyacaklarınız) “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkçe tercemesidir. Masdarın sahihliğini tecessüs edenler tahkik edebilirler.
(Makalenin aslını Türkçe çevirinin altına ekleyeceğiz.)

Makalenin Türkçe çevirisi:

Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. O, 15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi, halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. O, sarık ve çarşafı men etmiş, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.
Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.

Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı. İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.

Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu.
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu. Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu. Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.

Kendilerine şu cevabı verdim:

“İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır. Tecrübe ve kabiliyetlerimin, ancak elimdeki işi yürütmek için aranan imtiyazlar olduğunu biliyor; bunun için kesin bir şekilde ve üzülerek teklifinizi kabul edemediğimi bildiriyorum!”

Ben konuşmamı bitirdikten sonra ekselansları (Mustafa Kemal) çok heyecanlandı ve yatağına tekrar gömüldü, hizmetinde bulunan hemşireleri çağırdı (ve derin bir uykuya daldı.) Ekselansları ikinci defa konuşmaya ibtida edebildiğinde kendisine bildirdiğim kararda müessir olan hususları idrak ettiğini söyledi. Durumu henüz verdiğim cevabdan çok üzüldüğünü söyleyebilecek kadar iyi idi. Benden başka bir cevab alamayacağını idrak edince “Reislik” için İsmet İnönü’yü tavsiye etti. Atatürk sonra dirseklerine dayanarak doğrulmaya çalıştı ve ellerimi sıktı, gelecekte de Britanya ve Türkiye ilişkilerinde faal roller oynayacağımı belirterek teşekkür etti ve kendinden tekrar geçti.

Bu teklifi reddedişimin isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum. Şayed yapmış olduğum teşebbüslere dair ekselanslarından te’vidli bir mesaj alabilirsem pek müteşekkir ve mesrur olurum.

Lütfen Kral’a da bildiriniz!..”

Martin Gilbert[1]

***

gazete sunday times ingiliz kemal tam

Haberi okuyabilmeniz için zoom, yani büyütülmüş şekli

***

gazete sunday times telgrafin asli

Ingiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a
gönderdiği ve söz konusu gazeteye haber olan telgraf

***

Makalenin aslı:

Source: The Sunday Times (London), February 11, 1968, page: 8

DIPLOMATIC HISTORY

Martin Gilbert

HOW OUR MAN DECLINED TO RULE TURKEY

In November 1938 Kemal Ataturk, President of Turkey, lay dying. During the 15 years of his stern dictatorship, he had dragged a reluctant Turkey forcibly into the 20th century. He had outlawed the fez and the veil. He had broken the powers of Islam. He had introduced the Latin alphabet.

Now, on his deathbed, Ataturk feared it would be impossible to find a successor able to continue his work. He summoned Sir Percy Loraine, the British Ambassador, to the presidential palace in Istanbul. What passed between them has remained secret for nearly 30 years. It is revealed for the first time by Piers Dixon, in his life of his father, Sir Pierson Dixon (“Double Diploma,” to be published by Hutchinson this week). Among Pierson Dixon’s papers was a telegram from Percy Loraine to the Foreign Secretary, Lord Halifax. In what is surely one of the strangest of all documents of recent British history, Loraine recounts his bizarre interview with the dying dictator:

” On my arrival … I found His Excellency propped up by pillows with two doctors and two nurses in attendance… On my entry the President dismissed the doctors and the nurses, telling them curtly that he would ring if he required anything …

His Excellency then spoke to me slowly but carefully. He said that he had sent for me because, while he wished in no way to place me in an unfair position, he had an urgent request to make of me to which he hoped I would return a straight reply.

I would, no doubt recall the many interviews that I had had with him in the past. This might well be the last. In the course of a long and adventurous career, he had made and lost many friends and had taken and discarded much advice. My friendship and my advice was the one which he valued most because it had been the most consistent. It was for this reason that on various occasions . . . he had consulted me as freely as though I had been a Turkish Cabinet Minister myself.

