CHP döneminde Camilerin başına gelenler (Mideniz kaldırmayacak)
*
Kemalist zulümlerin canlı şahidi Hasan dayı…
***
CHP döneminde camilerin ahır, ambar, depo vs. olarak kullanıldığını, bazılarının içinde fuhuş icra edildiğini, birçoğunun kapatılıp satıldığını, hatta yıkıldığını evvelki paylaşımlarımızda belgelerle ortaya koymuştuk.[1] Bu yazıda ise bazı camilerin başına neler geldiğine -kısaca- temas edeceğiz.
Aslında Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi mezunu olan fakat yazarlık da yapan Prof. Cüneyd Suavi, “Kesilen Gitar” isimli hatıratında CHP döneminde camilerin başına gelen fenalıkları Hasan dayısından yani bir “görgü şahidi”nden nakleder. Buyrun hep beraber okuyalım:
– Hasan Dayı:
“Adapazarı gibi, bütün ülke zulümden sinmiş durumdaydı. Ezan ve Kur’an okumak zaten yasaktı. Her şehirde tek bir cami açık tutuluyordu. Mesela, Adapazarı’ndaki Salko Cami, bando takımına tahsis edildi. Gün boyunca gümbür gümbür bando sesi yükselirdi içerden. Bu gürültücü bando, daha sonra Orta Cami’ye geçti. Aziziye Camisi, ‘Halk Oyunları Merkezi’ haline getirildi. Zurnalar üst kattaydı, davullarsa alt katta. Caminin tam ortasında horon tepiliyordu.
Yeni Cami’ye gelince: Hayvanlara ahır olarak seçilmiştir. Bir kısmına saman depolanırdı. (Marmara depreminde yıkılan) Tozlu Cami’nin yerinde eskiden de bir cami bulunurdu. O da aynı adı taşımaktaydı. Bu cami de Yeni Cami gibi ahır yapıldı. Içerisi hayvan gübresiyle doluydu, çok pis kokardı. Bir tek Orhan Cami açıktı ama, ‘Katrancılar’ (şapka takmayanların başına katran süren Jandarma:Kadir Çandarlıoğlu) onun kapısında hazır beklerdi.[2] Içeriden şapkasız biri çıktığında, onu doğduğuna bin pişman ederlerdi. Bu sırada eğlenip gülerlerdi, hem de kahkahalarla…”
*
Ambar yapılan bir cami…
***
– Hasan Hoca’yla yaptığım sohbet uzun sürmüştü. Fakat dayım olduğundan bu durum beni rahatsız etmedi. Zaten eşimle beraber arada bir gidip elini öpüyorduk.
“Dayıcığım. Diğer şehirler de Adapazarı gibi miydi?”
– Hasan Dayı:
“Belki daha kötüydü. 1940 yılında Tekirdağ’dan dönmüştüm. Askerliğim bitmişti. Trenle Istanbul’a, Sirkeci Garı’na indik arkadaşlarla. Ben akşam namazı için bir cami arıyordum. Abdest almadan önce, çavuşuma gidip tuvalet yeri sordum.
Çavuşumuz Istanbul’u iyi tanırdı.
Bir cami tarif ederek ‘Orada’ dedi.
Hemen camiye gittim, dört yanını dolaştım. Ama tuvalet falan bulamadım. Tekrar çavuşa gelerek tuvaleti göstermesini rica ettim. Koluma girdi ve sanki eğlenircesine beni camiye soktu. Daha sonra mihraba, yani imam efendinin namaz kıldırdığı yere getirip:
‘işte tuvalet!’ dedi.
O anda neredeyse ölecektim. Mihrabın döşeme tahtaları sökülmüş ve alt kısmına bir çukur kazılmıştı. Gelen giden kıbleye arkasını dönüp, işlerini o mihrapta hallediyordu. Gittiğim cami, zannederim şimdiki Hoca Paşa Camisiydi. Ben bunu tek bir örnek sanıyordum. Fakat aynı felaketi Damat Ibrahim Paşa ve Küçük Ayasofya Camisinde de gördüm. Kim bilir kaç camiyi kirlettiler böyle? Ne yazık ki bunları yaşadık evladım. Siz inşaallah böyle bir şey yaşamazsınız.”[3]
.
**********
.
KAYNAKLAR:
.
