Kemalist Rejimin Şapka yüzünden idam ettiği Şalcı Bacı
*
Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız
23 Nisan 1920’de hem yeni seçilen mebusların katılımı hem de Istanbul’daki Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nden gelen mebusların katılımıyla Ankara’da dualarla açılan “Millet Meclisi”ne, Yunan zaferinden(!) sonra darbe yapan M. Kemal, kendi tabiriyle “kız gibi bir meclis” yapmak için kendi onayladığı isimlerden oluşan “Ikinci Meclis”i kurdu.[1] Şapka kanunu, işte M. Kemal’in kurduğu bu meclisten çıktı.
Tahsin Varol’un da belirttiği gibi, yaptıkları kendilerine göre “inKIlâb” yani “devrim”dir ama aslında yaptıkları şey “inKİlâb” yani “köpekleşme”den başka bir şey değildir. Öyle ya! Anadolu’yu bir baştan bir başa işgal eden yedi düvel nasıl olmuştur da savaşsız, çatışmasız, pılısını-pırtısını toplayarak çekilivermiştir bu topraklardan?
Onlar, Anadolu’yu kendilerine terk ediveren Efendilerinin “kilâbı” olmuşlar, milleti de kendileri gibi “kilâblaştırma” sevdasına kapılmışlardı. Sahipleri, kalsalar kendilerinin yapamayacakları bu melanetleri, içimizden seçtiklerine yapmalarını şart koşarak bırakıp gittiler ki, bu millet daha çabuk bendeleri olsun! (…)
Kendilerine göre “inkılâb” (devrim) yaptıklarını iddia eden herif-i nâşerîfler, [Iskilipli Atıf Hoca’dan sonra] “şöyle üç-beş kişiyi daha idam ediversek de yüreklere korku salsak” diye fellik fellik birilerini daha arıyorlar. O birini Erzurum’da buluyor zamanın garnizon kumandanı Tatar Hasan Paşa.
Erzurum’da halk içinde Şapka Kanunu’na gösterilen muhalefet üzerine Garnizon Komutanı Tatar Hasan Paşa ile ilin valisi Zühtü (Durukan) kafa kafaya vererek bu muhalefeti kırmak için “daha kestirmeden” bir çözüm arayışına düşmüşlerdi. İşte ŞALCI BACI’yı idama götüren gelişmeler böyle başladı.[2]
Alparslan Yasa, “Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi” adlı çok kıymetli ve herkesin okumasını ısrarla tavsiye ettiğimiz kitabında Şalcı Bacı hakkında şunları yazıyor:
“Şalcı Bacı çok haysiyetli dindar bir hanım şahsıyetiyle, kimseden yardım kabul etmez, kendi el işlerini satarak binbir güçlükle ve kıt-kanaat (Sinan, Ayten ve Aziz) adlı çocuklarının rızkını çıkarırdı. Esnaf onu çok sever, himaye eder ve kendisini, ördüğü pek güzel şallara atfen Şalcı Bacı diye çağırırdı. O dışarıda nafakasını kazanmaya çalışırken, iki odalı küçük kerpiç evlerinde, (3 yaşındaki) küçük oğluna, çocuğun ablası ve ağabeyi bakardı.”[3]
25 Kasım 1925 Çarşamba günü, CHP Hükumeti Erzurum’da örfi idare ilan etmiş, böylece insanların hayat veya memâtı hakkında iki kişi selahiyetli kılınmıştır: Vali Zühtü Durukan ve Müstahkem Mevki Kumandanı Tatar Hasan Paşa…
*
***
26 Kasım 1925 Perşembe akşamından itibaren, CHP Iktidarının bu iki temsilcisi, Valilikte kafa kafaya verirler ve evvelden hafiyelerin verdiği bilgilere dayanarak bertaraf edilmesini planladıkları ve bu plana göre nezaret altına aldırdıkları şahısların muhakemesine başlarlar. Bunlar tamamen göstermelik muhakemelerdir. Ortada ne ciddi bir tahkikat var, ne müddeiumuminin (Savcı) iddianamesi, ne maznunun müdafaanamesi… Bu iki kişi peş peşe onlarca insanı ipe gönderirler… Peki ne cürüm işlemişlerdir? Devlete silahlı isyana mı kalkışmışlar, ihtilale mi teşebbüs etmişler, adam mı öldürmüşler? Mes’ele nedir? Bütün mes’ele, kendilerine cebren (zorla) şu menhus şapkanın giydirilmesine, yani Temel Insan Hak ve Hürriyetlerinin çiğnenmesine itiraz etmiş olmalarıdır![4]
Göstermelik muhakemede Şalcı Bacı’ya sorulur:
“- Şapkaya ne dersin? Sen şapka giyer misin?”