It was his prerogative as President of the Republic to nominate a successor before his demise. His most earnest wish was that I should succeed him as President, and for this reason he wished to know what my reactions would be to this proposal.

After some minutes of silent reaction I told His Excellency in reply that I was quite unable to formulate any words which adequately expressed my feelings. Indeed, I was at that moment more deeply moved than I could ever remember being at any other time in my career.

By his proposal His Excellency had paid a unique compliment not only to me personally but also to the foreign policy of His Majesty’s Government… His Excellency would realize that I had spent the greater part of my life in the service of H M (His Majesty’s, HD)… I hoped that I might have many years of such service still in front of me. His Excellency had asked for a straight answer and I would give him that answer. I gravely doubted whether my best qualities lay in the administrative sphere. The responsibilities of a President of the Turkish Republic were vastly different from those of a British Ambassador and I felt that my abilities and experience were best employed by continuing in the latter capacity… I must therefore regretfully but firmly decline.

When I had finished speaking the President showed signs of great emotion. He sank back on the pillows and rang for his nurses, who administered a restorative. When he was able to speak again His Excellency informed me he fully understood the reasons which had influenced my decision; he was good enough to say that, though bitterly disappointed, it was in a sense the reply he would have expected from me. He would therefore nominate Ismet Inonu in my place.

Ataturk then raised himself on his elbows and grasped my hand. He thanked me for what I had done for the furtherance of Anglo-Turkish friendship and then sank back in an unconscious state. I accordingly deemed it best to withdraw. I shall be most grateful if I can receive from your Lordship a message of approval of the action which I have taken.

Please inform the King.

***

kemal atatürk percy loraine spiegel dergisi

[2] no’lu dipnot ile ilgili… “Der Spiegel” dergisinin haberinde yer alan fotoğraf: M. Kemal Atatürk ve sağda Sir Percy Loraine

***

Olay böyle, ancak ünlü Alman Dergisi “Der Spiegel”in 19 Şubat 1968 tarihli sayısında, başka bir Ingiliz diplomatın “Sunday Times” gazetesini arayarak bu gönderiyi kendisinin “şaka” amaçlı kaleme aldığını söylediği yazmaktadır.[2] Ingiltere gibi bir devletin diplomatı böyle ciddi bir konuda nasıl “şaka” yapabilir anlamak gerçekten güç. Fakat bu bilgiyi de verelim istedik. Sevmediğimiz bir insan da olsa haksızlık yapmak istemiyoruz. Lakin bu tekzip de düşündürücü… Belki de Türkiye ile diplomatik kriz yaşanmaması için tekzip edildi. Bilemiyoruz, ancak yukarıda da gördüğünüz gibi böyle bir telgraf var.

Şaka mı, değil mi, kararı okuyucu versin.

 

**********

 

KAYNAKLAR:

[1] The Sunday Times (London), 11 Şubat 1968, sayfa 8. (Hilafet.org sitesinden alıntılanmıştır.)

Ayrca bakınız;

Double Diploma: The Life of Sir Pierson Dixon, Don and Diplomat by Piers Dixon, 1968, Hutchinson of London, sayfa 42-44.

[2] Alman Dergisi “Der Spiegel”, 19 Şubat 1968, sayı 8, sayfa 131.

Ayrca bakınız;

The New York Times, 13 Şubat 1968, sayfa 16.

 

**********

 

Kadir Çandarlıoğlu

 

**********

 

“Belgelerle Gerçek Tarih” isimli 792 sayfalık çalışmamızı ücretsiz indirebilirsiniz:

http://www.mediafire.com/?vgk9k8cozdpy7ez

*

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

21 responses to “M. Kemal Atatürk bir Ingiliz’i Türkiye’ye Reis mi yapacaktı?”

  1. beybay Avatar
    beybay

    Evet M.Kemal bir ingiliz muhibidir .Onu kahraman yapan İngilizdir.Lozanda TC devletinin temel niteliklerini belirleyen İngilizdir.
    Türkü tarih sahnesinden silmek isteyen İngiliz bu işe memur olarak M.Kemali görevli kılarak alem i islamı parçalamıştır.

