Muazzez İlmiye Çığ ve Kemalist Cehalet…
*

***
Davet edildiği TV kanallarında “Sümerolog” olarak takdim edilen Muazzez İlmiye Çığ’ın;
“Çevirdiğim (Sümer) tabletlerini yaysam din diye bir şey kalmaz!” dediği iddia ediliyor.
Eğer hakikaten böyle dediyse, o halde bize de; “Tarih” diye insanlara yutturmaya çalıştığı herzeleri ortaya dökmek düşer… Bakalım bu yazıdan sonra Muazzez İlmiye Çığ diye biri kalacak mı…
Bu yazıda Kemalist, ateist, laik cenahın “tarihçi, Sümerolog” diye pazarladığı ve TV ekranlarında Alây-ı vâlâ ile karşıladığı Muazzez İlmiye Çığ’ın yakın tarihimizin belli başlı basit bilgilerinden bile mahrum bir zırnana cahil olduğunu açıkça göreceksiniz. Bu cahil; “Atatürk Düşünüyor” adlı kitabında, M.Kemal’i ölüm döşeğinde tasvir ederek geriye dönük yaptıklarını onun ağzından ve fakat kendi tarih bilgisiyle anlatır.
*


Kitabın kapağı ve iç sayfası. (Muazzez İlmiye Çığ, Atatürk Düşünüyor, Epsilon Yayıncılık, İstanbul 2005)
***
Hemen başlayalım…
*

***
Kitabının 26. sayfasında aynen şöyle der: “Hem Doğuda İran, Afganistan, Hindistan ve Irak ile Sadabat kardeşlik, barış antlaşmalarını yaptım.”
Yanlış… Sadabat; kardeşlik barış antlaşması değil; “saldırmazlık” paktıdır. Bu tabirler arasında dağlar kadar fark var. Üstelik Hindistan bu pakta dahil değildi.
Yine 26. sayfada, Birinci Dünya Harbi yıllarına gönderme yaparak; “Irak, Müslüman olduğu halde halifesine karşı İngilizlerle birleşmedi mi?” diye sorar. Halbuki o tarihte henüz Irak diye bir devlet yoktu.
O kadar yalan, uydurma ve çarpıtma var ki, daha henüz 26. sayfadan çıkamadık. 26.sayfadaki son herzesinde, M.Kemal’in bütün evlerini devlete bıraktığını yazıyor. Yalan! Bazı şahıslara ev bırakmış. Kardeşi Makbule’ye ise Samsun ve Trabzon başta olmak üzere bazı şehirlerde emlak bırakmıştır. Buna dair sadece iki belge takdim ediyorum:
*


Tafsilat için bakınız;
***
*

***
27. sayfada M.Kemal’in ağzından şöyle diyor: “bir de yazdığım Nutuk okunup tamamlanmıştı, en sonunda ‘Gençliğe Hitap’ kısmını ben okumak istemiştim.”
Palavra… M.Kemal zaten -belgeler kısmı hariç- Nutuk’un tamamını CHP İkinci Büyük Kurultayı’nda kendisi okumuştu. Tarihçi geçinen Hanımefendi bunu dahi bilmiyor.
*

***
31 ve 35.sayfalarda: “Neydi ülkenin hali Sevr Antlaşması’ndan SONRA? Her tarafı düşmanlar sarmış… Sevr Antlaşması’ndan SONRA denizlerimize doluşan İngiliz, Fransız, İtalyan donanmaları…” diyor.
Halbuki Osmanlı’nın işgali 1920 senesinde teklif edilen Sevr Antlaşması’ndan sonra değil, “önce” yani 1918’de imzalanan Mondros Mütarekenamesi’nden sonra gerçekleşmiştir.
*

***
35.sayfada, Osmanlı’da Türklerin sadece “hamallık” yaptıkları yazıyor. Bu deli saçmasına cevap bile vermiyorum.
Yine 35.sayfada; “Osmanlı’da memurlar 4 ayda bir maaş alabiliyorlardı. Cumhuriyet ile birlikte maaşlar bir gün bile aksamadı.” diyor.
Tamamen uydurma! Sultan II.Abdülhamid Han’ın son 9 yılında büyük askeri ve mülki görevliler haricinde orta ve küçük görevlilere iki ayda bir maaş verilirdi. Ve o devirde hayat ucuzdu. (Bu konuyla ilgili kaynak için bakınız; Yılmaz Öztuna, Pazar Sohbetleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2017, cild 1, sayfa 86)
Buna mukabil Cumhuriyet devrinde ise bazı illerde öğretmenlerin 3 ay maaş alamadıkları belgeyle sabittir. İşte o belgeyi hemen buraya ekliyorum:
*

***
*

***
Kitabın 40.sayfasından: “Eskiden kızlar babadan, kadınlar kocadan miras alamıyordu. Artık onların da bir miras hakkı var.(..) Adam boş ol deyince kadın pılısını pırtısını toplardı.”
Osmanlı’da kadın haklarına hep riayet edilmiştir. Buna dair web sitemde yerli ve yabancı kaynaklar ve belgelerle dolu uzunca bir yazı paylaşmıştım. Burada sadece 4 adet belgeye yer verip akabinde ilgili yazımın linkini ekleyeceğim. Dileyen linke tıklayarak bahsi geçen makalemi okuyabilir.
*