Şalcı Bacı bir an düşünür, cevap verir:
“- Şapka erkek kısmının işi! Kadın kısmı şapka mı giyer? Giymem elbet!”
“- Madem öyle, hükmün idamdır!”
Şalcı Bacı, kendini tutamaz ve haykırır:
“Ula kavat! Kadın şapka giye ki asıla!”
Tatar Hasan Paşa bu laf üzerine sinirlenir. O kadar askerinin içinde bir kadından hakaret yemiştir. Renkten renge girer. Askerlere işaret ederek, emir verir:
“Alın hemen bu kadını götürün. Diğerlerinin yanına koyun.”[5]
27/28 Kasım 1925, Cumartesi, fecir vakti, idam mahkumu diğer altı dindaşıyle beraber onu da Taş Anbarlar Mevkii’ne götürürler. Darağacında Çulha Nedim Efendi sallanmaktadır ve yedi darağacı daha kurbanlarını beklemektedir. Diğer idamlık mazlumlar gibi, onlar da, son dilek olarak, iki rekat namaz kılma ricasında bulunurlar.(…)
*
Şalcı Bacı’nın, diğer altı dindaşıyle beraber asıldığı Taş Anbarlar Mevkii…
***
Bilcümle Müslüman geçmişleri ve kendi mazlum ruhları için Fatiha okur, sonra sehpalara yürürler… Lakin bir mes’ele vardır: Gaddarca asılanlardan birinin kadın olduğu öğrenilirse, belki de büyük hadise çıkar! Öyleyse ne yapmalı? Tatar Hasan Paşa emreder, bir un çuvalı bulup Şalcı Bacı’nın kafasına geçirir, onu tanınmaz hale getirirler…
Şalcı Bacı, bir defa daha kendini tutamaz ve bu zalimlerin suratına haykırır:
“- Ula kavat! Sen nasıl adamsın! Hem kadın kısmını asarsın, hem de belli olmasın diye un çuvalı geçirirsin! Ödlek herif! Yüreğin varsa, kadın astım, desene!”
Ama bu kararmış vicdanlarda yürek de yoktur! Tatar Hasan Paşa emir verir, sehpalara tekmeler vurulur ve yedi mazlumun daha ruhları Illiyîn’e uçuşur…
*
Çetin Altan’ın Dedesi Tatar Hasan Paşa…
***
Mazlumların mübarek naaşları üç gün darağaçlarında sallanır durur… Bütün Erzurum, bütün Türkiye dehşet içinde, neredeyse nefes alıp vermeye çekinmektedir… Sene 1925’dir… Devir, bütün Türkiye tarihinin en karanlık devridir… Türkiye, daha uzun seneler bu kabustan çıkamayacak, sonra bir gün gelecek, nisyân ile mâlûl olan hâfıza-i beşerler, bütün bu mezâlimi unutup gidecek, daha da kahredicisi, bu zalimleri kahraman ilan edecek ve onlara tapınacaktır!