    1. tugrul Avatar
      tugrul

      Burası fesat yuvası. öyle olmasaydı farklı yorumlar silinmezdi. Neden benim yorumun silindi. Sizin kim olduğunuzu bilmiyorum ama TÜRK ve MÜSLÜMAN olmadığınız kesin. Ve TÜRK ve MÜSLÜMAN düşmanı olduğunuz da.

      1. Turanist Avatar
        Turanist

        Allah düşmanı da TÜRK olmayan da senin ata dediğin, liselere Hz.Muhammed (s.a.v.) yalancıdır diye kendi eliyle yazdığı kitabı okutturan, GAVUR ŞAPKASI İÇİN TÜRK ASANDIR ayılın artık.

        “İki tarih vardır. Yalancı olan resmi tarih, bir de olayların gerçek sebebini barındıran gizli tarih.”
        -Honoré de Balzac-

  2. Kemalist genç Avatar
    Kemalist genç

    >Atatürk kendisinden sonra başa geçmesi için hasta yatağında İngiliz büyükelçisine teklifte bulunmuş.

    Atatürk vatanını ve milletini her şeyden üstün gören bir liderdi. Böyle bir teklifin aslı astarı yoktur.

    ATATÜRK EKBER

    1. Veli Galip Muzafferzade Avatar

      İngilizler size niye dizbağı nişanı verdiler diyen İsmet Paşaya verdiği cevap :
      İngilizler beni sever de ondan.

      İngilizler kendilerini güya yenen adamı niye severler acaba?

      Ah benim kafir yurttaşım.

      Allah sana hidayet versin İnşallah Amin Amin Amin.

  3. hayati kaya Avatar
    hayati kaya

    Bu yazıda ‘İngiliz gazetesinin bile’ tongaya kolayca basabildiğini gösteriyorum. Kaynağın İngiliz gazetesi; ‘İngiliz belgesi’ ya da evrakın sahibinin bir İngiliz diplomat olması; hatta onun oğlu tarafından yayınlanması; dahası kitabının bir İngiliz yayınevi tarafından basılması; öykünün gerçeğini sorgulamamıza engel değildir; daha doğrusu olmamalıdır! http://haber.star.com.tr/yazar/az-daha-bir-ingiliz-cumhurbaskanimiz-olacakmis/yazi-1068071#.Vj2a1HWGem0.facebook

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      Güzel kardesim tesekkür ederim ancak biz sözkonusu iddiayi yazida da belirttik ve takdiri okuyucuya biraktik. Oysa Cemil Kocak’in yazisi daha dün yayinlanmis. Yani biz kimseye iftira atmaya veya olmamis olaylari olmus gibi göstermeye calismiyoruz. Yayinladigimiz yaziyi basindan sonuna kadar okumus olsaydiniz bunu görebilirdiniz. Rica ederim bize önyargili yaklasmayin. Hayirli aksamlar.

      1. Recep Sarıcafer Avatar

        Bu bence gerçek.
        Yalan bile olsa herifler dahi onun diktatör olduğunu ve inkılapları İslam’ın aleyhine yaptığını anlamışlardır…
        Bizim ülkemizdeki mallar hâlâ onun (lanetullahi aleyh) diktatör olduğunu anlayamadılar ya da millete demokrat diye yutturuyorlar!

  4. Endoplazmik retikulum Avatar
    Endoplazmik retikulum

    Bu yazının bir şaka olduğu açıkça belirtilmiş. Ortaya koyduğunuz her set gibi bu da yalan.