Belge 1- Osmanlı’da kadınlar eşiyle anlaşmalı boşanabiliyordu…
***

Belge 2-Kocasını terk eden kadınlar geri dönüş için şartlar koşabiliyordu…
***

Belge 3-Osmanlı idaresi koca zulmüne maruz kalan kadınları koruyordu…
***

Belge 4- Osmanlı idaresi, eşinden hiç veya az maaş kalan kadınlara babalarından maaş bağlanmasını sağlıyordu…
Osmanlı’da kadın haklarına dair tafsilat edinmek isteyenler, ilgili yazımın linkine tıklayıp bağlanabilirler;
https://belgelerlegercektarih.com/2019/03/09/belgelerle-osmanlida-kadin-haklari/
*

***
Muazzez İlmiye Çığ, kitabının 111.sayfasında: “Türklüğün ölüm fermanı olan Sevr Antlaşması’nı Padişah Vahideddin gözünü kırpmadan imzaladı.” diyor.
Uydurmanın dik alası… Padişah asla Sevr’i imzalamamış ve dolayısıyla da Sevr hiçbir zaman hukuken geçerli olmamıştır. “İmzaladı” diyen o imzayı göstersin.
*

***
112.sayfa: “O arada Padişah Vahideddin İngilizlere sığınıp bir İngiliz gemisiyle İngiltere’ye kaçtı.”
Pes doğrusu… Cehalete bakar mısınız? Sultan Vahideddin ömründe hiçbir zaman İngiltere’ye gitmedi. Harbin sona ermesi ve saltanatın kaldırılması üzerine İstanbul’dan ayrılan Sultan Vahideddin evvela Malta, sonra da Mekke’ye gitti. Hicaz’ın havası sağlık sorunlarına yol açınca ve başka bir müslüman ülkede ikamet etmesine İngiltere tarafından izin verilmeyince en son olarak İtalya’ya geçti ve orada vefat etti. Allah rahmet eylesin.
Yine 112.sayfada kendi bilgisini M.Kemal’in ağzından naklederken, 1907 yılında İttihat ve Terakki hükümetinden bahsediyor. Halbuki o sırada henüz Meşrutiyet ilan edilmemiş ve idare ittihatçılara geçmemişti.
*

***
Kitabın 113.sayfasında; “Ege’deki 12 ada” ifadesini kullanıyor.
“Oniki Ada” tabiri, Ege’deki adaların ismidir. Yoksa 12 adet ada falan yoktur. Daha fazladır.
*

***
33.sayfada: “İsmet de ben de söz verdik birbirimize, onlara (ingilizlere) asla avuç açmayacağız, diye. Öyle de yaptık.”
Yani güya M.Kemal ingiltere’den borç almayacağız demiş de falan… Yine yalan! M.Kemal’in, Celal Bayar ile birlikte hazırladıkları ve Meclis’in 1938 yılı açılış konuşmasında okunan metinde, İngiltere’den 16 milyon ingiliz lirası borç alındığı yazar. (TBMM Zabıt Ceridesi, cild 27, İçtima 1, 1 Kasım 1938, sayfa 7) Meclis tutanağını ekliyorum:
*

***
*
Yine 33.sayfada, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bir tane bile kumaş fabrikasının miras kalmadığını yazıyor, ki yalandır. Osmanlı’da kurulan Defterdar Fabrikası’nda, Cumhuriyet dönemine geçildikten sonra bile kumaş imal edilmiştir. (Sümerbank Aylık Endüstri ve Kültür Dergisi, cild 1, no: 1, Temmuz 1961, sayfa 24)
Aynı sayfada, demiryolu olmadığını ve sadece Ankara’dan biraz ileriye kadar bir hattın gittiğini iddia ediyor.
Halbuki Sultan II. Abdülhamid döneminde yapılan toplam demiryolu 5 bin 883 kilometreyi bulmuştu. Cumhuriyet idaresinde ise 1923-1950 yılları arasında yani M. Kemal ve İnönü dönemlerinin tamamında sadece 3 bin 764 km demiryolu yapılabildi. (Stanford J. Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, cild 2, Tercüme eden: Mehmet Harmancı, 3. Baskı, E Yayınları, İstanbul 2010, sayfa 278-279)
*

***
Kitabın 34.sayfasında; Türk bankası olarak Osmanlı’da sadece Ziraat Bankası olduğunu söylüyor. Bu yalanın aksine birçok Milli banka vardı. Mesela Konya İktisad-ı Milli Bankası. Veya 1917’de kurulan Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası şurada hemen hatırıma gelenlerdir. Üstelik İtibar-ı Milli Bankası’na kemalistler 1927’de el koymuş ve İş Bankası ile birleştirmiştir. Hem bankalarına çöküyorlar hem de “Osmanlı’dan bize bir şey miras kalmadı” diyerek kara propaganda yapıyorlar. Tenkidin de bir şerefi, namusu olur. Ama yalan bunların ağzına yuva yapmış. 100 yıldır Milleti bu palavralarla aldattılar.
İslam değil ama; Muazzez İlmiye Çığ şu andan itibaren bitmiştir!
.
**********
.
Kadir Çandarlıoğlu
https://www.instagram.com/kadir_candarlioglu_gercektarih
https://instagram.com/belgelerlegercektarihcom
https://twitter.com/Candarlioglu
.
Paylaşım Şartı:
Paylaşmak istediğiniz bir yazı, görsel vs. varsa, alakalı yazıya gidin ve yukarıdaki adres çubuğunda görülen linki kopyalayıp paylaşmak istediğiniz yere yapıştırın. Yani YALNIZCA LİNK PAYLAŞIMINA MÜSAADE EDİYORUZ. Ayrıca yazının sonunda “facebook” veya “twitter”ın sosyal medya paylaşım butonları var. O butonlara tıklayarak da paylaşılabilir. Başka türlüsüne hiçbir surette rızamız yoktur.
*


Leave a reply to Ege Akçay Cancel reply