Belgelerle Gerçek Tarih sitesine atılan iftiralara cevap – 2
Belgelerle Gerçek Tarih sitesine atılan iftiralara cevap – 2

Belgelerle Gerçek Tarih sitesine atılan iftiralara cevap – 2

Belgelerle Gerçek Tarih sitesine atılan iftiralara cevap – 2

*

***

Bu gece sosyal medya hesabıma gelen bir özel mesajda, 2012 senesinde paylaştığım; “M. Kemal Atatürk’ün Ingiliz Istihbaratı ile gizli ilişkisi deşifre oldu” başlıklı yazımın bir kaynağına, özel bir TV kanalında cevap verildiği yazıyordu.

Tam da; “Hele şükür! TV’de çıktığına göre nitelikli ve tarih usulüne uygun ilmî bir cevaptır herhalde” diye musmutlu olmak üzereyken sevincim kursağımda kaldı, iyi mi… Zira cevap verdiğini zanneden sözde tarihçi yazarın, mevzuları sürekli çarpıttığı ilim erbabına malumdur.

Işte bu sebeple yazı boyunca ona “çarpıtan” manasında “manipülatör” diyeceğim… Yine bu tayfadan birine cevap olarak yazdığım bir yazıda “Neron” ismini takmıştım. Bir başka kemalist daha var, ona da ileride yazacağım yazılarda “Ziyaa” adıyla hitap edeceğim.

Neyse hemen cevabını verelim. Cevap derken yanlış anlaşılmasın. Ortada cevap verilmesi gereken makul ve ciddiye alınabilecek bir itham yok. Maalesef “laf olsun torba dolsun, zokayı nasıl olsa yuttururum” kabilinden ve kelimenin tam manasıyla “boş” bir manipülasyonlar silsilesi söz konusudur. Biz burada yalnızca manipülasyonlara yani çarpıtmalara cevap vermekle iktifa edeceğiz. Yalnız yayını seyretmeyenlerin yazıyı anlamaları biraz zor olabilir. Lakin çok gerekli bir mevzu da değil açıkçası, çünkü tam bir deli saçması yayındı. Bu cevabı ise hem yayını seyreden cahil kemalistlerin nasıl aldatıldıklarını göstermek ve hem de “sükut ikrardan gelir” denilmemesi için paylaşıyorum.

Konu, bahsi geçen yazımdaki şu bilgidir:

“Stanford Shaw’un Türk Tarih Kurumu tarafından Ingilizce basılan 6 ciltlik eserinin birinci cildinde, M. Kemal’in, Osmanlı Savaş Bakanlığı’nda Ingiliz Kontrol Subayı olarak görev yapan ve aynı zamanda Ingiliz Istihbaratının (M.İ.6) Istanbul’daki başı olan J. G. Bennett’e, -sıkı durun- şu çarpıcı planı önerdiği yazmaktadır:

‘Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak.’

Evet, yanlış okumadınız… M. Kemal Atatürk, ‘Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak’ istiyor.

Ingilizcesi aynen şöyle:

‘…to whom he suggested the idea to organize a Turkish army under British officers…’

Bu bilginin kaynağını ise yazımda şöyle vermiştim:

“Stanford Shaw, From Empire to Republic, The Turkish War of National Liberation, cild 1, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2000, sayfa 358, 359.”

Shaw’dan naklettiğim kaynaklar: “J.G. Bennett, Mustafa Kemal, Contemporary Review no 122 (November 1922), sayfa 590 – 594; J.G. Bennett, Witness: The Story of a Search, Hodder, London 1962, sayfa 22 – 112.”

Yani kaynağımız M. Kemal’in kurduğu ve dolayısıyla da “kemalistlerin” kendi kurumları olan “Türk Tarih Kurumu” tarafından ingilizce basılan bir kitaptır.

Fakat ismi lazım olmayan malum manipülatöre göre bu yazıyla M. Kemal’e “iftira” atmışım.