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      Endoplazmik, yaptiginiz yorumdan daha yaziyi bile okumadiginiz anlasiliyor. Ne güzel olurdu su önyargilari kirabilseniz…

      1. Bedrettin Avatar
        Bedrettin

        Kadir Abi,
        Selamün Aleyküm

        Kadir Mısıroğlu bu diyaloğun bir kitapta geçtiğini sitenizde Şeriatın hâkimiyeti olarak geçen videoda kırkıncı dakika civarı söylüyor. Ve üstelik gazeteye de geçmiş.
        Eğer o kitaptan da bu pasajı aslıyla ve tercümesiyle aktarırsanız mesele iyice günyüzüne çıkar.
        Bence kendi yerine İngiliz sefir-i kebirini geçirmek istediği bal gibi doğru.
        Zaten İsmet Paşaya İngilizler beni sever de ondan dedi!

  5. Meraklı Kişi Avatar
    Meraklı Kişi

    Sayın belgelerlegercektarih.com editörleri, bu haberi ben de bir kaç farklı kaynaktan araştırdım.
    1) Bu telgraf şaka yapmak amacıyla yazılmış. (İngiliz arşivlerinden çıkmamış zaten, bir diplomatın (Piercon Dixon) ölümünden sonra oğlu dosyaların arasından bulup yayınlamış.
    2) Telgrafı şaka amaçlı yazan Charles Mott-Radclyffe’tir (bu şaka yapıldığı zaman Roma’da ataşe olarak bulunmaktaymış)
    3) Percy Loraine 1939’da Ankara’dan Roma’ya tayin edilmiştir.
    4) Percy Loraine’e çalışma arkadaşları “Pompous Percy” yani azametli – gösterişli olarak lakap takmışlar.
    5) Percy Loraine sık olarak Ankara’daki günlerinden bahsetmekte ve kendisini övmekte olduğundan altında çalışan Charles Mott-Radclyffe şaka amaçlı bu telgrafı hazırlar ve bir nüshasını da Piercon Dixon’a verir.
    6) Telgraf sözde Percy Loraine tarafından Lord Halifax’a yazılmış gibi görülmektedir ancak telgraf çekilmemiştir.

    Okuduğum kaynaklar;
    1) British Diplomacy in Turkey, 1583 to the present. Yazar: G. R. Berridge 2009 sf 158-159
    2) British Embassies: Their Diplomatic and Architectural History. Yazar:James Stourton

    Bu iki kaynakta olayın aslı ayrıntılarıyla anlatılmakta. Ayrıca Percy Loraine’in hayatını anlatan akademik çalışmalarda da Mustafa Kemal Atatürk ile böyle bir konuşmanın geçtiğine dair bir vesika bulamadım.

    Gerçekten resmi tarihin bize anlatılmayan yönlerini ortaya koyma çabası takdir etmeye değer. Ancak resmi tarih anlatıcılarını eleştirdiğiniz gibi tarihi tek bir perspektiften bakarak ele almanız doğru değil. Böyle bir belge elinize ulaştığında bir tarihçi olarak yapmanız gereken ilk olarak bu belgenin gerçekliğini teyit etmek olmalıdır. Bu bir tarihçi olarak sizin sorumluluğunuzdadır.
    Gördüğüm kadarıyla bir çok internet sitesi sizin paylaştığınız belgeleri link vermektedir. İnfial yaratacak derecede önemli böylesi bir yanlışlığı düzeltmeniz objektiviteniz açısından doğru olacaktır. Benim fikrimce bu sayfayı yeniden düzenleyerek bu olayın aslının ne olduğunu açıklamanızın önemli olduğunu düşünmekteyim.
    Saygılarımla

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      @Merakli kisi, anlasilan siz yaziyi tamamen okumamissiniz. Alman “der spiegel” dergisine göre bu haberin dogru olmadigini, saka gayesiyle yapildigina dair bilgiyi de yaziya eklemistik. Bununla da iktifa etmeyip, dünyanin en ciddi bürokrasisilerinden birine sahip olan bir devletin hatta imparatorlugun diplomatlarinin böyle bir hususta saka yapabilecegine inaniyor musunuz mealinde de bir sual sormustuk. Yani objektiflik icinde objektiflik sözkonusu. Ayrica yazinin “bizim arastirma”miz olmadigini, hilafet.org sitesinden alindigini da yazida belirttik. Buna ragmen kisa bir arastirma yapip der spiegelin haberini de yaziya ekledik. Hal böyleyken bizi objektif olmamakla suclamaniz, objektiflige ne kadar uymaktadir?

