CHP Dönemi’nde Kurulan Eroin Fabrikaları…
*
***
Kemal Kılıçdaroğlu son günlerde sık sık uyuşturucudan bahseder oldu. Anlaşılan CHP Tek Parti döneminde “ilaç üretmek” bahanesiyle kurulan ve birinin yönetim kurulu başkanı koltuğunda CHP’li milletvekilinin de oturduğu 3 eroin fabrikasından habersiz.
O halde hemen başlayalım.
Istanbul’da ilk eroin fabrikası 1926’da Taksim Gezisi’nin Divan Oteli, Taşkışla cihetindeki kısımda kuruldu. Ikincisi 1929’da Eyüp, Bahariye semtinde, üçüncüsü ise Aralık 1929’da Kuzguncuk’ta kuruldu.
Halbuki 1925 Cenevre sözleşmesinden sonra eroin ilaç statüsünden çıkmış ve birkaç ülke haricinde bütün dünyada yasaklanmıştı. Buna rağmen Türkiye’de “ilaç” olarak kabul ediliyordu.
15.12.1928’de çıkarılan “Uyuşturucu Maddeler Hakkındaki Kanun” bile eroin imalatını yasaklamıyor, sadece birtakım düzenlemelere tâbi tutuyordu.
*
M. Kemal döneminde çıkarılan 15.12.1928 tarih ve 1369 sayılı Uyuşturucu Maddeler Hakkındaki Kanun…
***
Kanun açıkça narkotik maddelerin imalatını ve ticaretini düzenliyor ve satış, ithal ve ihracını Sağlık Bakanlığı’nın denetimine bırakıyordu.
Üstelik kanuna göre ilaçlarda 20 mg.’dan fazla “Diasetil morfin” yani eroin ve 10 mg’dan fazla kokainin denetimi öngörülüyordu. Bu miktarların altındakiler ise kanun kapsamında değildi. Kanuna göre ham ve tıbbi afyon, eroin, kokain ve esrar alım satımında eczacılar yetkiliydi. Eczacılar da belirsiz “tıbbi ihtiyaç” kavramı çerçevesinde üreticilerden ve ecza depolarından aldıkları uyuşturucuları, kaydını tutarak satabiliyorlardı. Uyuşturucu madde imalatçıları bu maddeleri yurtdışına ihraç edebiliyorlar, yurtiçinde ise sadece eczanelere satış yapabiliyorlardı. Şaka gibi ama kaçakçılık için üretim yapan fabrikaların ceza kanununa göre yargılanması için 3 defa yakalanması gerekiyordu.
Fabrikalar da bu kanuni boşluk içinde kolay yolu bulmuştu. Üretimi ve ihracatı denetlemesi gereken Sağlık Bakanlığı’nın yetkililerine her ay düzenli olarak verilen 25 liralık rüşvet, kontrolün kağıt üzerinde kalmasını sağlıyordu.
Bu yasal boşluklar ve denetimsizlik sayesinde Istanbul, hepsi de yasal izinle çalışan ve ayda 3 ton morfin-eroin ve benzeri afyon türevlerini imal edebilecek kapasiteye sahip fabrikalarla “eroinin başkenti” haline geldi.
Bu kapasitenin sadece yarısı kullanıldığında elde edilen eroin 15 milyon “tıbbi doz” demekti.
*
***
Eroin sokağa gelene kadar yapılan katkılar da düşünüldüğünde iyimser bir tahminle bu 1 milyon eroin bağımlısının bir aylık ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilecek miktara eşitti. Fabrikalar resmi piyasada morfini 240 lira, saf eroini 400 lira kilo fiyatıyla satıyorlardı.
Fakat tıbbi kullanımı hemen hemen hiç olmayan eroin için yasal talep yoktu. Halbuki fabrikalar tam kapasite çalışarak üretime ve ihracata devam ediyordu. Zira yeraltında fiyat en iyi ihtimalle 2-3’e katlanıyordu. Yasadışı yapılan satışlarla birlikte Istanbul’daki tam kapasiteyle çalışan 3 fabrikanın ayda 2 ton morfin ve eroin ihraç ettiği ve yıllık cirosunun en az 10-15 milyon lira civarında olduğu tahmin ediliyordu.
Sadece Kuzguncuk’taki fabrikanın aylık geliri 500 bin liraydı. 1930-1931 yıllarına ait bu rakamlar tüketici fiyatlarındaki artışla düzeltildiğinde 2002 yılı fiyatlarıyla 3 fabrikanın yıllık cirosu 60-90 trilyon lira, sadece Kuzguncuk’taki fabrikanın aylık cirosu 2.8 trilyon liraydı.