Allah Allah, “acaba yanlış bir alıntı mı yaptım” diye düşünürken, bay manipülatörün söz konusu kitapta böyle bir bilginin yer aldığını kabul edivermesiyle kısa bir şaşkınlık yaşadım. “Ya hu daha karpuz kesecektik, neden hemen itiraf etti ki” diye mırıldanıyordum ki daha da ileri giderek Stanford Shaw’un saygın ve Türklerin “Ermeni Soykırımı” yapmadıklarını savunan çok önemli bir akademisyen, üstelik Atatürkçülerin sevip saydığı değerli bir bilim adamı olarak görüldüğünü söyledi.

Şu vicdansızlığa, şu çarpıtmaya, şu utanmazlığa bakar mısınız?

Kitabın yazarı “saygın” fakat o kitaptan noktasına-virgülüne dokunmadan olduğu gibi “alıntı” yapan ben ise “iftiracı” oluyorum! Neyse geçelim.

Manipülatör bey daha sonra Stanford Shaw’un verdiği bilginin kaynaklarını kurcalamaya başlıyor. Birinci kaynak şudur: J.G. Bennett, “Mustafa Kemal”, Contemporary Review no 122 (November 1922), sayfa 590 – 594.

Yani M. Kemal ile görüşen ingiliz istihbaratçı Bennett’in Kasım 1922’de yayınlanan makalesi. Nitekim yazımın kaynaklar kısmında bunu da belirtmiştim. Bu kaynağa birazdan tekrar döneceğiz, ancak evvela çok kısa bir ara verelim.

Shaw’un konuyla ilgili “üçüncü” kaynağı ise dönemin Türk istihbaratçısı Hüsamettin Ertürk’ün “Iki Devrin Perde Arkası” adlı kitabıdır. Yalnız kitabın sayfa numaraları olarak “259-425” arası gösterilmiştir. Manipülatör bey, bir sayfa değil de 100 küsur sayfanın referans olarak gösterilmiş olmasına sitem ediyor ve mealen: “100 küsur sayfa okudum fakat bu bilgiyi bulamadım, gözlerim kızardı” diyerek hayıflanıyor. Fakat bunu ben değil, Stanford Shaw veriyor. Kaldı ki, Stanford Shaw o dipnota latince “passim” ifadesini de eklemiştir. Passim, akademik bir terimdir ve yazarın verdiği birinci kaynağı doğrulayan, kuvvetlendiren ve destekleyen karinelere atıf yapmak için kullanılır. Karinelerin çokluğundan dolayı belirli bir sayfa yerine kitabın konuyla ilgili bölümüne yönlendirme yapılır. Bir nevi “okuma tavsiyesi” de denilebilir.

Eğer bay manipülatör, kemalist uyduruk tarihin dar kalıplarından sıyrılıp, akademik dünyaya açılmış olsaydı, “passim”in ne demek olduğunu bilirdi. Dolayısıyla 100 küsur sayfayı tek tek okumak mecburiyetinde kalmaz ve o melül melül bakan gözleri de kızarmazdı.

Neyse… Bu gibi zikre bile değmez ayrıntılarla sanki “esasa dair” kelam ediyormuş gibi ve Komiser Kolombo edasıyla bir müddet daha algı oluşturup caka satan bu manipülatör, nihayet seyircisinin tava geldiğine hükmederek sadede geliyor ve sözü Bennett’in Kasım 1922’de yazmış olduğu ve yukarıda da bahsi edilen makaleye getiriyor.

Manipülatör bey, makalenin esas meselesine geçmeden evvel, tıpkı Istiklal Mahkemesi heyetinin şapka ile ilgili kitabından dolayı astığı Iskilipli Atıf hocanın “geçmişini” kurcalayıp vereceği haksız hükme “dolgu malzemesi” topladığı gibi, Bennett’in makalesindeki konuyla alakasız olan yani M. Kemal’in gençlik yıllarına ait bilgilerin maddi hatalarına dikkat çekiyor. Yazarı seyircinin gözünde kafi derecede itibarsızlaştırdığına kanaat getirdikten sonra da, Bennett’in;

“M. Kemal ile ilk kez 1919’un başlarında tanıştım” sözünü naklediyor. Devamında lafı, yine Bennett’in; “M. Kemal’in 1919 yılının Nisan’ıyla Haziran’ı arasında Ferit Paşa ile pek çok görüşmesi olmuştur” sözüne getirip; “Haziranda nasıl görüşmüş olabilir, M. Kemal Haziran’da Istanbul’da değil ki” diyor.