      1. Meraklı Kişi Avatar
        Meraklı Kişi

        Sayın editör, asıl benim anladığım siz benim yazdıklarımı tam olarak okumamışsınız ve verdiğim kaynaklara bakmak zahmetine girmemişsiniz. Ben sizin objektif olmadığınızı iddia etmedim, böyle bir suçlamada bulunmadım. Söylediğim şey bu yanlışlığı düzeltmeniz objektifliğiniz için doğru olacaktır. Burada önemli husus mevzunun aslı nedir, bunu öğrenmek ve ilgi ile takip edilen sitenizde yayınlanmasını sağlamaktır.
        Hakikatlerin ortaya çıkması ancak belgelerin ortaya konması ile olmaktadır. Anladığım kadarıyla sitenizde bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Zahmet olmazsa kaynakları araştırırsanız bu konudaki gerçeklerin daha etraflıca ortaya konulabileceği kanaatindeyim.
        Bu olayın İngilizce metinlerini buraya kopyalıyorum. Araştırıp konuyla ilgili daha ayrıntılı açıklama yapacağınızı ümit ediyorum.
        Saygılarımla,

        It was at this time that a young honorary attaché at the British Embassy in Italy, Charles Mott-Radclyffe, had an idea to relieve the chancery’s frustration at having to spend so long de-ciphering Loraine’s long and rather pompous despatches, which were repeated to Rome. He composed a clever, spoof telegram in the ambassador’s name. This claimed that in the course of a deathbed interview with Sir Percy, Atatürk had offered to nominate him as the next president of Turkey. The point is that it was testimony to the closeness with Atatürk believed to have been achieved by ‘Pompous Percy’ (as the ambassador was known behind his back), that for a short time after the spoof surfaced in London 30 years later both the telegram and the offer it contained
        were thought to be genuine.
        In 1968 the ‘telegram’ was reproduced as genuine in Dixon, Double Diploma, pp.
        42–4, and led to a minor flap in Anglo-Turkish relations; for the full story, see Mott Radclyffe, Foreign Body in the Eye, pp. 28–31, 287–9. Mango believes that Loraine’s
        relationship with Atatürk was not so special after all, Atatürk, p. 505.

      2. belgelerlegercektarih Avatar

        @Merakli kisi, yazdiklarinizi tam olarak okudum ve anladim. Söyle demissiniz: “İnfial yaratacak derecede önemli böylesi bir **yanlışlığı düzeltmeniz** objektiviteniz açısından doğru olacaktır.”

        Siz yaziyi tamamen okumadiginiz icin bizim yanlis yaptigimizi zannediyorsunuz. Ve size göre ancak bunu “düzeltmek” objektifligimiz acisindan dogru olacaktir. Eger (size göre) bu **yanlisi düzeltmezsek**, objektifligimiz acisindan yanlis olacaktir. Yani bu (sizin okdugunuz yarim) haliyle durmasi halinde objektifligimiz kalmayacaktir. Bunun manasi budur. Umarim yazinin tamamini okudugunuzda, yazdiginiz yorumun gereksiz bir yorum oldugunu kabul edeceksinizdir. Bildiklerinizi bizimle paylasmaniz güzel, fakat bunu bizi töhmet altinda birakmadan da yapabilirdiniz. Bu ise, yazdiklarimizin tamamini dikkatle okumakla mümkün olabilir. Saygilar bizden.
        .