Üç gün sonra, şehidlerin naaşlarını bir at arabasına doldurur, Erzurum’un kenar mahallelerinden Gez Mahallesinde kazılan hendeklere atıp üzerlerini kapatırlar.[6]
1938’de şehir yeniden düzenlenirken bu toplu mezarlar, cenazeler sahiplerine iade edilmek üzere açıldı. Şalcı Bacı’nın oğlu Sinan anasının cenazesinin nakledilişini uzaktan ağlayarak izledi. O kadar yıl sonra bile korkusundan cenazeyi teslim alamadı. Şalcı Bacı’nın ve asılan birçok kişinin cenazesi ise hala Erzurum’un Tuzcu köyündedir.[7]
Bugün Ulusal basın dediğimiz devletten güdümlü Istanbul gazetelerinden Hakimiyet-i Milliye, Akşam, Tanin ve Cumhuriyet gazetelerinin hiçbiri bu olayı yazmadılar, insanlık dışı cinayeti millete duyurmadılar. Hükümetin yahut mahkeme heyetinin beyanatlarında da en ufak bir ima olmadı. (…) Yirmi iki erkekle birlikte onu da salben (asılarak) idam ettiler. Yalnız Şalcı Şöhret Kadın’ı halktan daha fazla tepki almasın diye başına beyaz un çuvalı geçirip astılar. Hükümetler ve basın Şalcı Şöhret Kadın’ın idamını yıllarca gizledi.[8]
Ancak yıllar sonra Çetin Altan, Dedesi Tatar Hasan’ın günahını itiraf etti:
“Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. Ismet Paşa topçu okulunda öğrenciyken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonradan ünlü komutanlar olan o dönem öğrencileri, anlatıp dururlardı Hasan Paşanın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamamış bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce:
“- Ben bir hatun kişiyim, şapkayla ne derdim ola ki” demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamıştım, çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde.”[9]
Erzurum’da şapka direnişi yüzünden ve çoğu eşraftan, 22 insan asıldı. Üç kişi fail-i meçhule kurban gitti ve sekiz kişi onar yıl Kalebend ve Nefy cezasıyla Sinop’a sürgün edildi.[10]
Prof. Dr. Zeki Başar’ın, Şapka Hadisesi’ne şahitlik etmiş biri olan Hacı Fevzi Yazıcıoğlu’nun bir notundan aldığı bilgilere göre, Şapka Hadisesi sonrasında asılanlardan isimleri tespit edilenlerin sayısı 13 kişidir ve bunların arasında Şalcı Şöhret Kadın’ın ismi de zikredilmektedir:
“Pırtın Köyü Imamı Abdulmecid, Kullebioğlu Akif, Kacıroğlu Hacı Osman, Demirci Ethem Usta, Manav Hacı Ali, Hacı Galip, Fırıncı Halil, Gez Mahalleli Müezzin Hafız, Hızarcı Ismail, Karga Mehmet, Bakkal Ziya Oğlu Kazım, Mahmut Efendi, Şöhret Kadın.”[11]
Baydar ise Şapka Hadisesi nedeniyle asılarak idam edilen 10 kişinin ismini sıralamış, ayrıca iki kişinin de asılmış olabileceğini belirtmiştir. Bunlar arasında yine “Şalcı Şöhret Kadın”ın ismi geçmektedir.[12]
Ibrahimhakkıoğlu, kurulan örfi idare mahkemesinin, ilk icraat olarak 13 erkek ve bir kadını (Şalcı Şöhret Kadın) idam ettiğini belirtmiştir.[13]
Erzurum Ansiklopedisi’nin “Şapka Hadisesi” maddesinde de “Şalcı Şöhret Bacı” ismi geçmektedir. Hatta “Şalcı Şöhret Bacı” şeklinde müstakil bir madde bile vardır.[14]
Şapka Hadisesi nedeniyle Erzurum’da idam edilenlerin sayısı ve isimleri hakkında farklı bilgilerin verildiği görülmektedir. Bu karışıklığın sebebi, örfi idarenin ilan edilmiş olması ve düzenli bilgi akışının sağlanamamasıdır. Ancak bütün bu kaynaklarda bir kadının idam edildiği kesin bir şekilde ifade edilmektedir.
