M. Kemal Atatürk egemenliği Padişah’tan alıp Türk Milleti’ne mi verdi?

Published by

on

M. Kemal Atatürk egemenliği Padişah’tan alıp Türk Milleti’ne mi verdi?

*

Yilmaz Öztuna, Tarih Sohbetleri, Osmanli diktatörlük müydü, Atatürk cumhuriyet mi kurdu, Atatürk demokrasi getirdi mi, Cumhuriyet nedir, Demokrasi nedir tarifi, Atatürk diktatör

Yılmaz Öztuna…

***

Cumhuriyet, 1923’ten bu yana bizde demokrasi eşanlamlısı bir kavram olarak kullanılıyor. Gerçi cumhuriyet halk kökünden gelen bir kelimedir. Ancak tarih ve siyasi ilimler terminolojisinde, asla demokrasi demek değildir. Daha çok, Devlet başkanının irsî olmadığını gösteren bir terimdir. Bu bakımdan, devlet başkanının irsî olduğunu gösteren monarşi’nin zıddıdır. Ama ne cumhuriyet, ne de monarşi kelimelerinin demokrasi kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur…

Bir cumhuriyet de, bir monarşi de demokrasi olabilir. Gene bir cumhuriyet de, bir monarşi de totaliter olabilir. Geçen asırda da böyleydi, bugün de böyledir…

Ikinci çok büyük yanlışımız, 1923’te yönetimin Osmanlı Hanedanı’ndan alınıp halka verildiği iddiasıdır. Bu iddia, iki bakımdan yanlıştır. Evvela, 1923’te cumhuriyet bir demokrasi değildir ki yönetim halka verilmiş olsun. Bu tecrübeyi 1946’dan (M. Kemal’in ölümünden 8 yıl sonra: Kadir Çandarlıoğlu) bu yana yapıyoruz. Bir tarihçi olarak gerekli mesafenin dörtte üçünü aldığımızı söyleyebilirim.

Ikinci yanlış… Asıl yanlış, ikincisidir. Yıkılan Osmanlı Imparatorluğu’nda egemenlik Osmanlı Hanedanı’nda değildi ki, 1923’te halka geçmiş olsun. Zira imparatorluğun yürürlükteki rejimi meşrutiyet idi ki, taçlı demokrasi demektir. Bugünki Belçika’daki, Isveç’teki ve sair taçlı demokrasilerdeki rejimdir.

1876’da imparatorluğumuz, meşrutiyet rejimine geçti. Bu rejim 1878-1908 arasında otuz buçuk yıl askıya alındı ama, lağvedilmedi. 1876 Anayasası yürürlükte idi, sadece bazı maddeleri uygulanmıyordu. 1908’de ise yeniden meclisler açıldı. Hükumetlere güven oyu veren ve güvensizlik oyu ile hükumetleri düşürebilen millet meclisi (o zamanki adıyla Meclis-i Meb’usan) oluştu.

Burada polemikçiler, Meşrutiyet Anayasası’nda hakan-halife’ye verilen payelerden bahsedebilirler. Bu gibi şeyler, bütün taçlı demokrasilerde mevcuttur ve sadece senboliktir. Zaten taçlı demokraside hükümdar, bir senbolden ve bir temsil görevinden ibarettir. Milli bayrağın canlı olanıdır. Ingiltere’de belli başlı her kuruluş ve kurum Majesteleri’nindir. Bu sadece senboliktir. Osmanlı’nın birçok kuruluş ve kurumun adının sonuna Şahane ve Hümayun kelimelerini takması gibidir.

Hiç kimse, 1908’den sonraki üç padişahın, mesela 1909-1918 arasındaki halkın Sultan Reşad dediği resmi adıyla Beşinci Sultan Mehmed Han’ın fiili yetkilerinin bugünki en demokratik Avrupa hükümdarı kim ise (mesela Isveç kralı ise), ondan daha fazla olduğunu iddia edemez…

Binaenaleyh, 1923’te egemenlik Osmanlı Hanedanı’ndan Türk milletine geçmiş falan değildir. Egemenlik zaten Türk milletinde idi. Bu hakkın millet tarafından 1923’ten önce layıkıyle kullanılmadığı doğrudur. Ancak 1923’ten sonra da layıkıyle kullanılmamıştır…[1]

Yılmaz Öztuna meseleyi kibarca ifade etmiş ama demek istediği şudur; Osmanlı’da meşrutiyet olduğuna bakmayın, güvensizlik oyu ile hükumetleri düşürebilen millet meclisi vardı, dolayısıyla diktatörlük değildi… M. Kemal’in ise cumhuriyet getirdiğine aldanmayın, çünkü demokrasi yoktu, yani totaliterdi yani diktatörlüktü.

.

**********

.
KAYNAK: 
.

[1] Yılmaz Öztuna, Tarih Sohbetleri, cild 2, Ötüken Neşriyat, 5. Baskı, (1. Baskı 1998), Istanbul, sayfa 64, 65.

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

.

**********

.

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

www.belgelerlegercektarih.com

*

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.