  6. Meraklı Kişi Avatar
    Meraklı Kişi

    Sayın editör, konu bence asıl noktasından uzaklaşıyor. Bence polemiğe girmeye gerek yok. Benim sizi töhmet altında bırakmak gibi bir gayem yok. Belgeler üzerinden tartışırsak daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim.
    Bu telgrafın aslı olmadığına dair bazı kaynaklar var. Bu konuda bazı suallerim olacak.
    1) Konunun aslının ne olduğunu araştırarak okuyucuya sunsak daha doğru olmaz mı? Kararı okuyucuya bırakmışsınız ancak zannımca konunun hayati noktası bu telgrafın gerçek olup olmadığı ve böyle bir hadisenin gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Bu konuda verdiğim kaynakları araştırmayı düşünür müsünüz?
    2) İngiliz sefaretinden, dışişleri bakanlığına çekilmiş böyle bir telgraf var mıdır? İddia sahibi ispata mükelleftir. Bu konuda hilafet.org sitesinin görüşüne katılıyor musunuz?
    Sizin araştırmalarınıza göre Mustafa Kemal’in hasta yatağında İngiliz Büyükelçisine Türkiye Devleti Reis-i Cumhur’luğunu teklif etmesi gerçek midir? Yazınız bir sualle başlıyor ancak cevabı yazınızda mevcut değil.
    3) Yazınızda telgrafın tam metni ve Türkçe’si ayrıntılı bir şekilde verilmişken, Der Spiegel deki olaydan yüzeysel bahsediyorsunuz. Yazınızda şaka olduğu iddia edilen olayı size sunmuş olduğum kaynaklar ışığında düzenlemeyi düşünür müsünüz?
    4) Araştırmanız sonunda böyle bir telgrafın aslının olmadığını farkederseniz yorumlarınızda bir düzeltme yapmayı düşünür müsünüz?
    Saygılarımla

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      @Merakli kisi, hele su ifadeniz izaha lüzum göstermeyecek acikliktadir: “tek bir perspektiften bakarak ele almanız doğru değil.”

      Bu töhmet altinda birakmak degil de nedir?

      Yazi hakkinda tartismaya girmem sözkonusu degil. Yazi hilafet.org sitesinden alinmistir, (yazida da belirtilmisti zaten) ve buna ek olarak alman dergisinde böyle bir seyin sözkonusu olmadigina dair bir bilgiyi de nakletmistik. Tam bir objektiflik nmunesidir bu yaptigimiz. Yüzeysel bir nakil de degildir. Mevzunun özünü naklettik. Yazinin düzenlenmeye ihtiyaci yok, zira gayet acik. Böyle bir iddia var, ancak bu iddianin dogru olmadigina dair de bir haber var seklinde… Bir de mantik var. Acaba britanya imparatorlugunun diplomatlari bu tür sakalar yapar mi? Mevzu kapanmistir. Yazilari bastan asagi ve dikkatle okursaniz, bir daha böyle hatalar yapmazsiniz.

  7. ismail Avatar
    ismail

    1990 ların ilk yılları olmali. ünlü siyaset adamı ihsan sabri çağlayangil cumhurbaşkanı turgut özalı eleştirerek onunla polemiğe girdi. özal çağlayangile çok kızmış onun için olacakki nede olsa bursalı deyiverdi. çok tepki çeken bu sözün ne anlama geldiği herkesce malum. eski bir yakıştırmaymış bu söz. tabiiki haksız olarak. bu sözün sebebi 1932 de m.kemal tarafından ezanın türkçeleştirilmesine ve türkçe namaz denemelerine eylem yaparak tepki gösteren bursalılara bu sebeple yapıştırılan aşağılayıcı sabetaycı bir yafta olmasın.

  8. kunter Avatar
    kunter

    bi siktirin gidin arap siki yalayıcılar,

  9. ...... Avatar
    ……

    dinimizi yıkmak için ecnebilerin zorla getirdiği asma kesme doğrama heveslisi zorba sapıtmışlık düzeni başarılı olamadı. biraz bozulma olsada artık herşey aslına döndü. ecnebi şeyi yalayan gizli din sahibi bazılarının günümüze ulaşan tohumlarının kuyruk acısı kalmış. salıyor zavallılar. ne yazıkki kuduzca salmaları beyhude. artık ısıramıyorlar.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.