[1] Atatürk ve Inönü döneminde kapatılan, satılan ve ahır yapılan camilere dair belgeler için bakınız;
CHP döneminde içinde fuhuş icra edilen camilerle alakalı malumat için bakınız;
CHP döneminde satılan bazı camilerle alakalı tafsilat için bakınız;
[2] CHP döneminde şapka giymeyenlerin başına katran sürülüyordu. Tafsilat için bakınız;
[3] Prof. Cüneyd Suavi, Kesilen Gitar-Çok Sesli Hatıralar, Nesil Yayınları, 8. Baskı, Istanbul 2016, sayfa 190-193.
.
**********
.
Kadir Çandarlıoğlu
.
Paylaşım Şartı:
Paylaşmak istediğiniz bir yazı, görsel vs. varsa, alakalı yazıya gidin ve yukarıdaki adres çubuğunda görülen linki kopyalayıp paylaşmak istediğiniz yere yapıştırın. Yani YALNIZCA LİNK PAYLAŞIMINA MÜSAADE EDİYORUZ. Ayrıca yazının sonunda “facebook” veya “twitter”ın sosyal medya paylaşım butonları var. O butonlara tıklayarak da paylaşılabilir. Başka türlüsüne hiçbir surette rızamız yoktur.
*
Babam şuan 87 yaşında o dönemi birebir yaşamış birisi, camilerin kilitli olduğunu, penceresinden girerek Kur’an okuduklarını, bir kişiyi köyün girişine erkete diktiklerini, jandarmanın geldiğini haber alınca hızla camiden kaçtıkları dönemi hep anlatır zaten, iyi günler
Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.
Tesekkürler Bekir MIZRAK.
Bu tarz zulümleri duyanlar varsa, buraya yorum olarak yazabilirler.
Benim babaannem de konu açıldığında anlatır camide Kuran öğrenirken jandarmalar geldiğinde hemen kaçardık derdi,Kuran okumak yasaktı tabi o zamanlar.Trabzon’dan yazıyorum,burdaki köylerde eskilerden kime sorsan anlatır herkes benzer şeyleri yaşamıştır eskiden.
ikinci dünya savaşı yılları olan 1942 de Darıcadaki Osmanlı camisi ibadete kapatılarak askeriye tarafından karargah yapıldı.Burası Darıcanın tek camisi idi. Askerlerden bazılarının camide edepsizlik yaptıkları görüldü. Kimi askerler çarpıldı. Komutanları 1946 da askerleri camiden çağırarak ayrıldı. Cami tekrar ibadete açıldı. 1919-22 dönemlerinde Gebze İngiliz, yunan ve tekrar ingiliz işgaline uğradığında işgalci güçler camileri ibadete kapatmamışlardı. Aynı yıllarda Gebze ilçe merkezindeki Sultan Orhan camiside ibadete kapatılarak askeri karargah olarak kullanıldı. Caminin medrese kısmı bu yıllarda yıkılarak ortadan kaldırıldı. Çoban Mustafa paşa külliyesi bütün birimleriyle askeri karargah yapıldı. İlyasbey camiside ibadete kapatılıp askeri karargah durumuna getirildi. Karabakkal mescidide ibadete kapatılarak askerlerin erzak deposu haline getirildi. Gebze ilçe merkezindede ibadete açık cami kalmadı.Köylerdede bazı camiler boşaltılarak askeri karargah durumuna getirildi. Çoğu köyün camisi ibadete açık olduğu halde toplum dini açıdan kasten bozulup cahil bırakıldığı için ne yazıkki köylülerin pek çoğu bu görevlerini yerine getiremiyorlardı. 1946 de normal yaşama dönüldü.
Banada babamın anlattığı o zamanlarda köyde bir adam gizliden Kur-an-ı Kerim dersleri veriyormuş. Bir gün köye jandarma gelecek korkusuyla gece vakti yaylaya kaçıp gizlenmiş alır götürürler diye. Korkmuş adam.
hiç şaşırmadım.
Bir gün gençlerin olduğu dini bir sohbete aşı 90 üzerinde yüze yaklaşmış bir ihtiyar amca da katılmıştı. Sohbet esnasında bir ara gözlerinin dolduğunu fark ettim çay arasında yanına gittim konuşmak için. Zaten ihtiyarların anlatması için çok şey sormaya gerek yok onlar anlatmaya başlıyor. Öyle bir ortamı özellikle gençlerin bulunduğu ortamı görünce biz dedi çocukken jandarma geldiğinde Kur’an’ı kerimleri yakalamasınlar diye naylon parçalarına sarıp hayvan gübrelerinin içine saklardık dedi çünkü jandarma her yere bakardı oraya bakamazdı daha çok şeyler anlattı ama durumun ve vehametini anlamak için bu kadarıda yeter zannederim
Selçuklu eseri Erzurum Ulu cami ahır olarak kullanılmış.