Sahtekarın yeni yalanı ve belgeli cevap!

Bizi takip edenlerin malumu olduğu üzere ilk başlarda bizim ve sitemizin ismini kullanarak instagram’da kendisini “Kadir Çandarlıoğlu” olarak tanıtan ve fakat deşifre etmemiz üzerine yakayı ele veren sahtekar ne yapacağını şaşırmış bir vaziyete düşüp bir anda ismini “Ali Çandarlı”ya dönüştürmüştü.

Son paylaşımında ise yeni bir yalan yumurtladı. Neymiş, “birileri” (artık kimlerse…) onun ismiyle fake yani sahte hesaplar açmış ve onun namına benim ismimi kullanmışlar. Yani kendisi masum imiş… Yalan içinde yalan… Pes doğrusu… Bunda Allah korkusu diye bir şey yok. Milletin aklıyla alenen alay ediyor. Adama sormazlar mı; “şimdiye kadar neden bunu söylemedin” diye? Söylemedi çünkü böyle bir şey yoktu. O vakit bir şekilde herkesi bu yalana inandırırım diye düşünmüş olmalıdır. Fakat insanlar; “niçin kendini Kadir Çandarlıoğlu olarak tanıttın, niçin onun ismini kullandın?” diye ısrarla sorunca, çaresiz; “bekleyin göreceksiniz, yakında her şey ortaya çıkacak” diye savsaklamaktan başka bir cevap da veremeyince artık bütün ümitleri suya düştü ve bu yeni yalanı uydurmak ihtiyacı hissetti. Madem başkaları onun ismine fake hesap açıp kendilerini Kadir Çandarlıoğlu olarak tanıttı, o halde niçin “Ali Çandarlı” ismini aldı? Bu isim benzerliği tesadüf olabilir mi? Güya 5 sene sitemin reklamını yapmış ya, hangi isimle yaptı? Halbuki ben onu tanımıyorum. Böyle bir talimat veya ricada da bulunmadım. Yalan söylüyor. O kendisini Kadir Çandarlıoğlu olarak tanıttı, zira böylelikle bu site de ona ait olmuş oluyor. Dolayısıyla o, bu sitenin reklamını yaparak, esasen kendi reklamını yapmış oldu. Kendi reklamını yapıp insanları aldattı ve bu site üzerinden meşruiyet devşirdi. Bu inkar edilemez. Tıpkı Fetö’nün, Bediüzzaman Said Nursi üzerinden meşruiyet devşirdiği gibi. Tıpkı M. Kemal’in ilk başlarda Sultan Vahideddin’den meşruiyet devşirdiği gibi…

Nitekim ifşa olunca siteme gönderdiği mesajda bunu itiraf edip bu meseleyi kapatmamı istedi. Fakat şartlarımı yerine getirmediği için kapanmadı. Işte bana gönderdiği o mail:

*

***

Niçin; “instagramda bulunan bütün sayfaları sildim” dedi? Suçsuz olsa; “ben senin ismini kullanmadım, bir yanlış anlama var” demez miydi? Çünkü yediği herzelerin gayet farkındaydı. Peki daha ne dedi? “eşimi niye karıştırdın?” ve “ima ettiğin şekilde kursağımdan 1 tl geçtiyse” diyerek duygu sömürüsü yaptı. Bir de “ima ettiğin şekilde” diyerek bir kayıt koyuyor, yani istisna ediyor. Yani “ima ettiğin şekilde değil ama başka bir şekilde aldım” demektir bunun manası. Aklınca bizimle oyun oynuyor…

Halbuki para aldığına dair beyanlar var. Mesajlardan arayıp önünüze koyabilirim. Eşiyle alakalı mesele ise onun anlattığı gibi değildir. O hususta aynen şöyle yazmıştım: “zuleyha_kskc61′ adlı bir hesap daha var ve bu ‘1kazasker’ isimli sahtekarın eşiy-miş.’ Üstelik bu sahtekarlar instagram’da ‘evinizin_en_guzel_kosesi’ adıyla bir hesap açıp burada ev eşyaları satıyorlar-mış.”

Yani “miş-mış” eki kullanmıştım. Yani bir itham değil, hüküm değil; bir rivayet naklidir. Kesinlik bildiren bir cümle kurmadım. Kesinliği belli olmadığını vurgulamak için insan “miş-mış” eki kullanılır… Ayrıca “Eşiy-miş” dedim, zira yakayı ele verince yaptığı bir açıklamada, bizi yalanlamak için; “eşim yok” diyordu. Dolayısıyla eşi olup olmadığını bilmiyordum. Ama bunun gramerden de haberi yok. Ben onun gibi yalancı vicdansız sahtekar değilim. Ne yaptığımı ve ne dediğimi -elhamdulillah- gayet iyi biliyorum.

Fakat buna rağmen “sahtekarlığını ve bütün hile ve desiselerini gözlerden kaçırmak” için sürekli bu iki meseleyi öne çıkararak duygu sömürüsü yaptı. Bir de “bende egonun e’si yok” diyor. Halbuki aynı yerde “ben böyle yaptım, ben şöyle ettim” gibi cümleler kurmaktan da geri kalmıyor. Kendince çocuk kandırıyor. Bir de en çok iftihar ettiği şey; “kemalistlerle canlı tartışmalar yapmak.”

Fesubhanallah…

Insan bununla iftihar eder mi? Bir insanın kemalistlerle tartışması mühim bir şey midir ki “maharet”miş gibi anlatılıyor?

Kemalist kim?

Kadir Mısıroğlu üstadın ifadesiyle “mantıkla alışverişi kesmiş adam”dır. Mantık fukaralarıyla, cahillerle tartışmak ne zamandan beri methedilecek bir işmiş gibi pazarlanır oldu? Ne günlere kaldık Ya Rabbi!.. Onlarla da tartışamayacaksanız, “ölün” daha iyi. Bu neye benziyor biliyor musunuz?

Tıpkı M. Kemal’in kıçı kırık yunanı yendiğini öne çıkararak bütün yanlışlarını gözden kaçırmaya benziyor. Hakikaten M. Kemal’in yanlışlarını söylediğimizde, kemalistler de şöyle demiyor mu: “Ama o yunanı denize döktü!” Halbuki yunan kim?

Dolayısıyla kemalistlerle tartışmak nedir ki bir “maharetmiş” gibi takdim ediliyor? Böyle saçma bir şey olabilir mi? Yani bu seviyeye mi düştük?