Yine Bennett’in makalesinden okumaya devam ediyor:

“Ben kendisini bu görüşmelerden sonra Şişli’deki evinde sık sık ziyaret eder, geleceği için umutlarını arkadaşlarına anlatışını dinlerdim.”

Manipülatör bey hemen araya girerek kendi yorumunu ekliyor:

“Atatürk’ü Şişli’de bulabilmek için herhalde büyük çaba harcamıştır. Çünkü Haziran 1919’da Atatürk Şişli’de değil, Anadolu’da.”

Halbuki M. Kemal’in “Nutuk” adlı kitabında bile düzinecilerce hata bulunmaktadır ama her ne hikmetse ona laf etmiyor. Devam edelim…

Manipülatör bey; “işte Stanford Shaw’un kitabında geçen ve dezenformasyoncuların yapışıp yaydıkları cümleye geliyoruz” dedikten sonra Bennett’in makalesinden M. Kemal’in bahsi geçen teklifini şu şekilde naklediyor:

“O sıralar, Ferit Paşa’ya ve Istanbul’daki Britanya yetkililerine, uzlaşıcı bir politikanın erdemlerini ısrarla anlatıyordu. Barış Antlaşması’nda Türkiye’nin Trakya ve Istanbul’u elinde bulundurması koşuluyla, General Denikin’le uyum içinde bolşeviklere karşı bir Türk ordusunu yönetmeyi öneriyordu.”

Söz yine manipülatörde:

“Evet işte Stanford Shaw’un, Atatürk’ün Ingiliz istihbaratçı Bennett’e; Ingiliz subaylarının komutası altında bir Türk ordusu örgütlemeyi önerdi cümlesinin kaynağı bu!” diyerek bana atmış olduğu “iftirayı” afiyetle yemiş oldu.

Bennett’in makalesinde geçen paragrafı tekrar ve kesintisiz nakledeyim:

“M. Kemal’in 1919 yılının Nisan’ıyla Haziran’ı arasında Ferit Paşa ile pek çok görüşmesi olmuştur. Ben kendisini, bu görüşmelerden sonra Şişli’deki evinde sık sık ziyaret eder, geleceği için umutlarını arkadaşlarına anlatışını dinlerdim. O sıralar, Ferit Paşa’ya ve Istanbul’daki Britanya yetkililerine, uzlaşıcı bir politikanın erdemlerini ısrarla anlatıyordu. Barış Antlaşması’nda Türkiye’nin Trakya ve Istanbul’u elinde bulundurması koşuluyla, General Denikin’le uyum içinde bolşeviklere karşı bir Türk ordusunu yönetmeyi öneriyordu.”

Inanılır gibi değil… Bennett yazmış, Stanford Shaw ondan alıntılamış, ben de Stanford Shaw’dan alıntılıyorum ama “iftiracı” oluyorum. Böyle bir mantık olabilir mi? Buna artık manipülatörlük denmez, bu bildiğiniz “terminatörlük”tür; bütün tarih usulünü, mantık kaidelerini yakıp yıkıyor, yerle yeksan ediyor…

Bay manipülatörün bir yorumunu daha nakledeceğim, ancak evvela bu yazıyı ayakta okuyorsanız lütfen yere düşmeyecek şekilde sağlam bir koltuğa yapışın.

Hazır mısınız?

Öyleyse gelsin yılın yorumu:

“Peki burada Bennett; ‘bana önerdi’ diyor mu? ‘Bana, benim şahsıma böyle bir öneride bulundu’ diyor mu, demiyor. Yani böyle bir önerisi vardı ama kendisinin şahsına değil.”