*
***
Ama M. Kemal’e göre bunların hiç ehemmiyeti yoktu. Nitekim şapka kanununu çıkarmaya karar verdiği zaman, Inebolu’da yaptığı bir konuşmada şöyle demişti:
“Uygar ve milletlerarası kıyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve tabiatıyla bunları tamamlamak üzere başta siper-i şemsli serpuş. Bu serpuşun adına şapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkamız! İsterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca varmak için, gerekirse bazı kurbanlar da verelim! Bunun ehemmiyeti yoktur…”[15]
.
**********
.
KAYNAKLAR:
.
[1] Ismail Habip Sevük, Atatürk Için, cild 1, sayfa 274.
[2] Tahsin Varol, “ŞALCI BACI’yı Hatırlayan Var mı?” Varide.net, 10 Şubat 2013.
http://www.varide.net/index.php?option=com_content&view=article&id=2833:alci-baciy-hatrlayan-var-m&catid=53:tahsin-varol&Itemid=224 (Son erişim tarihi: 26.04.2015)
Milli Mücadele’de sadece Yunanlılara karşı savaşmıstık. Tafsilat için bakınız;
Ayrıca şu yazıların okunmasında da fayda var:
[3] Ş. Alparslan Yasa, Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi, Hitabevi Yayınları, Ankara 2014, sayfa 464, 465.
[4] Ş. Alparslan Yasa, Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi, Hitabevi Yayınları, Ankara 2014, sayfa 455, 456.
[5] Sefer Darıcı, Şalcı Bacı -Türkiye’de Asılarak Idam Edilen Ilk Kadının Öyküsü, Destek Yayınevi, Istanbul 2013, sayfa 171, 172.
[6] Ş. Alparslan Yasa, Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi, Hitabevi Yayınları, Ankara 2014, sayfa 466-468.
[7] Sefer Darıcı, Şalcı Bacı -Türkiye’de Asılarak Idam Edilen Ilk Kadının Öyküsü, Destek Yayınevi, Istanbul 2013, sayfa 196.
[8] Mehmet Sılay, Iskilipli Atıf Hoca (1876-1926) 3. Baskı, Düşün Yayıncılık, Istanbul 2011, sayfa 71, 72.
[9] Çetin Altan, Kahrolsun Komünizm Diye Diye, Bilgi Yayınevi, Ankara 1976, sayfa 59.
[10] Mehmet Sılay, Iskilipli Atıf Hoca (1876-1926) 3. Baskı, Düşün Yayıncılık, Istanbul 2011, sayfa 367.
[11] Zeki Başar, “Eskilerimizin Baş Giysileri ve Şapka”, Anıtlarımız Şehitlerimiz, Atatürk Üniversitesi’nin Kuruluşunun 20. Yıl Armağanı, Ankara 1978, sayfa 56-57.
[12] Mustafa Çetin Baydar, Geçidi Bekleyen Şehir, Akçağ Yayınları, Ankara 1997, sayfa 77-79.
[13] Sadrettin Ibrahimhakkıoğlu, “Erzurum’da Şapka Hadisesi”, Tarih Yolunda Erzurum, Sayı: 9-10, Yıl: 2, Aralık 1961, sayfa 19.
Ayrıca bakınız; Murat Küçükuğurlu, Türk Siyasi Tarihinde Erzurum (1923-1950), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2012, sayfa 506, 507.
[14] Mustafa Yılmaz Çağlayan, Erzurum Ansiklopedisi, Erzurum 2014.
[15] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cild 2, 5. Baskı, Türk Inkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 1997, sayfa 221 – 222. [27 Ağustos 1925]
.
**********
.
Kadir Çandarlıoğlu
.
**********
.
Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:
*
Bir Cevap Yazın