M. Kemal Atatürk Din derslerini ve Imam Hatipleri kaldırmadı yalanı
Müslümanım ama Atatürkçüyüm diyen bazı kimseler, M. Kemal Atatürk’ün Din derslerini ve Imam Hatipleri kaldırmadığını, bunu Ismet Inönü’nün yaptığını ileri sürüyorlar. Oysa bu gerçeklerle tamamen çelişiyor. Bilindiği üzere, M. Kemal Atatürk’ün din ile ilgili politikaları iki devreden oluşuyordu:
Birinci Devre: Halkın desteğine muhtaç olduğu devre…
Bu devredeki söz, hareket ve icraatlarında Islam aleyhinde açıkça bir girişimi bulunmuyor, ki zaten bu devrede daha sonra kaldıracağı Hilafet ve Saltanat’ı dahi övmüştür.
Ikinci Devre: Kimseye muhtaç olmadığı ve dizginleri ele aldığı devre…
Bu devrede Islam aleyhindeki söz, hareket ve icraatlarını açıkça görmek mümkündür.
Bu gerçek bilindiği halde son zamanlarda M. Kemal’in “Birinci Devre”ye aid söz ve fiilleri ön plana çıkarılmaktadır. Zira M. Kemal Atatürk’ün gerçek düşünceleriyle hareket ettiği “Ikinci Devre”ye aid Islam aleyhindeki icraatlarını gören müslümanlar; uyanacaklar, dolayısıyla M. Kemal’e ve rejimine karşı tavır alacaklardır. Bunu gayet iyi bilen bazı kemalist kalemşörler, müslümanları uyutmaya devam edebilmek için M. Kemal’in “Birinci Devre”sine aid söz ve fiillerini ninni tadında anlatmaktadırlar. Halbuki az önce de ifade ettiğimiz gibi, o dönem M. Kemal Hilafet ve Saltanat’ı da övüyordu. Eğer M. Kemal’in “Birinci Devre”ye aid sözleri referans alınacaksa, bugünkü kemalistlerin Hilafetçi ve Saltanatçı olması icab eder. Diğer taraftan M. Kemal’in Hilafet ve Saltanat’ı kaldırması “Birinci Devre”ye aid sözleriyle açık bir surette çelişmektedir. M. Kemal’in birbirine zıt hareketleriyle ilgili daha fazla malumat edinmek isteyenler şu konumuza bakabilirler: http://atomic-temporary-34931856.wpcomstaging.com/2012/05/11/m-kemal-ataturk-tarafindan-aldatilan-din-adamlarinin-kurtulus-savasindaki-rolu/
Demek oluyor ki, “Birinci Devre”ye aid olan söz, hareket ve politikaları gerçek düşüncelerini yansıtmıyordu. Takdir edersiniz ki, bir kimsenin gerçek hüviyeti, kimseye muhtaç olmadığı bir zamanda izhar eylediği fikirler ve icra ettiği hareketlerle tezahür eder. Işte M. Kemal Atatürk’ün gerçek hüviyeti, kimseye muhtaç olmadığı “Ikinci Devre”de tezahür etmiştir.
Binaenaleyh, M. Kemal’in “Birinci Devre”deki söz, hareket ve politikaları gerçek düşüncelerini yansıtmadığı için delil gösterilemez.
Ancak bazı çevreler -bilerek veya bilmeyerek- ısrarla M. Kemal’i Islam ile bağdaştırma gayreti içerisindeler. Bunlara gereken cevapları geçmişte verdiğimiz gibi, bu yazımızla “M. Kemal Atatürk Din derslerini ve Imam Hatipleri kaldırmadı” şeklindeki iddialarına da cevap veriyoruz.
Iddia sahiplerine göre, 1920’lerde okullarda din dersleri okutulmuş, Imam Hatipler açılmış, dolayısıyla M. Kemal Atatürk din eğitimine ve Imam Hatiplere karşı değilmiş.
Işte gerçekler böyle düz mantıkla ele alınıp kolayca çarpıtılabiliyor.
Aşağıda da görüleceği üzere, Cumhuriyet döneminde okul programlarında yapılan değişiklikler ile din eğitimi aşama aşama tasfiye edilmiştir.[1] Üstelik “Evrim Teorisi” de okutulmaktaydı.