Bundan daha iyi manipülatörlük olabilir mi bilmiyorum… Makaleye göre M. Kemal Ferit Paşa’ya ve ingiliz yetkililerine söz konusu teklifi yaptı, burası kesin. Ayrıca arkadaşlarıyla birlikte evinde yaptığı görüşmelerde Ingiliz istihbaratçı Bennett de bulunuyordu, bu da kesin… Peki Bennett bu bilgiyi kimden aldı? M. Kemal evinde bu tekliften Bennett’e bahsetmiş olmasaydı, bunları nereden bilecekti? Aynı anda hem Ferit Paşa ve hem de ingiliz yetkililer mi Bennett’e haber verdiler? Farzedelim ki Bennett’e teklif etmedi… Ne değişirdi? Bennett zaten bir vasıtaydı, karar verme mevkiinde bulunmuyor ve aldığı bilgileri üstlerine iletiyordu. Neymiş efendim, Bennett o sırada Ingiliz Kontrol Subayı imiş, istihbarata sonra geçmiş imiş. Kontrol subayı olduğunu biz de yazdık ancak bu onun istihbarat toplamadığını ve ona müracaat edilmediğini göstermez. M. Kemal de Sofya’da Ataşemiliter yani askeri elçi iken 1913 ve 1914 yıllarında Bulgar ordusu hakkında topladığı istihbaratları Genelkurmaya raporluyordu. Bu manipülatörler, laf cambazlıklarıyla meseleyi çarpıtabileceklerini zannediyorlar. Işte kemalistlerin sözde “tarihçi” diye dinledikleri zevatın hal-i pürmelali budur.

Lakin manipülatöre bütün bu manipülasyonlar kafi gelmemiş olacak ki, Bennett’in 1962 senesinde yayınlanan ve yazımda da kaynağını verdiğim “Witness” adlı hatıratıyla 1922’de kaleme almış olduğu makale arasında bir karşılaştırma yapmak ihtiyacını hissediyor ve mealen diyor ki;

“1962’de yayınlanan hatıratta, 1922 senesinde yazmış olduğu makaledeki iddiaya yer vermiyor.”

Ne olmuş yer vermemişse?

Peki M. Kemal, bugün artık belgesi elimizde bulunan “Ingiliz vizesi”yle Samsun’a gittiğini Nutuk’ta söylüyor mu? Söylemiyor.

17 Kasım 1918 tarihinde, Istanbul’da kendi parasıyla çıkardığı “Minber” gazetesinde yayınlanan mülakatında yer alan aşağıdaki sözleri Nutuk’ta geçiyor mu:

“Ingilizlerin Osmanlı milletinin hürriyetine ve devletimizin bağımsızlığına riayette gösterecekleri hürmet ve insaniyet karşısında yalnız benim değil, bütün Osmanlı milletinin Ingilizlerden daha hayırhah (iyiliksever) bir dost olamayacağı kanaatiyle etkilenmeleri pek tabiidir.”

Geçmiyor…

Bu misalleri çoğaltabiliriz. Dolayısıyla bu gerekçenin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Geçelim…

Bay manipülatör, Bennett’in 1922’de yazmış olduğu makaleyi yalanlamak için 1962’de kaleme aldığı hatıratı kullanmaya devam ediyor. Işte tam da burada bir ikiyüzlülüğünü daha ortaya koyalım.

Hatırlayın, az yukarıda makalenin kıymetini düşürmek için Bennett’in M. Kemal ile “Haziran” ayında görüştüğüne dair iddiasına;

Haziran’da nasıl görüşmüş olabilir, M. Kemal Haziran’da Istanbul’da değil ki” diye verip veriştiriyordu.

Fakaaat Bennett’in 1962’de yayınlanan hatıratında geçen şu cümleyi hiçbir itiraz serdetmeden naklediyor:

“8 Haziran’da, ilginç bir tesadüf eseri yirmi ikinci doğum günümde bir Türk subay odama gelip, M. Kemal ve heyeti için vize istedi.”

Aynı bilgi hatasından dolayı makaleyi yerden yere vuran bu manipülatör, neden hatıratta geçen hataya itiraz etmedi? Neden kıymetini düşürmeye yeltenmedi? Çünkü onu kullanacak. Işte kemalist Resmi Tarih de zaten bu sakat zihniyetle inşa edildi.