Bu kârın büyüklüğünü kavrayabilmek için bir kıyas yapacak olursak, 1929 itibariyle Türkiye’de bulunan 27 sanayi şirketinin toplam sermayeleri 10 milyon liraydı ve bu sermayeyle toplam 2 milyon lira kâr elde ediyorlardı. Bu rakamlarla karşılaştırıldığında eroin fabrikalarının ciro ve kârı müthiş boyutlara ulaştığı kolayca anlaşılır. Bu ciro Türkiye’nin 1930 yılındaki 1 milyar 580 milyon liralık Gayri Safi Milli Hasılası’nın yüzde 1’i büyüklüğünde bir rakamdı. Ve cironun neredeyse tamamı kârdan oluşuyordu.
Istanbul’daki fabrikalar yasal boşlukların ortaya çıkardığı fırsatlar ve sahip oldukları parasal güç dışında, dönemin güçlü sermaye gruplarıyla birlikte hareket eden politikacıların gücünü arkasına almıştı. CHP’nin ileri gelenleri, milletvekilleri, bakanlar, gazeteciler ve eroinin uluslararası ticaretine hakim sermaye grupları iç içe çalışıyordu.
Daha da vahimi, Kuzguncuk’taki eroin fabrikasının yönetim kurulu başkanı, TBMM Başkan Vekili, CHP milletvekili ve daha sonraki yıllarda başbakan olacak olan HASAN SAKA idi.
Eroin fabrikalarında çalışan işçiler koklamaya mecbur oldukları eroinin bağımlısı oluyor ve sonunda Akıl hastanesine düşüyorlardı. Hastanenin başhekimi Mazhar Osman, 1934’de yayınlanan “Keyf Veren Zehirler” adlı eserinde bu hastalardan bahseder.
*
***
Fabrikaların üretimi işçilerden başlayarak kolayca piyasa yapmış, eroin artık tramvay duraklarında, kahvelerde satılır hale gelmişti. Yarım gramlık paketler tütüncülerde, çok düşük bir fiyatla 25 kuruştan satılmak üzere dağıtılıyordu.
Istanbul “eroin cenneti” haline gelmişti. Bağımlılar arasında hamallar, şoförler, esnaf dışında tiyatro oyuncuları, aktrisler hatta gazete mubabirleri vardı. 1928’den itibaren eroin bağımlılığı bütün Istanbul’a yayılmaya başladı. 1930’da ise hastanelere tedavi için yapılan başvurular çığ gibi artıyordu.
Istanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği şefi Dr. Fahrettin Kerim’in 1933’te yayınlanan “Heroin Iptilası ve Müşahedeler” adlı çalışmasında, hastaların tedavi süreçleri anlatılır. Bu hastalar arasında lise talebeleri de bulunuyordu.
28 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinden öğrendiğimize göre, Cumhuriyet muhabirinin, “ortalığı niye velveleye veriyorsun” mealinde sözler sarfetmesi üzerine; “Ne mi var? Ne mi oluyoruz?” diye çıkışan Dr. Fahrettin Kerim;
“Akıl kliniğine başvuranların dörtte biri heroin kurbanlarıdır. Istanbul’da heroin satan, heroin satmakla geçinen 20 kahve var. 15 yaşını henüz doldurmuş kundura boyacısı, küfeci, şoför muavini var” diyerek bu zehire dikkat çekmeye çalışıyordu. Sonunda bu fabrikalar ABD’nin yoğun baskıları neticesinde kapatılmıştır.
*
28 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinin ilgili haberi…
***
Eğer Kemal Kılıçdaroğlu, Milleti eroinman yapanları arıyorsa, başında bulunduğu partisinin tarihine bakması yeterlidir; orada onları kıskıvrak yakalayacaktır.
.
**********
.
KAYNAK:
.
Bu ve daha fazla bilgi için; Cengiz Erdinç’in “Overdose Türkiye” adlı kitabına bakabilirsiniz. Yer yer yazarın ifadelerini aynen iktibas ettim.
.
Hocam daha dün Said Alpsoy Hocamızın Eroin İşi isimli videosunu seyrettiğim ağzım açık dinledim neredeyse aynı kaynakları kullanıyorsunuz.Ve size büyük muhabbet duyuyor her videosunda “Arkadaşlar Belgelerle Gerçek Tarih isimli müthiş siteyi takip etmenizi şiddetle tavsiye ederim” minvalinde tavsiyeler veriyor.Sizden ricam eğer bir mahsûru yok ise kendisiyle bir irtibâta geçin.Vallahi ikinizi aynı videoda dinlemek müthiş keyifli olur:)
Rezaletin böylesi olamaz bu zulmeti yapanlar cehennemin en dibinde ebedi azabın en şiddetlisini görsün inşaallah bu da buzdağının görünen kısmı 5816 kalkınca hakikati görecez
bu konuyu daha derin açmanızı taleb ediyoruz
tek parti devrinin pisliğini geri getirebilmek için keMAListler olağan üstü çaba sarf ediyor. Lakin şunu çok iyi bilsinler ki lll. Dünya harbini kaybedecekler