*
Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız
Cumhuriyet Döneminin İlk Tarih Kitabı‘nın Evrim ile ilgili bölümünde yer alan resim
(KAYNAK: Tarih 1, Türk Tarih Kurumu Yayınları)
***
***
Cumhuriyet Döneminin İlk Tarih Kitabı’nın Evrim ile ilgili bölümünde yer alan Insan ve maymunun aynı türden geldiğini (!) gösteren resim: (solda) Insan Iskeleti, (sağda) ise Goril Iskeleti yanyana
(KAYNAK: Tarih 1, Türk Tarih Kurumu Yayınları)
***
Cumhuriyet döneminde din eğitimi ve öğretimi alanındaki gelişmeler esas itibariyle 3 Mart 1924’de kabul edilen ve 6 Mart 1924’te Resmi Ceride (Resmi Gazete)’nin 63’üncü sayısında yayınlanarak yürürlüğe giren 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla başlamaktadır.
M. Kemal Atatürk’ün inkılâblarından biri olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ilgili bir karikatür
(KAYNAK: Akbaba Dergisi, 3 Temmuz 1924, sayı 165, sayfa 2.)
***
** Din Eğitiminin Aşama Aşama Tasfiyesi **
*
Cumhuriyet döneminde din eğitimi ve öğretimi alanındaki gelişmeler özetle şöyledir:
1 – Daru’l Fünun Ilahiyat Fakültesi ve Imam Hatipler
Daru’l Fünun’a bağlı olarak, 21 Nisan 1924 tarihinde öğretim süresi 3 yıl olan bir Ilahiyat Fakültesi açılmıştır[2] ancak 1933 yılında kapatılmıştır.[3]
Aynı yıl, bir kısım vilayet merkezlerinde bulunan orta ve lise derecelerindeki medreselerin “Daru’l-Hilafeti’l-Aliye”[4] olan ünvanı, dört yıllık Imam ve Hatip Mekteplerine çevrilmiştir.[5] Fakat 1929-1930 öğretim yılında tamamı kapatılmıştır.[6]
***
2 – Ilkokullarda Din Derslerinin aşama aşama kaldırılması
Ilkokul programlarında, 1924 yılında 2, 3, 4 ve 5. sınıflarında haftada 2 saat din dersi okutulmuştur.[7]
1924 yılından itibaren giderek din derslerinin etkisi azaltılmış, ayrıca programdaki el işi ve müzik gibi derslerden az olduğu görülmektedir.[8]
1926 yılının ders programına bakıldığında, 2 ve 3’üncü sınıfların haftada 2 saat, 4 ve 5’inci sınıfların ise haftada 1 saat din dersi aldıkları görülmektedir.[9]
1927-1928 yılı ders programında ise 3’üncü sınıfların din dersi haftada 1 saate düşürülmüştür.[10]
1927’de ise din derslerine katılımı düşürmek maksadıyla olsa gerek, bir kurnazlık yapılmış ve çocuklarının din dersi almasını isteyen velilerin başvuru yapması talep edilmiştir.[11]
1930’da yalnızca 5’inci sınıf öğrencilerine Perşembe günleri öğleden sonra yarım saat Din dersi verilebileceği bildirilmiştir.[12]
1933 yılından itibaren isteğe bağlı olarak devam eden din dersleri müfredattan tamamen çıkarılır.[13]
***
3 – Ortaokullardan Din Derslerinin aşama aşama kaldırılması
1924’den itibaren Ortaöğretim’in 6 ve 7. sınıflarında 1 saat, öğretmen okullarının 6 ve 7. sınıflarında ise haftada 2 saat din dersi verilmiştir.[14]
1924 yılı ortaokul programında, 1. ve 2. sınıflarda haftada bir saat olarak yer alan din Dersi 1927 yılına kadar devam etmiş ve 1927 yılında müfredattan tamamen çıkarılmıştır.[15]
Liselerde ise din derslerine hiçbir surette yer verilmemiştir.[16]
Din dersleri 1931 yılında öğretmen okullarının programından da çıkarılır.[17]
M. Kemal Atatürk döneminde Imam ve Hatiplerin kapatıldığı, Ilk ve Ortakullardan din derslerinin çıkarıldığı açık bir surette görülmektedir.
Şükrü Karatepe’ye göre Cumhuriyet dönemi eğitim çalışmalarının amacı; toplumu süratle “Islami kültürden” uzaklaştırmak ve “laiklik temeline dayanan” bir hayat anlayışı getirmektir.[18]
Laik temelli bir hayat anlayışı; ferdin dine laik kalması, dolayısıyla yabancılaşması demektir. Işte bunun manası; “ferdi dinsizleştirmekten” başka bir şey değildir.
***
** Din Eğitimine Dönüş **
*
Din eğitiminin hemen hemen bütün eğitim-öğretim kurumlarından kaldırılması, sosyal hayatta ve özellikle gençlerin davranışlarında ahlâkî buhran olarak kendisini hissettirmiştir.
Din dersinin serbest olduğunu bildiren 3 Temmuz 1947 tarihli Akşam Gazetesi
(Bu haber, din derslerinin o tarihe kadar yasak olduğunun delillerinden sadece birisidir)
***
Hususi Din dersleri dahi yasaktı. Hususi Din öğretiminin serbest olduğunu bildiren 3 Temmuz 1947 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
***
25 Nisan 1945 tarihinde San Fransisco Konferansı’na katılan Türkiye, 26 Haziran’da “çok partili siyasi sisteme geçişi” öngören Birleşmiş Milletler Anayasası’nı imzalamıştı.[19] Böylece Türkiye’de Tek Parti dönemine son verilmesi gerekiyordu. Halk tarafından hiçbir zaman benimsenmeyen M. Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’nin, artık iktidar olabilmek için halktan “oy” alabilmesi lazımdı. Bu yüzden dinsizlik prensiplerinden taviz vermek zorundaydı…
Nitekim kemalist devrimbaz Neşet Çağatay, çok partili sisteme geçilmesiyle birlikte CHP’nin verdiği tavizler hakkında şöyle yazmaktadır:
“C. H. P. gayet tabii ki bu yeni partilerin bu niyet ve tamayüllerini görüyor, iktidarda kalabilmek için halkın çok hassas olduğu dini hisler konusunda kendisi de birşeyler yapmak gerektiğini anlamış bulunuyordu. Zaten 1948’den bu yana partiler içinde islamcı guruplar ortaya çıkmış, bunlar dini olayların ortaya çıkmaları ortamını yaratmışlardır. Üzerinde bilhassa durulan noktalar, okullarda din dersleri verilmesi ve imam hatip okulları açılması olmuştur. C. H. P. bu yeni eğilim karşısında oy alabilmek için tavize başlamış bu cümleden olarak 1948 yılında hacca gideceklere döviz müsaadesi verilmiş, vizeleri yapılmıştır. 1946 yılında parti gurubunda kurulmuş olan komisyonun hazırladığı esaslara uygun olarak 1 Şubat 1949’da ilkokul ders programlarına ihtiyari din dersleri konmuştur. Aynı yılın başında imam hatip kursları açılmıştır.”[20]
Böylece din dersleri yeniden gündeme geldi. Bu tarihten sonra halkın din eğitimi ve öğretimi konusundaki isteklerinin Meclis’e daha fazla yansıdığı ve orada daha sık dile getirildiği görülmektedir.
Din dersi meselesi hakkında mecliste tartışma çıktığını bildiren 18 Şubat 1948 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
***
Nihayet 1946 yılında din ve ahlak eğitimi konusu gençlerin ana-babaya saygısızlığı gibi bir ahlâkî endişe ve komünizm tehlikesine karşı bir korunma tedbiri olarak ikili gerekçe ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündeme getirilmiştir. Ancak, bu konunun; “dinimizin gereği olarak din dersi verilmesi şarttır” şeklinde bir gerekçe ile gündeme getirilmesi, gerek mecliste, gerekse halk üzerinde dini düşünce ve arzulara karşı oluşturulan baskı sebebiyle elbette mümkün değildi.
Aradan yaklaşık bir asır geçmesine rağmen bugün bile ders programlarına Kur’an ve Siyer (Hz. Peygamberin Hayatı) derslerinin konmasından dolayı M. Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’nin koparttığı fırtınalar malum.
Dönemin Bursa Milletvekili Muhittin Baha Pars’ın; “kendi dinimizden korkuyoruz…”[21] ve Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu’nun daha sonra o yıllara aid görüşlerini anlatırken, “bizim burada, millet kürsüsünde bile ‘müslümanız’ demeye cesaretimiz yoktu”[22] şeklindeki ifadesinden dine ve din eğitimine endişeyle bakıldığı ve milletvekillerinin de bu konuda korkak ve çekingen bir tavır içerisinde bulundukları anlaşılmaktadır.
1948 – 1950 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan Tahsin Banguoğlu’nun ifadesiyle vatandaş “ölü yıkayacak adam bulamıyorum” der hale gelmişti.[23]
***
4 – Yeniden Din eğitimi ve öğretimine dönüş
1946 yılında girilen çok partili dönem ile başlayan ve iki yıl kadar süren tartışmalar, 1948’de ilkokullara din derslerinin konulmasının TBMM’de kabul edilmesini sağlamıştır. Ne var ki, bu kararın uygulanması, kesin ve açıkça bilinmeyen sebep veya sebeplerle, adeta gizli bir el tarafından bir yıl gibi uzun bir süre geciktirilmiştir. Nihayet 1 Şubat 1949 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından valiliklere gönderilen bir genelgeyle 15 Şubat 1949’dan itibaren din bilgisi derslerinin, ilkokulların 4 ve 5’inci sınıflarında haftada iki saat ve (yine bir kurnazlık ile) isteğe bağlı olarak yürürlüğe konacağı bildirilmiştir. Isteğe bağlı, yani çocuklarının din derslerine devamını arzu eden velilerin bunu yazılı olarak okul idarelerine bildirmeleri istenmekteydi.
Din dersinin yeni ders yılında başlayacağını bildiren 31 Ağustos 1948 tarihli Akşam Gazetesi
(Din dersinin serbest olduğunu 1947 yılında söylediler, ancak bu haberde de görüldüğü üzere, aradan bir yıl geçmesine rağmen 1948 yılında hâlâ başlamamış, üstelik bir sonraki ders yılında başlayacağını söylüyorlar. Nitekim alttaki haberde göreceğiniz gibi, Van Milletvekili Ibrahim Arvas din derslerinin geciktirildiğini söyleyerek Milli Eğitim Bakanını suçluyor.)
***
Din Eğitimi meselesinden dolayı mecliste çıkan kavgayı bildiren 4 Ocak 1949 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
(Van Milletvekili Ibrahim Arvas, Milli Eğitim Bakanını din derslerini geciktirmekle suçluyor.)
***
Ayrıca genelgeye göre din derslerinin sınıf geçme durumu ile ilgisi olmayacak, yani sınıf geçmede dikkate alınmayacaktır.[24]
*
[24] no’lu dipnotta sözü edilen 1 Şubat 1949 tarihli genelge…
***
Denebilir ki, bu genelge adeta din derslerinin okutulmaması için çıkarılmıştır. Işte CHP’nin tavizi bu kadar olur.
Neyse ki, 1950 seçimiyle iktidara gelen Demokrat Parti Hükümeti, 4 Kasım 1950 tarihinden itibaren din derslerini haftalık program içerisine aldırmış ve çocuklarının bu dersleri almasını “isteyen” velilerin değil, “istemeyenlerin”, durumu bir dilekçe ile okul idaresine bildirmeleri şartını koymuştur.[25]
***
5 – Ilköğretmen Okullarına Din Bilgisi Derslerinin Konulması
Ilkokul programlarında yer alan din derslerinin, bir genelgeyle sınıf öğretmenleri tarafından okutulması mecburiyetinin getirilmesi, ilköğretim okullarına da bu dersin konulması zaruretini ortaya çıkarmıştır, zira o zamana kadar din derslerini fahri olarak idare eden sınıf öğretmenlerinin hiçbir mesuliyeti yoktu. Milletin uzun zaman din derslerinden mahrum bırakılmasından ötürü durum o kadar vahim bir hale gelmişti ki, bazı genç öğretmenler, bu dersleri okutmakta zorluk çekiyorlar, hatta başöğretmenin bu dersi okutması için ricada bulunuyorlardı.[26]
Bu yüzden Burdur Milletvekili Mehmet Özbey’in de desteğiyle 1953 yılında öğretmen okulları programlarında, 9 ve 10. (lise 1. ve 2.) sınıflara haftada birer saatlik ve mecburi olarak okutulmak üzere din bilgisi derslerine yer verilmiştir.[27]
Bunun üzerine 17 Ocak 1956’da CHP Manisa Milletvekili Hikmet Bayur tarafından meclise bir soru önergesi verilmiştir. Önergede ilkokullarda verilecek din dersinin Islam’ın beş şartının öğrenilmesi için yeterli olacağını belirtmiş ve ortaokullara konulacak din dersleriyle ilgili “çocuklara şeriat hükümlerinin” öğretileceği yolunda birtakım kaygıları taşıdığını ifade etmiştir. Böyle bir hareketin de çocukların zihinlerinde karışıklıklar doğurmakla beraber Atatürk’ün gösterdiği nurlu (!) yoldan ayrılmayı getireceğini öne sürmüştür.[28]
***
***
6 – Imam ve Hatip Kursları ile Imam – Hatip Okullarının Açılması
Imam ve Hatip Mekteplerinin 1930 yılında tamamen kapatılmasıyla din görevlisi yetiştirecek herhangi bir müessesenin kalmaması, bu alanda büyük bir sıkıntı doğurmuştur. Camilerde mihraba geçerek halka namaz kıldıracak, minbere çıkıp hutbe okuyacak bir imam ve hatip bulunamamış, hatta bazı köylerde ölenlerin techiz ve tekvini ve cenazenin kabre tevdii gibi dini görevleri yapacak kimselerin bulunmasında dahi çok güçlük çekilmiştir. Bu yüzden cenazeler günlerce ortada kalmıştır.[29]
*
13 Şubat 1948 tarihli “Ulus” gazetesinin manşeti: [ B. Hilmi Uran (CHP) Istanbul’da. Genel Başkan Vekili dün önemli beyanatta bulundu Parti Grupunda, “laiklik prensibi zedelenmeden” Türk çocuklarına din dersleri verilebilmesi imkanları araştırılmıştır. Yeni Kanun, “laiklik prensibine ve zamanın icaplarına uygun” olacaktır.]
***
Laikliğin; Allahu Teala’nın emir ve yasaklarına uygun olup olmadığına bakacaklarına, Allahu Teala’nın emir ve yasakları; laikliğe uygun mu yoksa zedeler mi ona bakmışlar. Ölçümüzün Islam olması gerektiği yerde, laikliği ölçü kabul etmişler. Yani dinimizi “yanlış” öğretmişler.
***
CHP, yukarıda da temas ettiğimiz üzere, çok partili hayata geçilmesiyle birlikte halktan oy alabilmek için prensiplerinden taviz vererek Imam ve Hatip yetiştirmek üzere 6 il’de kursların açılmasının düşünüldüğünü açıklamıştır. Ancak burada da CHP’nin bir kurnazlığını görmek mümkündür. Zira bu kurslara gereken önemi vermemiştir. Gerek basında[30], gerekse Meclis’te kursların durumu ve mezunlarının istihdam şartları gibi hususlar ağır tenkidlere uğramıştır. Bu tenkidler, kursların hem çok yetersiz, hem de mezunlarına istikbal vaadetmekten uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Mesela, Ibrahim Arvas, Meclis’teki bir konuşmasında bu konuyu dile getirirken, “Hangi babayı tasavvur edersiniz ki, oğlunu buraya göndersin, onu mahrumiyete, dilenci hayatına sürüklesin”[31] sözleriyle bu gerçeği ifade etmiştir.
*
Imam Hatip ve Vaiz okullarının açılması ve Ilahiyat Fakültesi’nin kurulmasına dair Meclis önergesi 14 Ocak 1948 tarihinde verilebilmiştir. Yani M. Kemal’in ölümünden 10 sene sonra… Ancak açılması için birkaç yıl daha beklemek gerekecekti… (KAYNAK: TBMM Zabit Ceridesi, Dönem 8, Cild 9, içtima 30, 14 Ocak 1948, sayfa 22, 23.)
***
Neticede bu kursların yetersizliği ve ihtiyaca cevap vermeyeceği anlaşılmıştır. Iktidara gelen Demokrat Parti Hükümeti kursların yetersizliğinden ötürü 13 Ekim 1951’de 601 sayılı Müdürler Komisyonu Kararı ile ilkokula dayalı dört yıllık Imam-Hatip Okulları açmıştır. 17 Kasım 1951 tarihlerinde açılan ve sayıları 7 olan bu okulların bulunduğu vilayetlerimiz; Adana, Ankara, Isparta, Istanbul, Kayseri, Konya ve Maraş’tır.[32]
Sözkonusu okullar, 1954 – 1955 öğretim yılında ilk mezunlarını verince, üç yıllık ikinci devreleri (lise kısmı) açılmış ve böylece 4 + 3 = 7 yıllık orta dereceli bir meslek okulu haline getirilmiştir.
***
7 – Ortaokullara Din Derslerinin Konulması
Cumhuriyet döneminde din eğitimi ve öğretimi bakımından en fazla ihmal edilen kısım ortaöğretim gençliği olmuştur. Çünkü yazının başında da belirtildiği gibi, din dersleri, ortaokul programlarından 1927’den itibaren kaldırılmış, lise programlarında ise bu derslere hiç yer verilmemiştir. Halbuki kişiliğin önemli ölçüde belirginleşmeye başladığı ortaöğretim çağı, dini ve ahlâkî değerlerin kazandırılabileceği ve buna en çok ihtiyaç duyulan dönemdir.
Hatta ilkokul yıllarını da kapsayan bu dönem, eğilmek istenilen ağacın “yaş” olduğu dönemdir. O halde, bu dönemde din derslerine yer vermemek; dinsiz bir neslin yetişmesine göz yummaktan, hatta teşvik etmekten başka ne olabilir?
Bu ihmal sonucudur ki, 1930’lu yıllardan itibaren sosyal ve ahlâkî buhranlar, huzursuzluklar başgöstermiş ve hükümet, vatandaşın bu konudaki sancısına kulak vermek zorunda kalmıştır.
Işte 1946’da çok partili hayata geçilmesiyle yükselmeye başlayan sesler, halkın bu sancısını duyurmaya çalışmış, ahlak ve din eğitiminin zaruretinden bahsetmeye başlamışlardır.
Ancak Mustafa Reşit Tarakçıoğlu’nun dediği gibi[33] ne hikmettir ki, 1950 yılına kadar Meclis kürsüsünden dördüncü yıl aynı konu tekrar edilmiş, öğretmenler, ana – babalar vs. bunu istemiş, ama buna rağmen din eğitim ve öğretimi ortaöğretim programlarına bir türlü girmemiştir. Bu yüzden CHP hükümetlerinden ümidini kesen halk, yeni iktidar adayı partileri bu noktadan değerlendirmiş ve tercihini bu konu belirlemiştir.
M. Kemal Atatürk ile başlayan dinsizlik hareketi, millette manevi boşluk oluşmasına sebep olmuştur. Kimileri bu manevi boşluğu doldurmak için hıristiyan dahi olmak istemişlerdir. Maneviyat ihtiyacı o derecedeydi ki, Halk, maddi refahtan ziyade din hürriyeti istiyordu.
Nitekim Demokrat Parti Kastamonu Milletvekili Muzaffer Ali Mükta’nın bu konuyla ilgili olarak Meclis kürsüsünde anlattığı, 1950 seçim kampanyaları sırasında bir vatandaşın dile getirdiği şu istek oldukça ilgi çekicidir: “Bizler Demokrat Parti’den iktidara geçer geçmez milleti refaha kavuşturacağınızı beklemiyoruz. Bu, zamanla olacak iştir. Bizlerin birden çarıklarımızı kundura, bez pantolon ve ceketlerimizi kumaştan yapamazsınız. Bunu beklemiyoruz. Yalnız bizleri dini ve manevi sahada hürriyet ve refaha kavuşturun bu kâfidir.”[34]
Gençlerin bu konudaki durumunu anlamak için de, Kayseri Milletvekili Ismail Berkok’un, 1953 yılına aid Diyanet Işleri Başkanlığı bütçesinin görüşülmesi sırasında anlattığı bir olayı nakletmek, sanırız yeterli olacaktır: Istanbul’da iki Türk genci, Mukaddes Kitaplar Şirketi Müessesesinin başkanına müracaat etmişler ve “vicdanımızın gıdaya muhtaç olduğunu hissediyoruz. Memleket muhitimiz bu gıdayı temin edemiyor, binaenaleyh bizi hıristiyan yapınız” demişlerdir.[35]
Milleti bu duruma düşürenleri savunmak ya gafilliktir, ya da sahtekarlık.
[34] no’lu dipnot ile ilgili Meclis Tutanağı
***
[35] no’lu dipnot ile ilgili Meclis Tutanağı
***
Bu acı ve acil çözüm bekleyen gerçeklerin yanında, 1950 seçimlerinin getirdiği nisbeten serbest ortam, din eğitimiyle ilgili istek ve tekliflerin yoğunlaşmasına sebep olmuş, bunun ortaöğretimi de kapsaması gerekliliği sık sık gündeme getirilmiştir.[36]
Nihayet zamanın Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Ahmet Özel’in imzasını taşıyan 19 Eylül 1956 tarihli genelgeyle din dersleri ortaokul programlarına girmiştir.
Genelgeye göre; bu dersler, velilerin isteğine bırakılacak ve çocuklarına bu derslerin verilmesini “istemeyen” (CHP’nin yaptığının tam tersi) veliler taleplerini ders yılı başında okul idarelerine yazı ile bildirdikleri takdirde bu öğrenciler, din derslerinden muaf tutulacaktır. Ortaokulların birinci ve ikinci sınıflarında haftalık ders programındaki serbest çalışma saatlerinden birer tanesi din derslerine tahsis olunacak; din dersleri, bu derslere devam eden öğrenciler için mecburi sayılacak ve (CHP’nin programının aksine) sınıf geçmede de etkili olacaktır.[37]
*
Ortaokullarda Okutulacak Din Derslerinin Program ve Tatbikatına Dair 7805 sayılı Kararname… 13.09.1956 tarih ve 9406 sayılı Resmi Gazete…
***
Böylece yaklaşık otuz yıllık bir aradan sonra, din dersleri ortaokul programlarına yeniden girmiştir.
Şu bir gerçektir ki, 1950 seçimleri, Türk milletinin herşeyden fedakarlık yapabileceğini, ama dininden, maneviyatından, örf ve adetlerinden asla vazgeçemeyeceğini göstermiştir. Zira sözkonusu seçimlerde tercihleri belirleyici faktör, halkın din ve ahlâkî duygu, istek ve arzuları olmuştur.[38]
Neticede halk, bu seçimde M. Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’yi sandığa gömmüş ve “Kemalizme Hayır” demiştir.
.
**********
KAYNAKLAR:
[1] M. Şevki Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni Yetiştirme Istihdamı, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Kayseri 2000, sayfa 35.
[2] Reşat Özalp, Aydoğan Ataünal, Türk Milli Eğitim Sisteminde Düzenleme Teşkilatı, Istanbul 1977, sayfa 56.
[3] 2252 sayılı Kanun, Resmi Gazete, 6 Haziran 1933- sayı 2420, Düstur, Tertip 3, cild 14, Ankara, Başvekâlet Matbaası 1933, sayfa 1229.
[4] Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, cild 5, Eser Matbaası, Istanbul 1977, sayfa 2124.
[5] Ahmet Hamdi Akseki, Din Tedrisatı ve Dini Müesseseler (Hakkında Bir Rapor), Sebilürreşad Mecmuası, sayı 101, cild 5, Istanbul 1951, sayfa 5.
[6] Ömer Okutan, “Din Eğitimi”, Cumhuriyet Döneminde Eğitim (Kollektif Kitap), Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1983, sayfa 416.
Ayrıca bakınız; Ömer Okutan, Din Eğitimi Okulları Planlaması ile ilgili Rapor, Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı Araştırma ve Koordinasyon Dairesi, 1971, sayfa 6.
– Ahmet Ünsür, Kuruluşundan Günümüze Imam Hatip Liseleri, Insan Yayınları, Istanbul 1995, sayfa 278.
– Mustafa Öcal, 20. Yüzyılda Türkiye’de Din Eğitimi, Bursa, (Y.e.y.), 2003, sayfa 203.
– Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, Eser Matbaası, Istanbul 1977, cild 5, sayfa 2125.
– Suat Cebeci, Din Eğitimi, Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, Akçağ Yayınları, Ankara 1966, sayfa 142.
[7] M. Şevki Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni Yetiştirme Istihdamı, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Kayseri 2000, sayfa 34.
Ayrıca bakınız; M. Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve Imam Hatipler, Iletişim Yayınları, Istanbul 2005, sayfa 147.
[8] Mustafa Öcal, 20. Yüzyılda Türkiye’de Din Eğitimi, Bursa, (Y.e.y.) 2003, sayfa 231.
[9] Gotthard Jaeschke, Yeni Türkiye’de Islamcılık, (Tercüme eden: Hayrullah Örs), Bilgi Yayınevi, Ankara 1972, sayfa 82.
[10] Mustafa Öcal, 20. Yüzyılda Türkiye’de Din Eğitimi, Bursa, (Y.e.y.) 2003, sayfa 231.
Ayrıca bakınız; M. Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve Imam Hatipler, Iletişim Yayınları, Istanbul 2005, sayfa 147.
[11] Gotthard Jaeschke, Yeni Türkiye’de Islamcılık, (Tercüme eden: Hayrullah Örs), Bilgi Yayınevi, Ankara 1972, sayfa 82.
[12] Mustafa Öcal, 20. Yüzyılda Türkiye’de Din Eğitimi, Bursa, (Y.e.y.) 2003, sayfa 231.
[13] Mustafa Öcal, 20. Yüzyılda Türkiye’de Din Eğitimi, Bursa, (Y.e.y.) 2003, sayfa 231.
Ayrıca bakınız; M. Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve Imam Hatipler, Iletişim Yayınları, Istanbul 2005, sayfa 147.
[14] Gotthard Jaeschke, Yeni Türkiye’de Islamcılık, (Tercüme eden: Hayrullah Örs), Bilgi Yayınevi, Ankara 1972, sayfa 82.
[15] Ilhan Başgöz, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı Yayınları No: 1794, Ankara 1999, sayfa 79.
[16] Hasan Ali Yücel, Türkiye’de Ortaöğretim, Devlet Basımevi, Birinci Baskı, Istanbul 1938, sayfa 171.
[17] M. Şevki Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni Yetiştirme Istihdamı, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Kayseri 2000, sayfa 39.
Ayrıca bakınız; M. Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve Imam Hatipler, Iletişim Yayınları, Istanbul 2005, sayfa 147.
[18] Şükrü Karatepe, Tek Parti Dönemi, Afa Yayıncılık, Istanbul 1993, sayfa 90.
[19] Nasuh Uslu, Türk- Amerikan Ilişkileri, 21. Yüzyıl Yay., Ankara 2000, sayfa 205.
[20] Neşet Çağatay, Türkiye’de Gerici Eylemler (1923’den Buyana), Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1972, sayfa 41.
[21] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 1947 yılı Milli Eğitim Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri, cild 3, sayfa 428.
[22] Sebilürreşad Dergisi, sayı 82, cild 4, 1950, sayfa 105.
[23] Geniş bilgi için bakınız; Tahsin Banguoğlu, Kendimize Geleceğiz, Derya Dağıtım Yayınları, Birinci Baskı, Istanbul 1984, sayfa 97-99.
[24] Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, 7 Şubat 1949, sayı 524, sayfa 153. (1 Şubat 1949 tarihli Genelge)
[25] Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, 20 Kasım 1950, sayı 617, sayfa 116.
[26] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 24, sayfa 826. (Osman Ocak’ın Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi münasebetiyle sözleri).
[27] Ömer Okutan, “Din Eğitimi”, Cumhuriyet Döneminde Eğitim (Kollektif Kitap), Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1983, sayfa 423.
[28] TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 9, cild 10, Inikat 56, 28 Mart 1956, sayfa 1341, 1342.
[29] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 18, sayfa 525.
[30] Mesela bakınız; Metin Toker, “Dünyanın En Ihtiyar Talebeleri Istanbul’da”, Cumhuriyet Gazetesi, 4 Şubat 1949.
Veya bakınız; Selamet Mecmuası, 16 Şubat 1949 tarih ve 74 sayılı nüsha.
[31] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 15, sayfa 8.
[32] Nahit Dinçer, Imam – Hatip Okulları Meselesi, Yağmur Yayınevi, Istanbul 1974, sayfa 65.
[33] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 24, sayfa 793.
[34] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 9, cild 5, sayfa 786.
[35] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 9, cild 20, sayfa 522.
[36] Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 5, sayfa 448 ve 774.
Ayrıca bakınız; Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 6, sayfa 22.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 6, sayfa 23.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 28, sayfa 841, 842.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 5, sayfa 602.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, cild 10, sayfa 612.
[37] Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, 17 Eylül 1956, sayı 921.
[38] Yazımızda bilhassa “Din Eğitimine Dönüş” kısmında büyük ölçüde Mehmet Şanver’in, “TBMM Tutanaklarına Göre Türkiye’de Din Eğitimi (1946-1957)” isimli makalesinden faydalanılmıştır. (Sakarya Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, 1996, sayı 1, sayfa 333-347.)
**********
Kadir Çandarlıoğlu
**********
Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:
http://www.belgelerlegercektarih.com
*
*
Bir Cevap Yazın