Yazıyı daha fazla şişirmemek için burada kısa kesiyorum.

Bay manipülatör, Nezih Uzel’in 1972’de Bennett ile yaptığı mülakattan da bazı nakillerde bulunuyor. Malum, Bennett Samsun’a gitmesi için M. Kemal’e vize vermişti ve biz bu belgeyi sitemizde paylaşmıştık. Işte Bennett söz konusu mülakatında vizeyi vermeden çok önce de M. Kemal ile görüştüğünü itiraf ediyor. Fakat bay manipülatör bunu TV ekranında okumasına rağmen, sanki bu sahneye şahit olmuş gibi hiçbir delil göstermeden; “sadece uzaktan selamlaştılar” diyerek geçiştiriyor.

Manipülatör manipülasyona doymuyor ve mevzu halüsinasyona doğru gidiyor… En sonunda 1922’de yayınlanan makalenin Bennett’e ait olmadığını da yumurtladı, iyi mi… Manipülatöre göre bahsi edilen makale Gerald H. Fitzmaurice adlı bir diplomat tarafından kaleme alınmış. Bilmeyenler için söyleyeyim, Fitzmaurice, Birinci Dünya Harbi’nden evvel Ingiltere’nin Türkiye Büyükelçiliği’nde baştercüman olarak çalışan bir diplomattı. Peki makalenin ona ait olduğuna dair kaynak nedir? Kaynak maynak yok! Bay manipülatör; “bu benim iddiam” diyor. Kaynak yok, delil yok, ispat hiç yok… Sadece iddia… Kerameti kendinden menkul. Bizim kaynaklı, delilli yazımıza burun kıvıran manipülatör, bir “iddia”yla kitlemi kitlerim diyor anlaşılan…

Halbuki söz konusu makalenin altında Bennett’in ismi var. Ona ait olduğuna dair delillerden birisi de, Bennett’in hem makalede, hem de 40 sene sonra yazdığı hatıratında, bu hadiselerden bahsederken yanlış olarak “Haziran” ayını vermiş olmasıdır. Işte bu hata her iki yayının da zayıf hafızalı ve “bir” kişinin kaleminden çıkmış olduğunu gösteren en bariz delildir. Bu bir.

Iki; Eğer 1922’de yayınlanan makalede yer alan bilgiler yalan olsaydı, M. Kemal derhal tekzip ederdi. Halbuki yalanlamadı.

Üç; Bennett 1962’de “kendi” hayatını, 1922’de yazdığı makalede ise “M. Kemal”i anlatıyor. Kendi hayatını anlattığı kitapta, M. Kemal ile ilgili, üstelik 40 sene evvel kaleme almış olduğu makalenin tafsilatına girmesi beklenemez ve bu gayet tabiidir.

Netice olarak bay manipülatörün bize “iftiracı” demesi bir iftiradır. Kendisi de müfteridir. Zira alıntı yaptığım kitap ve o kitabın verdiği kaynak da bu görüşmeleri ve teklifi doğruluyor. Bizzat okudu.

Kemalist manipülatörlerin devri artık kapanmıştır. Bütün yalanlarınızı o kızarmaz suratlarınıza tek tek çarpmaya devam edeceğiz. Daha yeni başladık.

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

https://www.instagram.com/kadir_candarlioglu_gercektarih

https://instagram.com/belgelerlegercektarihcom

.

Paylaşım Şartı:

Paylaşmak istediğiniz bir yazı, görsel vs. varsa, alakalı yazıya gidin ve yukarıdaki adres çubuğunda görülen linki kopyalayıp paylaşmak istediğiniz yere yapıştırın. Yani YALNIZCA LİNK PAYLAŞIMINA MÜSAADE EDİYORUZ. Ayrıca yazının sonunda “facebook” veya “twitter”ın sosyal medya paylaşım butonları var. O butonlara tıklayarak da paylaşılabilir. Başka türlüsüne hiçbir surette rızamız yoktur.

*

3 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: